Rabbimiz insanın toprak ve beden olarak yaratılış safhalarını bizlere anlattığı gibi, yaratılanlar arasındaki yakınlığı da öğretmiştir. Soy bağı, süt emme bağı ve evlilik olmak üzere farklı yakınlıklar. İnsan cinsiyetin erkek ve kadın formları ve vazifeleri bildirilmiştir. Evlenmesi yasak onlalar, mali hükümlülükler, miras, mahremiyet gibi birçok husus vuzuha kavuşturulmuştur.

Peygamberlein hayat hikayelerinde yakınlarıyla olan pozitif ve negatif ilişkiler açıklanmıştır. Yeryüzü cahiliyesinde dün olduğu gibi her zaman kız çocuklarını küçümseyen ve değersizleştirenler olmuştur. Kuranı Kerim ise Hz Musa’nın kız kardeşi (ablası) olmak üzere “Hani, kız kardeşin seni takip ederek gitmiş ve saray halkına: “(Annesi, Musa’nın) kız kardeşine: “Onun izini takip et.” dedi. (O da) onlara fark ettirmeden onu uzaktan gözetledi.” Kasas, 11. Bu sevgi ve ilgiyi anlatmıştır.

«Ona iyi bakacak birini size buluvereyim mi?» demişti. Böylece seni tekrar annene kavuşturduk ki, gözü gönlü aydınlık olsun ve üzülmesin!!” Tâ-Hâ / 40. Ayet.

Hz. Peygamber’in sütkardeşi Şeyma ise Hevâzin ve Sakīf kabileleriyle yapılan Huneyn Gazvesi’nde Hevâzin kabilesinden alınan esirler içinde bulunan Şeymâ, kendisini yakalayan askerlere Resûl-i Ekrem’in sütkardeşi olduğunu söyleyerek ona götürülmesini istedi. Resûl-i Ekrem doğru söylediğine dair bir delil isteyince ona çocukluk günlerinde omzunu ısırdığını hatırlatarak hâlâ farkedilen ısırık izini gösterdi. Bunun üzerine kendisini tanıyan Hz. Peygamber çok duygulandı ve göz yaşlarını tutamadı. Ardından ridâsını yere sererek onu oturttu ve dilerse kendi yanında kalabileceğini, dilerse kabilesine dönebileceğini belirtti. İslâm’ı kabul eden Şeymâ kabilesine dönmek istediğini söyleyince Resûl-i Ekrem ona birçok hayvanla birkaç köle vererek yurduna gönderdi. Resûlullah’ın verdiği Mekhûl adlı köle ile bir câriyeyi Şeymâ’nın evlendirdiği ve Hevâzin kabilesi arasında bu ikisinin soyunun devam ettiği zikredilmektedir. Hz. Peygamber bu esnada Şeymâ’ya ailesinden kimlerin hayatta bulunduğunu sormuş, Şeymâ anne ve babasının vefat ettiğini, kardeşleri Abdullah ve Üneyse ile amcasının sağ olduğunu söylemişti.

Süt kardeşler birbirlerini çok sevmişlerdi. Çok güzel geçinmişlerdi. Şeyma abla süt kardeşi Muhammed’e karşı duyduğu ve gönlünde beslediği sevgiyi şu mısralarla dile getirmişti:

“Ey Rabbımız! Kardeşim Muhammed’i bizde bırak

Tâ ki büyüyüp delikanlı olduğu çağı göreyim.

Sonra onu itaat edilen bir efendi olarak,

Düşmanların yüzüstü geldiklerini göreyim.

Ona ebediyyen devam eden bir şeref ve izzet ver.”

Bir başka beytinde de:

“Bu benim öyle bir kardeşimdir ki,

Onu annem dünyaya getirmemiştir.

Babamın, amcamın soyundan da değildir.

Ama ona canım fedâ dır.”

Kardeşlik ne güzel bir duygudur. Fakat kız kardeşler farklı bir özellik ve tat verir aileye. Erkek kardeş gülün dalı ve fidanıysa kız kardeş gülün kendisidir. Erkek kardeş akide şekeri gibiyken, kız kardeş eziyet vermeyen bir lezzettir. Onlar evlenseler de gurbetteki sevgilidir. Belki varlıkları ihmal edilse de merhametin ve affın ocağıdırlar. Annenin kokusu ve ailenin parlayan yıldızıdır.

“Onu doğurunca dedi ki: “Rabbim! Onu kız doğurdum. -Oysa Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilmektedir- erkek de kız gibi değildir. Ben onun adını Meryem koydum, işte ben onu ve soyunu kovulmuş şeytana karşı senin korumana bırakıyorum.” Ali İmran, 36. Âyet-i kerîmede “Oysa Allah ne doğurduğunu daha iyi bilmektedir” buyurularak, bu hayıflanmanın onun işin hakikatini bilmemesinden kaynaklandığı ve dünyaya getirdiği bu kız evlâdın ne kadar ulvî bir mertebeye sahip olacağı ima edilmiştir. İşte bu cümleden sonra gelen “Erkek de kız gibi değildir” cümlesi bazı müfessirlerce bu mâna ile bağlantılı olarak Allah’ın sözünün devamı olarak düşünülmüş ve her iki kelimenin başında bulunan belirlilik takısı (lâm-ı ta‘rîf) bilinen birini belirtme anlamı taşıdığı (“ahd” için olduğu) anlayışıyla bu iki cümleye şöyle mâna da verilmiştir: “Oysa Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilmektedir; o (onun dilediği) erkek (Allah’ın lutfettiği ve yüce bir mertebeyle onurlandırılacak olan) bu kız gibi değildir

Kız kardeşlerim beşibirlik gibiydi ve birisinin vefatıyla hayat başka evreye dönüştü. Kardeşlik incilerimiz ahirete ilk temsilcimizi gönderdi. Onun gülen yüzü sürur bulsun biz ağlasakta, onun ahiret yurdu hayırlı olsun biz kaybetsek de, onun mutluluğu bizi imrendirsin biz hüzünlensekte. “Elbette işin sonu senin için öncesinden daha hayırlı olacaktır. Rabbin sana mutlaka lütuflarda bulunacak, sen de memnun olacaksın.” Duha, 4-5

Değerli dostlar kız kardeşimin vefatı dolayısıyla mesaj, telefon, dua ve cenazeye katılımla bizleri ve merhumeyi duasında buluşturan aziz dostlarımıza ailece gönülden teşekkür ederiz Rabbim sizleri güzel dostluğunuzdan dolayı Rıdvan’ına nail eylesin.