Geçen hafta Ahmet Haşim’den iktibas ederek yazdığım yazı 4000’e yakın kişi tarafından okunmuştur. Ahmet Haşim, 1887’de Bağdat’ta doğdu, 04 Haziran 1933’te (46 yaşında) İstanbul’da yaşamını yitirdi. Madem konu kadından açıldı bizde istedik ki sayın yazarın kadınla ilgili diğer görüşlerini de sizlerle paylaşalım.
“Kadınlar için hakiki cazibenin ezeli düsturu bize göre, daima şundan ibaret kalacaktır: Çok konuşmamak ve yılışmamak.”
Aşk geçici, evlilik ise daimidir. Evliliği aşkın devamı zannetmiş safdil çiftler, üç ay geçmeden dudaklarda ateşin söndüğünü görmüşler ve bir akşam kendilerini karşı karşıya esner bulmaktan hayret etmişlerdir. Aşk değişmeyince ölür.
Bu verem çevreli maverai güzelin örneği, kadın kıyafetinin son inkılâbına kadar devam edebilmişti. Fakat kadın saçları, berber makasıyla kısalıp, eteklerin yarısı da terzi nefesiyle uçarak dizleri çıplak bıraktığı günden sonra, melek, birden mazinin silik şekilleri arasına düşmüştür.
Tırnaklarını uzatıp sivrilten ve vücudunu baştan başa tüylü göstermek isteyen kadın, belli ki insandan gayri bir hayvana benzemek için uğraşıyor. Kadınlarda bu insan şeklinden uzaklaşma meylinin sebepleri ne olsa gerek?
Şu ışıklar içinde görünüp kaybolan kadınlara bak! Ne derilerindeki beyazlık insan beyazlığı, ne gözlerindeki siyahlık, insan gözü siyahlığı, ne dudaklarındaki kızıllık, insan dudağı kızıllığıdır. Tabiatın eserleri hiç de bu sahne yaratıkları kadar güzel değil! Kırmızı, sarı, yeşil, siyah boyalar, renksiz etleri, çipil gözleri, soluk dudakları değişikliğe uğratarak, harap uzviyetlerden birer gençlik ve güzellik mucizesi vücuda getirmiş. Kim diyor ki kadın şimdi, eskisi gibi, yüzünü sıkı örtüler altına saklamıyor? Ya boya örtüleri? Bunların altındaki hakiki çehreyi görmek kabil mi? boyalar olmasa bilmem kadın ne yapardı?
Gayet sade giyinen, hatta kıyafetçe iptidai bir şekil arz eden bu, ekseriyetle henüz saçlarını kestirmeyen kadının bütün tehlikeli cazibesi ağırbaşlılığından, saflığından, konuşmasından ve bilhassa anlatılmaz işve ve edasından geliyor. Bunlar, dünyanın en güzel kadınlarına Parisli kadının cesaretle meydan okuyabilmesi için kâfidir.
Erkeği, seve seve, ölüme yollayacak derecede cinsi bir üstünlük ve kudrete malik olan kadının erkeğe, kendi esirine, eşit olmak ve benzemek için dişini tırnağına takarak yaptığı gayretlerin sebebi delilikten başka ne olabilir?
Altın gözlerin tılsımını ve mercan dudakların ateşini bir kâğıt parçasına, bir mürekkepli kaleme ve bir muşambalı pardösüye değişen asri kadınla beş on dakika, biraz yakından konuşmak, erkekleşme merakının kendisine ne pahalıya oturduğunu anlamaya kâfidir.
İş kadını –erken yazıhanesine gitmeye ve evine geç dönmeye mecbur olduğu için yıkanmaya ve temizlenmeye hiç vakti olmayan kirli iş adamı gibi- acı acı ter, kepek, yağ ve toprak kokuyor. Lavanta ve pudra, deriden ve saçtan dağılan o karışık kokuyu daha iğrenç yapmaktan başka bir işe yaramıyor.
Binlerce asırlık erkek medeniyetini anlamak ve benimsemek için işe pek geç koyulan kadın, şimdi müthiş bir çalışmaya mahkûmdur. Er geç, zihin yorgunluğu, dünya yüzünü, saçı vaktinden evvel dökülmüş, cascavlak düşünür kadın başları ile de dolduracaktır.” Alıntı bitmiştir.
Günümüz de sadece kadın huzursuzluğu ve dağınıklığı yok, belki esas problem erkek dağınıklığıdır. Kur’an’a göre karşı cinsler şer‘î kurallar çerçevesinde birbirinin “libası”, “sükûnet kaynağı” ve “velisi”dir. Erkeklerin kadınlar üzerine “kavvâmûn” olduğunu belirten âyette (en-Nisâ 4/34) geçen geçer.
Maalesef beyin yerine bedeni, şahsiyeti yerine şehveti, kişiliği yerine dişiliği önceleyen modernizm, kadını ağına düşürdükçe mazlum ve mağdurlar çoğalmaktadır. Ümidimiz kadın bu düşüşten kendi azmiyle kurtulacaktır. Kur’an kötülere ve iyilere dört adet kadını Tahrim suresinde tanıtmaktadır.
Kur’an’da tek kadın ismi ve bir surenin adı Hz. Meryem’dir. Onun en büyük iki özelliği ise kitabı tasdik ve iffet sembolü olmasıdır. Kadın vardır hakka adanmış (3/35) ve kadın vardır şeytanın ortak olduğu (18/64) bir hayata sahiptir.
Kadın kendini bulamadığı müddetçe toplum ve medeniyetin inşa ve imarı sağlam olmayacaktır.