Arkadaşımız İzzet Dönmez face de  korona ve aşı serüveni ile ilgili bir sitem  yazdı. 

           Düşünce ve hislerimize tercüman olan bu sitemin tamamına katılarak ve  kendisiyle telefonla görüşerek köşemde yayınlama konusunda mutabık kaldık..  

            Hepimizi kuşatan, baştan beri muammalı ve muvazaalı olarak baktığım korona ve aşı konusundaki cümlelerine, noktası ve virgülüne kadar dokunmadan köşeme aldım. 

             Hakikaten korona ve aşı konusunda istikrarsız, belirsiz, çelişkili ve güven zedeleyici bir süreç yaşadık. Korona ve aşı konusunda bilim insanları çok farklı ve birbirine zıt şeyler söyledi. Aşı karşıtı çevreler bambaşka şeyler söyledi. Taraftar ve karşıtlar bir araya getirilip tartıştırılmadı. İşportacı, pazarcı sistemiyle, herkes bir köşede farklı korona ve aşı anlattı, aşı bilgisi sattı. Herkes benim dediğim doğru, diğeri yanlış dedi. 

              Karşı olanlara: “Yahu siz ne yapıyorsunuz, halk sağlığını tehlikeye atıyorsunuz” denmedi, tek bir soruşturma açılmadı. 

              Dolayısıyla kafalar karıştı ve hala karışık! 

              Dönmez’in sitemi tam da bunu anlatıyor ve haklı olarak feryat ediyor. 

              İşte o yazı: 

              “Sizleri bilmem ama benim kafam iyice karışık. 

               Lanet virüsün ülkemizi ilk ziyaret edişi sanıyorum 2020'nin Mart ayı idi. 

               Yaklaşık iki yıl geçti. Hayatımız alt üst oldu. 

               Sanki yaşayan birer ölü gibiyiz. 

              Eşten dosttan koptuk. Sıla-i Rahimi unuttuk. 

              En yakınlarımızın cenazesine gidemez olduk.  

              Çok yakın dostlarımızın kapalı salon cemiyetlerine katılamıyoruz. 

              65 yaş üstü aşağı, 65 yaş üstü yukarı. Gez-Göz-Arpacık. 

              Virüsün hedefindeki ilk canlı insan varlığı, 65 yaş üstü olanlar. 

              Aylarca eve tıkıldık, sokağa çıkamaz olduk. 

              Şöyle keyifle bir dostla beraber yemek yiyemedik. 

              Pandemi başladığından beri cami içinde namaz kılamadık. 

              Cami avlularında dondurucu soğukta namaz kılıyorum. 

              Bu pandemi sürecinde neler dinledik neler. 

              İlk önce şöyle dendi; 

              Yaz gelince bu virüs kaybolur, sıcağa dayanamaz. 

              2020'nin yazı geldi, dendiği gibi olmadı, artarak devam etti. 

             Hatta maske konusunda koca koca tıp profesörleri ahkam kestiler. 

             Şimdi allame gibi fetva veren Prof. Dr. Mehmet Ceyhan "Sakın maske kullanmayın. 

             Maske çok zararlıdır" demişti. 

             Bu sözleri kulaklarımızla duyduk. 

             Daha sonraki aylarda aşılar gündeme geldi. 

             Öyle bir hava yaratıldı ki, bir doz aşı oluyorsun, işlem tamam. 

             Aşı bizi %100 koruyacaktı. 

             İlk önce Çin'de Sinovac aşısı geliştirildi.  

             Daha sonra Amerikan Pfizer aşısı geliştirildi. 

             Türkiye, Sinovac aşısına balıklama daldı. 

             Partiler halinde ithal ettik, milletçe Sinovac olduk. 

             İlk önce tek dozla iş bitiyordu. 

             Daha sonra dendi ki; Tek doz olmuyor, iki doz gerekli. 

             Bizde iki doz Sinovac olduk. 

             Yine denmişti ki; "İki doz Sinovac'ın kesin bir yıl koruyuculuğu var" 

             O da asgari cinsinden. Sonra koruyuculuk 9 aya indi. 

              Millet patır patır virüse yakalanınca, koruyuculuk 6 aya indi, sonra 3 aya indi. 

              En sonunda Sinovac palavra oldu. 

              Herkes Pfizer'in mRNA aşısına yönlendirildi. 

              Esas koruyan aşı, Biontech aşısıdır dendi, bizde hücum ettik Biontech'e. 

              Daha önce iki doz Sinovac olmuştuk. Bu sefer 3 dozda Biontech olduk. 

              Anlayacağınız 5 doz aşı olduk. 

              Biontech aşısının da önceleri asgari bir yıl koruyuculuğu var dendi. 

              Sonra 9 aya indi. Daha sonra 6 aya indi. Şimdi koruyuculuk 3 ay dendi. 

              Aşı ola ola, her tarafımız delik deşik oldu. 

              Önceki gün Sağlık Bakanı açıklama yapıyor; 

             "Biontech aşısı olanlar, idame doz olarak Turkovac olacaklar" 

              Haydaaa!  Ne işin var çaydaaaaa! 

              Hani inaktif aşıların koruyuculuğu yoktu. 

              Onun için Biontech olduk. 

              Ne oldu da yeniden inaktif aşıya döndük? 

              Bu aşı, Türk aşısı olduğu için, özel koruyuculuğu mu var? 

              Ayrıca, Turkovac aşısı ile ilgili Halkımızı yeterince bilgilendiren açıklamalar yapılmadı. 

              Yazılanı, çizileni anlayacak yaştayım. Ne dendiğini ben anlamadım. 

              Her şey flu! Net bir açıklama yok. 

              Koruyuculuğu hangi seviyede? Ne kadar süre koruyor? Hiçbir şey belli değil. 

              Milletçe aşı manyağı olduk, Milletçe yorulduk. 

              Kimsenin bir dediği, bir dediğini tutmuyor. 

              Şimdi birde Omicron varyantı çıktı. 

              Deniyor ki; "Bu varyant, bütün aşılardan kaçıyor" 

              Sanki o….. karı! 

              5 Tane aşıyı boşuna mı olduk biz? 

              Dün akşam Sağlık Bakanı açıklama yapıyor; "65 yaş üstü tedbirli olsun" 

              Daha ne tedbiri? Evde aylarca hapis yattık. 

              Ellerimizi deterjanla yıkaya yıkaya allerji olduk. 

              Sabahtan akşama kadar maskeyle geziyoruz. 

              Bahçede yetişen Gül'ün kokusunu unuttuk. 

              Torunlarımın kokusunu unuttum. 

              5 tane de aşı oldum. 

              Bakan diyor ki; "Yakalanırsan, virüs seni öper" 

              Takipçilerimden özür dileyerek; 

               Bu virüsün a….., a……., yeddi ceddi sülalesini...................”