Doğrusu güldüren de O’dur, ağlatan da! (Necm / 43. Ayet)

“Ne topraktan güler bir yüz ne göklerden güler bir nûr?” M Akif Ersoy

Cerîr bin Abdullah (r.a.) şöyle anlatır: “Fahr-i Kâinât Efendimiz, Müslüman olduğum günden beri beni huzûruna girmekten alıkoymaz ve her gördüğünde gülümserdi.”

Abdullah bin Hâris (r.a.) ise: “Allah Rasûlü’nden daha çok tebessüm eden bir kimse görmedim.” demiştir.

Hz. Süheyb bir hatırasını şöyle anlatıyordu: Gözüm ağrıyordu ve bunu Hz. Peygamber’e söyledim. O esnada hurma yiyordum. Rasûlullah, “hem gözün ağrıyor hem hurma mı yiyorsun” diye şaka yaptı. Ben de, “Ey Allah’ın Rasûlü, ben ağrımayan tarafımla yiyorum” dedim. Rasûlullah öyle güzel güldü ki, onun mübarek dişlerini gördüm.”

Zahir b. Haram adında cesur bir sahabi vardı. Çölde yaşar, Medine’ye geldiğinde Peygamber Efendimiz’e hediyeler getirirdi. Efendimiz onu çok sever, “Zahir bizim köylümüz, biz de onun şehirlisiyiz” diyerek latife ederdi. Bir defasında Zahir, yetiştirdiği mahsulleri getirmiş, Medine pazarında satıyordu. Allah Rasûlü onu görünce, sezdirmeden yanına gidip arkasından tutup kavradı. Zahir önce “bırak beni kimsin” diye bağırdı. Dönüp Efendimiz’i görünce ona sarılıp başını göğsüne yasladı. Efendimiz, “köle satıyorum, yok mu alan” diye şaka yaptılar. Zahir ufak tefek bir adamdı. “Ey Allah’ın Rasûlü, satmaya kalkarsan elinde kalırım, beni kimse almaz” deyince Rasûlullah gülümsedi, “Ama sen Allah katında ne kadar değerlisin, biliyor musun” buyurdu.

Kuranı Kerim de dünya ve ahirette insanların beden dilini anlatan birçok ayetler vardır. Bunlardan en önemlisi ise dışta göz, içte ise kalptir. Gözler bazen bir kelam ve kalem gibi, bazen de bir kurşun gibi muhatabına tesir eder. Bu sebeple bakışlar ihanet taşıdığı gibi bazen de merhameti temsil eder. Beden göz ve söz ile öncelikle iletişim kürara. Sözün önceliği ise selamdır. Maalesef Kemalizm’in eğitim modeli toplumu selamdan mahrum etmiştir. Günümüz insanı her kesim insanı asık suratlı yaşatmaktadır. Kürsü, minber, okul, siyaset, pazar velhasıl ne varsa ekseriyet asık suratlı örnekleri görmekteyiz. Ya da sahte tebessüm ve sözleri duymaktayız.

Öyle bir yüz ve göz sahibi olmalı ki merhamet ve tebessüm bizim şahidimiz olmalıdır. Unutmadan yazayım sokakta güler yüzlü olup evinde ise asık ve ceberrut olanlarımız da vardır. Allah affetsin. Evinize tebessümle giriniz ve geleni tebessümle karşılayınız. Hele öğretmenler tebessümün mimarı olmalıdırlar. Güler yüz en güzel bir salih ameldir.

Abdullah b. Haris, Peygamberimiz’in sevimliliğini ve güler yüzlülüğünü şu sözlerle ifade eder: “Rasûlullah’tan daha çok tebessüm eden bir kimse görmedim...”

Üstelik tebessüm etmek kendisine çok yakışıyordu.

Hind b. Ebî Hâle’nin verdiği bilgiye göre;

“Efendimiz tebessüm edince, dişleri inci tanesi gibi görünürdü

“Tebessüm etmek, sadakadır/iyiliktir.”

Gül ile gülmenin bir ilişkisi var mıdır acaba...

Gülümsemek tedavidir.

Gülümsemek, görmeyene dahi sözüyle tebessümünü hissettirebilmektir.

Kefeninde sanki gülüyordu derler…

Gazze ne zaman gülümseyecek…

GÜLMEK NAMAZI BOZAR MI?

Namazda aslolan kulun Rabbinin huzurunda olduğu bilinciyle huşû içerisinde kılınmasıdır. Namazda iken yanındakilerin duyabileceği şekilde sesli olarak gülmek: Bu şekilde gülmekle Hanefîlere göre hem abdest hem de namaz bozulur. İbn Üsâme’nin babasından naklettiği bir hadiste şöyle denilmektedir: “Biz Resûlullah’ın peşinde namaz kılarken görme özürlü birisi bir çukura düştü. Biz de adamın hâline güldük. Bunun üzerine Resûlullah yeniden abdest alıp namazı baştan itibaren iade etmemizi emretti.”

. Sen nirede ki güler isen nev-bahar olur

. Ben nirede kızlar isem lale zar olur

Divan şairi Ahmedî bir gazelinde

Bir nihânîce tebessüm de mi sığmaz cânâ

Söyle billâh dehenün o kadar teng midür

(NEDÎM)

Yeni Sakarya Gazetesi