Gölgenin İçindeki Gölge;

“Ortadoğu’da hiçbir şey asla göründüğü gibi değildir”.!

Bir önceki araştırma yazımızda İsrail’in “Sayinimler” örgütünü irdelemiştik, şimdi sıra Arap gibi eğitilmiş yapıda!

Ortadoğu’nun puslu tarihinde bazı yapılar vardır ki, varlıkları ancak iz bıraktıkları korku ve sessizlikle anlaşılır.

Mista’arvimler de işte bu “gölge teşkilatların” en çarpıcı örneklerinden biridir.

İbranice kökenli bir kelime olan “Mista’arvim” (Mista’arvimim), kelime anlamı olarak “Araplaşmışlar” demektir.

Bu ad, İsrail’in istihbarat birimleri içinde yer alan ve Arap kılığına girerek Filistin topraklarında, hatta Arap ülkelerinde gizli operasyonlar yürüten özel timleri tanımlar.

Bu kişiler yalnızca Arapça konuşmaz; Arap kültürünü, giyim tarzını, hatta aksanını bile birebir taklit eder.

Yani, düşman hattında “düşman gibi yaşar” ama “İsrail için ölür”.

Kuruluş Amacı; Görünmeden Müdahale Etmek..

Mista’arvim yapılanmasının kökeni, 1940’ların sonlarına, yani İsrail Devleti’nin kuruluş yıllarına uzanır.

İlk örnekleri, İngiliz Mandası döneminde “Palmach” birimlerinde görüldü. Daha sonra Mossad ve Shin Bet bünyesinde özel birimlere dönüştüler.

Amaç basitti;

Filistinli halkın arasına sızmak, direniş örgütlerinin içine karışmak, bilgi toplamak, liderleri ortadan kaldırmak.

Bu nedenle Mista’arvim timleri hem askeri hem de istihbari eğitimin en sert aşamalarından geçer.

Her biri; taklit ustası, soğukkanlı suikastçı, aynı zamanda psikolojik savaşın eğitimli bir unsurudur.

İsrail İçin Ne Anlama Geliyor?

İsrail için Mista’arvimler, bir tür “cerrahi operasyon gücü”dür.

Resmî ordu çatışmaya girmeden önce bu birimler sessizce girer, hedefi belirler, toplumu karıştırır, fitili ateşler ve ortadan kaybolur.

Bu yapılar çoğu zaman doğrudan İsrail Savunma Kuvvetleri’ne (IDF) bağlıdır, ancak faaliyetleri “inkâr edilebilir” niteliktedir, yani İsrail devleti bunların faaliyetlerini resmen üstlenmez.

Mista’arvimlerin bir kısmı, Duvdevan, Yamas, Mistaravim gibi alt birimlerde görev yapar.

Görev tanımları; sivil kılıkta sokak ortasında infaz yapmak, ayaklanmaları bastırmak, bilgi toplamak veya kışkırtma operasyonları yürütmektir.

Türkiye ve Bölgedeki Faaliyetler

Peki, bu yapı Türkiye’ye kadar uzanır mı?

Resmî kaynaklarda doğrudan bir “Mista’arvim operasyonu” kaydı bulunmasa da, bölgesel istihbarat dengeleri dikkate alındığında Türkiye’de de çeşitli “örtülü faaliyetler” yürütüldüğüne dair iddialar vardır.

Etrafımızdaki insanları daha farklı gözlemlemeliyiz.

Özellikle Suriye iç savaşı sürecinde, bazı “sivil kılıklı ajanların” Hatay, Gaziantep ve Mardin bölgelerinde görüldüğü, yerel kaynaklarca sıkça dile getirilmiştir.

Bu yapılar, genellikle İran, Hizbullah veya Filistin’le bağlantılı kişi ve ağları izlemek amacıyla dolaylı faaliyet gösterir.

Türkiye’nin coğrafi konumu, bu tarz unsurlar için “gizli geçiş hattı” olarak kullanıldığı yönünde şüpheleri güçlendirir.

Ancak Türkiye, güçlü istihbarat birimleri sayesinde bu tür sızma faaliyetlerine karşı yüksek seviyede güvenlik protokolleri uygulamaktadır.

MİT’in son yıllarda yürüttüğü karşı istihbarat operasyonları, bölgede İsrail kaynaklı bazı ağları deşifre etmiş ve Türkiye’nin “gizli savaşta” pasif değil, aktif bir taraf olduğunu göstermiştir.

Gerçeğin Gölgesinde Bir Gerçek

Mista’arvimler, sadece bir istihbarat birimi değil; aynı zamanda kimliğin silah olarak kullanıldığı bir yapıdır.

Kimin kim olduğunu bilmediğin bir dünyada, güvenmek bile bir risk haline gelir.

Bu nedenle, mesele yalnızca bir örgütü tanımak değil; örgütlü kötülüğün kılık değiştirmiş biçimlerini fark edebilme bilincine ulaşmaktır.

Çünkü bazen düşman üniformayla değil, senin dilinle, senin selamınla karşına çıkar.

Türkiye içindeki olası yapıları ve faaliyetleri elbette takip ediliyordur, bizler vatandaş olarak uyanık olmak, gözümüze çarpan olağan dışı durumları emniyet birimlerine çekinmeden iletmeliyiz.

Müslüman halkların, görünüş ve söyleme itimat ettiğini düşünürsek, bu yapıların ülkemiz ve Ortadoğu coğrafyasında ne kadar rahat harekat ettiğini anlamakta güçlük çekmeyiz.

Selam ve Dua İle

Ne Zaman İnsan Oluruz

“ Kafamızı Kumdan Çıkardığımızda”