Konforun Bedeli: Muhsin Yazıcıoğlu'nun Sözü Üzerine Bir Değerlendirme
"Rahatınız bozulmasın diye, hangi doğrudan vazgeçtiyseniz; o fiyata satıldınız demektir!"
Merhum siyasetçi ve lider Muhsin Yazıcıoğlu tarafından söylenen bu sarsıcı cümle, yıllar geçse de güncelliğini ve keskinliğini yitirmeyen bir bilgelik barındırır.
İlk bakışta sert bir itham gibi görünse de, derinlemesine incelendiğinde bireysel ve toplumsal ahlakın en temel dinamiklerinden birine, yani VİCDAN ile KONFOR arasındaki ebedi ÇATIŞMAYA işaret eder.
Bu söz, sadece bir siyasi motto değil, aynı zamanda insanın kendi değeri ve ilkeleriyle kurduğu ilişkiyi sorgulayan evrensel bir ahlak manifestosudur.
Peki, Yazıcıoğlu bu sözünde ne kadar haklıdır ve bu sözün doğruluğu günümüz dünyasında nasıl karşılık bulmaktadır?
Sözün Anatomisi: "Rahat", "Doğru" ve "Satılmak"
Yazıcıoğlu'nun ifadesini anlamak için temel kavramları çözümlemek gerekir:
Rahat (Konfor): Bu kelime yalnızca fiziksel bir rahatlığı değil, aynı zamanda zihinsel ve sosyal bir konfor alanını ifade eder.
Mevcut düzenin devamı, statükonun korunması, risk almaktan kaçınma, eleştiriden ve çatışmadan uzak durma, maddi veya manevi çıkarların zedelenmemesi gibi durumların tümü bu "rahat" kavramının içindedir.
Kısacası, bedel ödemekten kaçınma halidir.
Doğru: "Doğru", evrensel ahlak ilkelerini, adaleti, hakkaniyeti, vicdanın sesini ve kişinin inandığı değerleri temsil eder.
Haksızlığa karşı durmak, bir yanlışı dile getirmek, ezilenin yanında olmak veya sadece prensipli bir duruş sergilemek, bu "doğru"nun tezahürleridir.
Doğrunun yanında olmak, genellikle konfor alanından çıkmayı ve bir BEDEL ÖDEMEYİ gerektirir.
Satılmak: Sözdeki en çarpıcı kelime budur. "Satılmak", ille de para karşılığında bir ihaneti değil, kişinin kendi ruhunu, karakterini ve onurunu, uğruna mücadele etmesi gereken bir "doğru"dan daha değersiz bir "rahatlık" karşılığında TAKAS etmesidir.
Bu eylem, kişinin kendine olan saygısını yitirmesi ve kendi değerini, vazgeçtiği doğrunun karşılığındaki konforun fiyatına indirmesidir.
Bu analizle bakıldığında söz, şu anlama gelir: “Bir ilkeyi, bir gerçeği veya bir vicdani sorumluluğu; sırf düzeniniz bozulmasın, işinizi kaybetmeyin, arkadaş çevrenizden dışlanmayın veya popülerliğiniz azalmasın diye görmezden geldiğinizde, aslında karakterinizi o anlık menfaate satmış olursunuz.”
O menfaat, sizin yeni fiyat etiketiniz olur.
Haklılığın Tespiti: Bireysel ve Toplumsal Örnekler
Yazıcıoğlu'nun bu sözünün doğruluğu, hayatın her alanında somut örneklerle kanıtlanabilir:
İş Hayatında: Bir çalışanın, yöneticisinin yaptığı bir usulsüzlüğü veya bir iş arkadaşına uyguladığı mobbingi görmesine rağmen terfi beklentisi, işini kaybetme korkusu veya sadece "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" düşüncesiyle sessiz kalması, bu duruma mükemmel bir örnektir.
O anki sessizliğin bedeli, güvence altına alınan iş veya beklenen terfidir. Kişi, adaletin tecellisinden vazgeçerek kendini bu FİYATA SATMIŞTIR.
Sosyal İlişkilerde: Arkadaş grubunda bir kişinin haksız yere dışlandığını veya hakkında dedikodu yapıldığını gören birinin, grubun popülerliğinden ve uyumundan vazgeçmemek adına sessiz kalması, bir diğer örnektir. O kişinin "fiyatı", o sosyal çevrede kalmaya devam etme rahatlığıdır.
