Cuma hutbelerini dinlemekte, günümüzün gerçekliğine ve sorunlarına parmak basan hutbeleri bu köşede zaman zaman yayınlamaktayım.
Geçen hafta Cuma hutbesini de dinledim. Baştan sona doğru, daha doğrusu Kur’an’a uygun bir hutbe oldu.
Hutbe ve vaazlar; Adaletsizlik, yolsuzluk, hırsızlık, torpil, rüşvet, vergi affı ve adaletsizliği, işsizlik, geçim sıkıntısı, enfilasyon, faiz, alın teri, düşük asgari ücret ve emekli maaşları, yalan, algı, dezenformasyon, dedikodu, gıybet, iftira, hakaret, aşağılama, kutuplaştırma, kamplaştırma, ayrımcılık, bölücülük, siyasetin sivri dili, ehliyet ve liyakat, istişare, şura, haksızlık karşısında susma, kim olursa olsun zalimin karşısında mazlumun yanında olma, partizanlık, mezhepçilik, bilumum kılıkçilikler, taciz, tecavüz, aleni zina, aleni aşüftelik, darp, çıplaklık, teşhircilik, tecessüs, özel hayatın gizliliği, kaset sapkınlığı, kısas ve idam, içki, kumar, uyuşturucu ve bilumum çevre sorun ve ihlalleri, temel insan hakları ve hukukun üstünlüğü, MASUMİYET KARİNESİ gibi tüm TOPLUMSAL SORUNLARA YÖNELİK DEVAM ETMELİ, VAAZ VE HUTBELER güncel ve acil sorunlara yönelik olmalıdır.
Diyanet’in vazifesi; Dinin emir ve yasaklarını, helal ve haramlarını anlatmaktır. Bu işlerle mükelleftir, onun için vardır ve vazifesi odur.
Ne devletin, ne siyasetçilerin, ne iktidarın, ne muhalefetin, ne de herhangi bir kıliğin isteklerine göre konuşmaz, konuşamaz! KUR'AN'A, YARADAN'IN İSTEKLERİNE GÖRE KONUŞUR, KONUŞMALI! DİYANET; DİNİN EMİRLERİNİ, HELAL VE HARAMLARINI KONUŞTU, SÖYLEDİ DİYE TENKİT EDİLMEZ, EDİLEMEZ! TAM AKSİNE, HERŞEYDEN BAĞIMSIZ OLARAK DİNİN BÜTÜN EMİRLERİNİ KONUŞMAZ, SÖYLEMEZSE TENKİT EDİLİR. SÖYLEMEDİKLERİNDEN, SUSTUKLARINDAN, GÖRMEDİKLERİNDEN, GÖRMEZDEN GELDİKLERİNDEN ELEŞTİRİLİR. TENKİTLERİMİZ, DOĞRU YAPTIKLARINA DEĞİL, YAPMADIKLARINA OLUR, OLMALIDIR!
Diyanet ve Din erbapları, Kur’an’ın emirlerini ve Hz. Peygamberin uygulamalarını, tam bağımsız bir şekilde anlatır, anlatmalı. Kimse bundan rahatsız olmaz, olamaz. Dinler ama yerine getirip getirmemekte serbesttir. Zaten mevcut seküler kapitalist sistem, her türlü gayri meşruluğa müsait, kanunlarla teminat altındadır. Efendim, bu hutbeler toplumsal barışı zedeler, kin ve düşmanlığı körükler tezi, tümüyle yanlıştır. Yüzyıllardır içkinin ve kumarın, fuhuşun ve tesettürsüzlüğün haram olduğu bu ülkenin camilerinde, tv ve gazetelerinde anlatılır. Neredeyse tek bir vakaya sebep olmamış, alan alacağını almış, içmeyen içmemiş, içen de istediği gibi içmeye ve diğer haramları işlemeye devam etmiştir.
Bir gerçeği tespit etmek te gerekir ki, zinanın kanunen serbest olduğu, zinaya giden yolların ve kapıların ardına kadar açık olduğu, adeta ayağımıza bulaştığı bu ortamda, hemen hepimiz şöyle veya böyle, ucundan köşesinden, en azından göz, kulak ve bedensel herhangi bir temas ile zinaya bulaşmış bulunmaktayız. Bu sistemde kurtulmak fevkalade zordur, zira, YOL ÇAMURLU İSE, Kİ ÇAMURLUDUR, HERKES ÇAMURLANACAKTIR. DİKKAT EDEN AZ, ETMEYEN ÇOK ÇAMURLANACAK AMA HERHALÜKARDA HERKES ÇAMURLANACAKTIR. Ve her insan nefis taşımakta, nefsin baskısı altında yaşamaktadır.
BÜTÜN BUNLARI KAMİLEN YERİNE GETİRMEK İÇİN DİYANET “AYM” GİBİ “BAĞIMSIZ” OLMALI, SİYASETİN VE YÜRÜTMENİN EMRİNDEN ÇIKMALI, SADECE İDARİ, MALİ VE SEÇİM ADALETİ VE HUKUKU YÖNÜNDEN DENETİME TABİ TUTULMALIDIR.
Bütün bu görüşlerimizi ifadeden sonra, gelelim o hutbeye.
İşte o hutbenin tam metni:
“NEFSİ VE NESLİ İFSAT EDEN BÜYÜK GÜNAH: ZİNA
Yüce dinimiz İslam’ın haram kıldığı büyük günahlardan biri de, nefsi ve nesli ifsat eden zinadır. Zina; dinen ve hukuken geçerli bir nikâh bağı olmayan erkek ve kadın arasındaki birlikteliktir. Zina; aile kurumuna yapılan en büyük saldırıdır. Yuvaların dağılmasına sebep olan, gençlerin umutlarını karartan, hayallerini yıkan apaçık bir hayasızlıktır. Zina; toplumun ahlaki değerlerini kökünden sarsan, maddi ve manevi birçok hastalığın yaygınlaşmasına zemin hazırlayan çirkin bir davranıştır.
