Osmanlılar batı Anadolu’nun kuzeyinde bir Türkmen beyliği olarak ortaya çıkıp üç kıtaya yayılan ve kurucusunun adıyla anılan Türk-İslâm dünyasında en uzun ömürlü devlettir (1300-1922). Babaannem ve dedem Osmanlı zamanında doğmuştur. Osmanlı kendi içinde tarihi olarak belli dönemlere ayrılmıştır. Devletlerde insan hayatı gibidir sağlık ve hastalıklı yönleri vardır.

Kuranı Kerim ilk insanın yaratılış ve hayata çıkış sahnesini anlatırken meleklerin itirazını, Adem ve eşinin isyanını, sonu olarak iblisin negatif rollerini farklı şekillerde açıklamıştır. Hz Ademin ağaçla imtihan olmadan önceki hayatı, ağaçla imtihanı kaybetmesi ve yaptığı hatayı anlayıp tevbe ve nedametle geçirdiği ömrüne okumaktayız. Son peygamberin as aile hayatından bazı üzücü pasajlar okuyanların malumudur.

Bunları niçin yazdım? Kuran her hayat sahibinin olumlu ve olumsuz yaşantısını gizlemeden belli usuller içerisinde anlatmaktadır. İnsanlar ise gerek kendi hayatları ve gerekse toplumsal tarih anlatımlarında eksikli, yalan ve gizli bir tarih anlatarak geleceği karartmaktadırlar. Kuran öyle şeffaf ki Firavunun ilahlığına kadar inkâr ve meydan okuma sözlerini açık ve berrak olarak anlatmıştır. Halbuki beklenen Allah Teâlâ kendisine şirk koşulma örneklerini es geçebilirdi öyle olmadı her konuda küfrün ve hakikatın söylem ve eylemlerini açıklamaktan çekinmemiştir. “Bu işin sonundan O'nun korkusu yoktur.” Şems, 15

Günümüz din anlatımında kafirlerin söylemlerinden endişeye kapılmakta ve gizlemekteyiz. Bundan daha beter söylemler Kuranda varken bizim batıl da olsa bu tip söylemlerden endişe etmemiz gerekmez. Hz Musa ve kavmi Allah’ı görmek istemişler lakin sonuçları farklı olmuştur. Hz. İbrahim peygamberin diriliş sahnesini görmek istemesi insanlık alemini temsilen bize örnek olarak sunulmuştur. Peygamberlerin zelleleri dahi bize anlatılmıştır zaten insan ve toplumlar hata ve zelleleriyle değer kazanır. Biz ise hatasız bir anlatım ve yaşam vadiyle nice hakikatleri karartıyoruz. Hataların hesabını görücü olarak Allah yeter. “Kullarının günahlarına Rabbinin haberdar olması ve onları görmesi kafidir!” İsra, 17

Toplumların da büyük ve küçük günahları vardır Bu husus şöyle anlatılır. “Eğer size yasaklanan (günah)ların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız.” Nisa,31. İçinde yaşadığımız Cumhuriyet döneminin büyük günahları vardır ve bundan da tevbe etmemiş hatta ısrarı sürdürmektedir. Bu dönemin günahlarını ortaya koymadıkça kelime anlamıyla ne yurttaş olabiliriz ne övünülen vatandaş ve ne de hürriyeti temsil edebiliriz.

Bu toplum ister Kürtlerle barışsın ister diğer farklılıkları kaldırsın İslam’la barışmadıkça asla fazilete erişemez. Hem kavim ve kabileleri hem batıyı ve hem de Rabbimizi memnun etmek mümkün değildir. Siyaset bir kandırmaca ve zan mesleği olarak günlerimizi öğütmektedir. Bu sebeple de inandırıcı olmadığı gibi günleri zayi etmektedir. Kuruluşundan itibaren diktatörlük tartışması güncel de dahi hiç eksik olmamıştır. Sistemin kendisi bir hastalıktan kurulmadıkça hakikatler karartılmış olarak bekletilmektedir.

Devletin kurucu idare konusu ciddi olarak öğrenilmeden ne din ve ne de Cumhuriyet hakkıyla öğrenilmez. Önderler yalnız değildir onları besleyen bir tarih ve yaşatan bir nesil vardır. Tüm bunlar sorumlukta pay sahibidir. O dinin önünü açan mı yoksa engelleyen mi yoksa ona rağmen idealleri için onu kullananlar mı hayatı belirliyor henüz tam ortaya konmuş değildir. Resmi ve sivil tüm merasimler batıl dinsel öğeleri içinde barındırmaktadır. Peygamberlere dahi yapılması caiz ve helal olmayan şeyler faniyim diyen atalara yapılmaktadır. Yüceltme kültü maalesef tevhid çizgisinden sapmaya sebep olmuştur. Toplumun düşünce dünyası bir hayal ve zan üzerine bina ediliyor. Kelimei Tevhidin hakkıyla öğrenilmediği toplumlarda ezan ve namaz ile hac gerçek görevini ifa etmemektedir. “Ya Şuayb, dediler: atalarımızın taptıklarını terk etmemizi veya mallarımızda dilediğimizi yapmamızı sana namazını emrediyor? Her halde sen, çok uslu akıllısın” Hud, 87. Ayet.

Cuma hutbesinde ki dua: “Allah’ım! İslam’a ve Müslümanlara yardım et. Devletimizi ve milletimizi her türlü tehlikeden koru. Bize dünya ve ahirette iyilikler ve güzellikler ihsan eyle. Bizi, ana-babamızı ve bütün müminleri bağışla. Şüphesiz sen dualarımızı işiten ve kabul edensin.” Devlet kavramıyla kast edilen ve bilinen hakikatler neye rücu etmektedir. İslam, Müslüman, devlet ve millet kavramların birbiriyle alakası ne nispettedir. Bu ve buna benzer sorular cevabını bulmadan sıradan dua ve amin hakikati temsil etmez. Devlet, rejim ve hükümet anlamlarının inceliklerini öğrenmek gerekir.

Bir duada benden; “Allah’ım dinimizi, devletin, hükûmetin, rejimin ve halkın tehlikelerinden ve yanlış uygulamalarından koru ya Rabbi. Bu hususta Müslümanlara yardım et”

Kaynak: YENİ SAKARYA GAZETESİ