Toplumsal ve Siyasi Arenada: Toplumun genelini ilgilendiren bir yolsuzluk, adaletsizlik veya çevre katliamı karşısında, bireylerin kendi küçük ekonomik çıkarları (örneğin, bölgeye gelen bir projenin sağlayacağı geçici istihdam) veya siyasi tarafgirlikleri nedeniyle sessiz kalmaları, en acı örneklerdendir.
Bu durumda toplum, uzun vadeli adalet ve doğruluk idealini, kısa vadeli ve küçük kazanımlara satmış olur. O anlık rahatlık ve çıkar, tüm bir toplumun değerini belirler.
Neden Bu Kadar Etkili ve Doğru?
Bu sözün gücü, insanın en temel zaaflarından birine parmak basmasından gelir: eylemsizlik ve konformizm.
İnsan doğası, genellikle en az direnç gösteren yolu seçmeye meyillidir.
“Doğrunun yanında durmak; enerji, cesaret ve fedakârlık gerektirir.” “Konfor alanında kalmak ise pasif ve kolaydır.”
Yazıcıoğlu, bu pasifliğin masum bir tercih olmadığını, aksine aktif bir "satış" eylemi olduğunu vurgulayarak kişiyi kendi vicdanıyla yüzleştirir.
Söz, aynı zamanda kişiye kendi değerini hatırlatır. "Senin değerin ne?" diye sorar.
“Eğer basit bir menfaat veya anlık bir huzur için en temel ilkelerinden vazgeçebiliyorsan, kendine biçtiğin değer de o kadardır.”
Bu, insanın kendi onurunu ve şahsiyetini ne kadar ucuza kapatabildiğini gösteren acı bir aynadır.
Sonuç
Muhsin Yazıcıoğlu'nun "Rahatınız bozulmasın diye, hangi doğrudan vazgeçtiyseniz; o fiyata satıldınız demektir!" sözü, zaman ve mekândan bağımsız, derin bir ahlaki hakikati dile getirmektedir.
Bu ifade, sadece bir siyasetçinin keskin zekâsının bir ürünü değil, aynı zamanda dürüst ve ilkeli bir yaşamın ne anlama geldiğini özetleyen bir felsefedir.
Günümüzün giderek pragmatistleşen ve çıkarların ilkelerin önüne geçtiği dünyasında bu söz, bir UYARI LEVHASI gibi durmaktadır.
Bize her gün, küçük veya büyük kararlarımızda, konforun cazibesine kapılıp kendi değerimizi ne kadara sattığımızı sorgulatır.
Haklılığı ve doğruluğu, her sessiz kalışımızda, her görmezden gelişimizde ve her "aman başım ağrımasın" deyişimizde yeniden kanıtlanır.
“Nihayetinde bu söz, onurlu bir yaşamın, rahat bir yaşamdan her zaman daha değerli olduğunu hatırlatan ölümsüz bir bilgeliktir.” (G.Dihkan’dan alıntı)
GAZZE NOTU: İnsanlık tarihinin en vahşi mezalim ve soykırımının 2.YILININ BİTTİĞİ, 730. gününde, 730 günden beri insanlar kıyılırken, doğranırken seyreden insanlık, sahabe neslinin son canları da katledilmek üzere iken, DAHA ÖNCEKİ VİCDAN GEMİLERİ VE SON OLARAKTA SUMUD GÖNÜLLÜLERİNE yapılanlar ortada iken,gerek dünya ülkeleri yönetimleri(birkaçı vicdanlısı hariç) ve gerekse KUKLA/REHİN Müslüman alemin idarecileri(DİRENİŞ CEPHESİ HARİÇ) hala seyirci kalmakta, kınamanın ötesinde bir şey yapmamakta,
kınamayı da acziyet, esaret ve işbirlikçiliklerini gizlemek için yapmakta,adete İzrail’e, AMEZRAİL’e “BİR AN ÖNCE BİTİR BU İŞİ DE BİZ DE KURTULALIM, TABAN BASKISINDAN YORULDUK, KINAMA ile DAHA FAZLA OYALAMA İMKANIMIZ KALMADI” dercesine, katliamın tamamlanmasını beklemektedirler..
Direniş cephesi hariç herkes bu imtihanı kaybetti. Zulüm arşa değdi, insanlık bitti!
Kahrolsun kanlı emperyalizm ve ziyonizm, kahrolsun TRUMPYAHU ve yavrusu, sopası ŞEYTANYAHU, kahrolsun (DİRENİŞ CEPHESİ HARİÇ), yerin dibine batsın işbirlikçi kukla halkı Müslüman ülke idarecileri!
Kaynak: YENİ SAKARYA GAZETESİ