İslam, sadece zinayı değil; zinaya götüren bütün yolları da haram kılar. Nitekim Yüce Rabbimiz, “Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, hayasızlıktır, çok kötü ve çirkin bir yoldur.”[İsra,17/32] buyurmaktadır. Dolayısıyla ister GERÇEK HAYATTA, ister SANAL ALEMDE, isterse YAZILI ve GÖRSEL BASINDA kişiyi zinaya götüren SÖZ, TUTUM ve DAVRANIŞLARIN TAMAMI HARAMDIR. Allah’ın insana bir emanet olarak verdiği BEDENİN TEŞHİR EDİLMESİ, TESETTÜRE UYGUN OLMAYAN ELBİSELERİN GİYİLMESİ HARAMDIR. Aralarında dinen evlenme engeli olmayan bir ERKEK ve bir KADININ BAŞ BAŞA KALMASI ya da EV ARKADAŞLIĞI ADI ALTINDA BİR ARADA BULUNMASI HARAMDIR.
‘FLÖRT, DOST HAYATI, ARKADAŞLIK, KAÇAMAK, ALDATMA’ gibi kavramlarla bu büyük günah asla MASUM GÖSTERİLEMEZ. ‘GÖNÜL İLŞKİSİ, YASAK AŞK, GENÇLİK HEVESİ, DÜZEYLİ BİRLİKTELİK’ gibi sözlerle zinayı meşrulaştırmak, harama giden yola kapı aralamaktır. ‘ÇAPKINLIK’ denilerek övünülen şey, esasında bir zinakarlıktır, insanın namusuna göz dikmektir, haramdır. Hele hele özgürlük adıyla bütün dünyaya dayatılmaya çalışılan ve LUT (a.s)’ın kavmini helake sürükleyen EŞCİNSELLİK ise ALLAH’IN LANETLEDİĞİ bir SAPKINLIKTIR, HARAMDIR, BÜYÜK bir GÜNAHTIR.
AKILLI TELEFONLAR, DİJİTAL ARAÇLAR ve BASIN ARACILIĞIYLA EVLERİMİZE ve CEPLERİMİZE kadar GİREN GAYR-İ MEŞRU GÖRÜNTÜLER, zinaya giden yolları kolaylaştırmaktadır. İslami ve insani değerleri hiçe sayan MÜSTEHCEN REKLAMLAR, sanat adı altında yapılan GAYR-İ AHLAKİ TİYATRO, SİNEMA ve DİZİ FİLMLER, zinayı meşru göstermeye çalışmaktadır. Dijital mecralarda yaygınlaşan, evlilik müessesesini istismar eden SOHBET ve EVLİLİK SİTELERİ, gençleri evlilikten uzaklaştırmakta, zinaya sürüklemektedir. Dostluk ve dertleşme gibi düşüncelerle başlayan KADIN ERKEK ARKADAŞLIKLARI kişileri, zina batağına çekmektedir. Hâsılı, göz, harama baka baka; kulak, günahı dinleye dinleye; dil, kötülüğü konuşa konuşa zinaya alışmakta, sonrasında bu çirkin fiili işlemek sıradan hale gelmektedir.
Kötülüğün işlenmesi kadar, onun yaygınlaşmasına zemin hazırlamak da büyük bir günah, ağır bir vebaldir. Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de, “Müminler arasında ahlaksızlığın yaygınlaşmasını isteyenlere dünyada ve ahirette can yakıcı bir azap vardır...”[Nur, 24/19] buyurarak bu hususa dikkatlerimizi çekmektedir. Bu sebepledir ki, insan onurunu ayaklar altına alan zinanın ve ona götüren yolların MAGAZİN PIROĞRAMLARINA malzeme olması asla kabul edilemez. Çok nadir görülen çirkin bir hadisenin, çarpık bir ilişkinin, bazı GÜNDÜZ KUŞAĞI programlarında, sinema ve dizilerde reyting uğruna haftalarca gündemde tutulması, toplumun dini ve ahlaki değerlerini hiçe sayan büyük bir sorumsuzluktur. Aile birliğine zarar veren zinayı işleyenlerle, bunların yaptığı kötülükleri EKRANLARA TAŞIYAN ya da SOSYAL BASINDA PAYLAŞANLAR aynı günahın ortaklarıdır.
Zinanın panzehri evliliktir. Meşru bir evlilik, insanın bütün kötülüklerden sığınabileceği güçlü bir siper, muhkem bir kaledir. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in ifadesiyle “evlilik; gözü haramdan korur, iffeti muhafaza eder.” [Buhari, Nikah,3] O halde, gençlerimizi evliliğe teşvik edelim. Dinen ve hukuken evlilik çağına ulaştıklarında onların evlenmelerine yardımcı olalım. Evlilikleri zorlaştırmayalım. Aile kurumumuzu tehdit eden her türlü hayasızlığı ve çirkinliği ortadan kaldırmak için, bireysel, toplumsal ve kurumsal sorumluluklarımızı ihmal etmeyelim. Başta medya sektörü olmak üzere her birimiz; değerlerimizi hiçe sayan programlar yerine, helal haram hassasiyeti olan, iffet ve haya sahibi güzel aile örneklerini daha fazla ekranlara, sosyal medyaya ve dijital mecralara taşıyalım.
Sözümün sonu Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu uyarısı olsun: “...Hiçbir erkek, mahremi olmayan bir kadınla yalnız başına kalmasın; zira yanlarındaki üçüncü kişi şeytan olur...”[Tirmizi, Fiten,7]