Yüreğimizin derinliklerinde hissettiğimiz ve ciğerimizin yandığı Gazze mezalim ve soykırımı ile ilgili, hissiyatımıza tercüman, dilimize dil olan, bir konuşmanın metni:
*
“Hangi kim nasıl bir Müslümanlık anlatıldı bu ümmete?
Bizim gayretimiz, inandığımız İslam, inandığımız Kur’an, bizi bu ateş karşısında, bu sahne karşısında, volkanlar gibi bir öfke patlamasıyla, dünyanın neresinde olursa olsun, ziyonistlerin üzerine hücum etmemizi bize emretmiyorsa, bu Din Allah’ın Dini değildir, Peygamberin getirdiği Din değildir.
Nedir ya! Devlet daha neyiniz kaldı sizin? Daha neyiniz kaldı sizin? Devletliğiniz kaç para eder sizin? Hükümetiniz kaç para eder sizin? Ordularınız kaç para eder sizin? Unvanlarınız, rütbeleriniz kaç para eder? Orgeneral olmuşsun, ne olursan ol! C. başkanı olmuşsun ne olursan ol! Melik olmuşsun, Kıral olmuşsun, Sultan olmuşsun, ne olursan ol!
Bu tablo karşısında İslam İşbirliği Konferansı toplandı mı?
Ali Suud, dört tirilyonu, BAE, Katar’ı şeyin cebine koyup göndermediler mi, Trump’un cebine koyup göndermediler mi? Trump onları sığır gibi sağıp, alıp gitmedi mi?
Arkasından bu görüntü geldi, bu görüntü onun arkasından geldi.
Demek ki, o dört tirilyon doları vereceksin, arkasından onlar bizim bebeklerimizi, çocuklarımızı, masum savunmasız yavrularımızı, hatta şehitlerin çocuklarını, babalarını bombalar altında parçalayarak şehit eden ziyonistler, oğullarını, yavrularını, çocuklarını da bu şekilde ateşler içinde yakıyorlar!
Nerede bu İslam ümmeti? Nerede bu İslam ümmetinin gayretli insanları?
Bizler sokakta yürüyüp, bir sılogan atmaktan bile…!
Ama ben tekrar tekrar Selim kardeşim, ben bunu her zaman söylüyorum, sonuna kadar da söyleyeceğim… Bu uçağın petrolünü kim gönderiyor? Buraya bomba atan uçağın petrolünü kim gönderiyor? Buraya bomba atarken uçakların yakıtları nerden geliyor? Allah için nerden geliyor, kim gönderiyor?
Evet. O uçakları Amerika gönderiyor, o bombaları Amerika gönderiyor.
Ama o uçakların depolarına bizden yakıt, İslam ülkesinden, İslam ülkelerinden giriyor!
Ve İslam ülkeleri ve İslam ülkelerinin yöneticileri, bu ziyonistlerin en zor zamanlarında yardımına koşuyor!
Bu ümmeti bu hale getirdiler. Ümmeti bu şekilde bir utancın, bu şekilde bir zilletin, bu şekilde bir aşağılanmanın içine ittiler.
Biz şu anda büyük bir kuyunun içerisindeyiz! Büyük bir aşağılanma ile karşı karşıyayız! Büyük bir utançla karşı karşıyayız!
Bizim yavrularımız ateşler içinde kalacak, ziyonistler eman ve güven içerisinde, orda burda, ülkemizde, başka coğrafyalarda, başka ülkelerde dolaşacak!
Ankara’da ziyonist rejim elçiliği çalışacak, İstanbul’da ziyonist rejim konsolosluğu çalışacak, konsoloslar dolaşacak, elçiler dolaşacak, diplomatlar dolaşacak, bizim çocuklarımız Gazze’de ateşler içinde yanacak!
Bu nasıl bir şey yahu! Bunun izahı nedir?
Nedir yani, Allah bize ne diyor? Allah’ın dediğini Kur’an’dan okuyalım.
İntikamını alın bunun diyor Allah’u Teala bize, intikamını alın!
Allah sizin ellerinizle onları azaplandırsın, cezalandırsın, zelil etsin, aşağılasın, ezsin diyor. Sizin ellerinizle.
Ama İslam ülkeleri, ama Müslüman yöneticiler, ama İslam ülkelerinin parlamentoları, sözüm ona namı sanı etrafa yayılmış ordular…..
Tanklar, toplar, silahlar, denizaltıları, savaş gemileri, uçaklar, filolar….
Ve Ateşin içerisinde yavrular!
Ondan sonra biz İslam ümmetiyiz! Ondan sonra biz Müslümanız! Ondan sonra biz Filistin’i seviyoruz! Ondan sonra biz Filistin halkına değer veriyoruz!
Daha ne vereceksin değer? Ne kaldı ki, neyi vereceksin?
Bunlar bizim önümüze, bunlar önümüze çıkardılar ziyonistler bunu. Yarın ahirette Allah bunları bizim önümüze koyacak. Bu çocuklar ateşler içerisinde yanarken, neredeydiniz, ne yapıyordunuz diye sormayacak mı Allah Teala?
Neyiniz eksikti? Eliniz mi tutmuyordu? Taş alacak eliniz mi yoktu? Yürüyecek ayağınız mı yoktu?
Ama bizim taş alacak da elimiz var, yürüyecek te ayağımız var, namlu tutacak ta elimiz var, kurşun için tetiğe basacak parmağımız var.
Ama yok! Ziyonistler emanda ve güvende dolaşıyor ve dolaşacaklar…
İslam ülkelerinde ziyonist rejimin paçavrası, bayrağı dalgalanacak…
İslam beldelerinde ziyonist rejimin elçiliği gece gündüz harıl harıl çalışacak…
Konsolosluğu harıl harıl çalışacak…
Diplomatlar, müsteşarlar, elçiler, memurlar, bilmem misyon, şu bu, kendi keyfinde hayatını sürecek…
Ama biz, yarın şehit bir Sahabinin dediği gibi, yarın Ruz’i Mahşerde Allah’ın soracağı ilk soru, Filistin için ne yaptınız sorusu olacak?
Çok önemli! Biz buna inandığımız için bu yüreğimiz yanıp tutuşuyor! Buna inandığımız için…!
Hiç kimse bize değer biçmesin! Kimse bizim Müslümanlığımıza değer biçmesin!
Bizim değerimiz yok aslında! Hiçbir değerimiz yok!
Neyimiz var bizim? Değer olarak neyimiz var bizim?
Çocuklarımızı ateşler içerisinde yanarak gördükten sonra, herkes değerini teraziye koysun! Herkes! Ben başta kendime diyorum! Koysun değerini terazinin üzerine! Değerinin gıramajı çıksın ortaya.
Peki ne oldu? Daha ne olacak?
Demiyecekmiyiz Ya Rab! Biz, senin mübarek mukaddes kıldığın İslam topraklarını, senin değerlerini, ümmetin namusunu, şerefini ve haysiyetini savunmak için,
ATEŞLER İÇİNDE YANDIK YA RAB!
KURBANLARIMIZI ATEŞLER İÇERİSİNDE SANA GÖNDERDİK YA RAB!
Ama değil!” (Yazar, hatip, tv pıroğramcısı, Filistin ve Kudüs aktivisti (eylemcisi) Nurettin Şirin’in Kudüs TV. de yaptığı konuşmanın metnidir)