İlmin, zikrin ve cihadın mevsimi yoktur. Her daim kalemde, tesbihte ve tetikte olmalıdır. Bu üçü ihmal edilirse sonuç hüsran olur. Günümüz Müslümanlarının parçalı din anlayışı maalesef çok acı sonuçlara sebep olmaktadır. İşte rabbimizin ayetleri anlayıp yaşabilirsek….

Cihad ve zikir asla ayrılmaz bir ikilidir.

Ey îman edenler, (harbeden) bir (düşman) topluluğuna çatdığınız vakit sebat edin ve Allâhı çok anın. Tâki umduğunuza kavuşasınız. Enfal, 45

Cihad devam ederken ilim, ulema ve talebe de derslerine ve ilmi ve ahlaki gelişmelere destek olacak çalışmalarına devam etmelidir.

Bununla beraber müminlerin hepsinin toptan savaşa çıkmaları doğru değildir. Onların her kesiminden bir grup dinde yeterli bilgi sahibi olmaya çalışmak ve seferden dönen topluluklarını uyarmak üzere geride kalmalıdır. Umulur ki sakınırlar. Tevbe, 122

Kutsalımız ihlal edilirse aynen cevap verme hakkı vardır.

Onları (size harb açanları) nerede yakalarsanız öldürün, onları sizi çıkardıkları yerden (Mekkeden) çıkarın. Fitne katilden beterdir. Onlar Mescid-i haram yanında, orada sizinle döğüşünceye kadar, (yâ'ni döğüşmedikce) siz de orada kendileriyle döğüşmeyin. Fakat (Orada) sizi. öldürürlerse siz de onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir. Bakara, 191

Sözünden cayana  cezası verilmelidir. Zira İslam hayal değil, hakikat dinidir.

Müşriklerin Allah’ın yanında, peygamberinin yanında geçerli ahdi nasıl olabilir? Ancak Mescid-i Harâm yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınız müstesnadır. Onlar size verdikleri söze sadık kaldıkları sürece siz de onlara verdiğiniz sözde durun. Şüphesiz Allah günahtan sakınanları sever. Tevbe, 7

Er meydanında namaz ve silah cemaatle beraber bulunmalıdır. Müslüman namazda olsa dahi gafil davranmamalıdır. Cihad namaz için, namaz cihad içindir. Mescidi Aksa’da namaza mâni olanlar cezalandırılmalıdır.

Sen onların aralarında bulunup da onlara namaz kıldırdığında içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silahlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında diğer bir kısmı arkanızda beklesin. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. Kâfirler arzu ederler ki, silahlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Eğer size yağmur gibi bir eziyet erişir veya hasta olursanız silahlarınızı bırakmanızda bir vebal yoktur. Bununla beraber ihtiyatı elden bırakmayın. Kuşkusuz Allah kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. Nisa, 102

Zulme cevap vermek gibi acil bir sorumluluğumuz vardır:

“Kendileriyle savaşılanlara (mü’minlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle (savaş husûsunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak sûrette kâdirdir. Onlar, başka değil, sırf «Rabbimiz Allah’tır.» dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah, bir kısım insanları(n kötülüklerini) diğer bir kısmı 

ile defetmeseydi, mutlak sûrette, içlerinde Allah’ın ismi çokça zikredilen manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler yıkılır giderdi. Allah, kendisine (dînine) yardım edenlere muhakkak sûrette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, gâliptir.” Hac, 39-40

Savaş ahlaki ilkeleri yok etmemelidir.

“Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın! Fakat haddi aşmayın! Muhakkak ki Allah, haksız yere saldıranları sevmez.” Bakara, 190

Hoşlanmasak da gerçekleri görmek ve teslim olmak zorundayız.

“Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” Bakara, 216

Ya izzetimizi koruyacağız ya da aşağılık duruma biz düşeceğiz.

“Kendilerine Kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve Rasûlü’nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dînini din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın!” Tevbe, 29

Allah Rasûlü (s.a.v): “İşin başı İslâm, direği namaz, zirvesi cihâddır.” buyurmuşlardır.

Oruç kaza edilir ama cihad kazaya bırakılırsa orucumuzu bozmasa da tüm hayatımızı bozar ve neredeyse telafisi mümkün değildir.

Önce Müslümanım, sonra insanım diyebilen tüm devlet yöneticileri bu zulümlerden sorumludur. İster Kudüs’te olsun ister doğu Türkistan’da olsun ister Danimarka ve İsveç’te olsun müslüman hukukunu korumakla sorumluyuz. Kendi ülkemizde kuvvetli olmak demek yeryüzünün sulhu için cihad şuuruyla hareket etmek demektir. Kudus bizim için Kıbrıs’tan daha önemsiz ve değersiz değildir.

Seccadeye önem verenler yeryüzü mescidinde ki kanı ve vahşeti görmeleri ve durdurmaları gerekir.

Allah’ım dua edecek yüzümüz yok. Yalvaracak halimiz yok. Dua edecek, el açacak halimiz yok.