Bir vaiz tarih bilmeli mi? Vaiz olmak için İlahiyat mezunu olup, Diyanette görev aldıktan sonra Haseki eğitim merkezinde 30 ay eğitim alarak imtihanlara tabi tutulup daha sonra görev mahalline giderler. Bunlar vaizliğin bir anlamıyla elif basıyla ilgilidir. Olmazsa olmazıdır. Benim üzerinde durduğum ise yaşadığı toplumun tarihini bilmesidir.

Kuran nasıl Mekke müşriklerine firavunun tarihini tekrar tekrar öğretiyorsa, olumlu ve olumsuz tarih örneklerini bize veriyorsa bizde tarihi böylece bilmeliyiz. Miladi 632’den sonra vahiy gelmediğine göre yaşadığımız olayları vahiy nuruyla değerlendirmeye tabi tutmalıyız. Mesela Kuranı Kerimde sahabe döneminde ki savaşların otokritiğinin nasıl yapıldığını anlamak gerekir. Bir hac yolculuğunda Medine de hacılara Uhud’un kazanımlarını ve sonuçlarını anlatırken emekli bir vaiz hocamız seslice bana hitap ederek: Hocam ver şu mikrofonu ben bir ağlatayım hacıları demişti. Biz hislerle ağlayabiliriz ancak düşünmek akıl ve hikmetle olur.

Evet, Kuranı Kerim peygamberimize Fil vakasını anlatmıştır. Hz. Muhammed, Fil Vak‘ası’ndan elli gün sonra Rebîülevvel ayının 12’sinde Pazartesi günü dünyaya teşrif etmiştir. Gerek Hz. Ademle başlayan ve gerekse Hz. Muhammed’in hayatıyla devam eden hatta Rûm suresinde ki olaya kadar tarihin ne kadar önem arz ettiğini bilmek gerekir. Tabii tarihi savaş merkezli değil, sosyal ve kültürel olarak da okumak gerekir. Maalesef Medine ziyaretlerinde genellikle harp merkezli bir anlatım vuku bulmaktadır.

Dünün tarihinde tapılan insan firavun iken bugünün tarihinde ki tapılanları bilmez ve söyleyemezsek firavunu anlatmanın bir hikmeti olmaz. “(Onların gidişi) tıbkı Fir'avn haanedanının ve onlardan evvel gelenlerin gidişi gibidir. Onlar bizim ayetlerimizi yalanladılar da Allah da kendilerini günahları yüzünden yakalayıverdi. Allah, cezası pek çetin olandır.” Bk. 3/11 ayet. O günün mısırlıları nasıl insana tapıyorlarsa daha sonra Araplar ve onları takip ederek Türklerden de insana tapanlar maalesef var olagelmiştir. Bu konuda bir tez ve kitap önerebilirim. “Onur Atalay Türk’e Tapmak Seküler Din ve İki Savaş Arası Kemalizm, İletişim yayınları (Tez olarak YÖK Tezde bulabilirsiniz” 360 sayfa

Bizim ülkemizde nispeten asrı saadet, biraz duyum olarak Osmanlı tarihi ve hiç bilinmek ve hakkında konuşmak istenmeyen ise Cumhuriyet tarihidir. Cumhuriyet inkılabı ve uygulamaları toplum için tevhid akidesi ve yaşam tercihi olarak önem arz eder. Cami cemaati yaşadığı ülkeyi bilemeyebilir ancak konuşan daha çoğunu bilmelidir. Yurt dışı tecrübelerimde mahcup olduğum ve doğru yaptığım anlar vardır. O ülkeyi tanımadan orada ki insanlara ne söyleyebiliriz. Ramazan için yurt dışına giderken Diyanet yöneticisine önceden gideceğimiz ülkeyi söyleseydiniz bazı araştırma ve yol bulurduk dedim. Tabii sayın yetkili hocaların içinde azarlayarak cevap verince ben de gereken cevabı vermiştim. Büyük bir kurum dahi gidilecek ülkenin tarihine göz atmamıza mâni olmuştur. Şunu da ifade edeyim ki ülkemiz içinde gidilecek şehir ve kasabaların dahi örf adet ve tarihlerini bilmek hizmetimize yol açacaktır. Denize komşu olan il ile, dağlara veya ovalara yerleşen illerin tarihi ve algısı farklıdır.

Sözü çok uzattım affola. Evet, uzak veya yakın komşuyu bilmek kadar yakın ve uzak tarihi ciddiyetle bilmek gerekir. Bu tarihin içinde bazen edebiyat, bazen harp ve bazen de ilmi ve siyasi şekillenmeler, uygulamalar olmalıdır. Taşrada ki köy imamlığından payitaht şehrinde ki selatin camilere imam olunmayacağı gibi, tarih perspektifi kazanmayanların ayet ve hadisleri aktararak toplumu şekillendirmeleri mümkün değildir. Okuduğu müfessirin dahi siyasi ve ilmi dönemini doğru bilmeli ki tefsirinden istifade edebilelim, değilse kuru ve faydası az bir nakil olur. Sadece bilgiyi değil o bilginin geçirdiği tarihi evreleri de bilmek gerekir.

Kuranın ifadesiyle insanlar” Tanışmak” ile sorumludur. Dünü tanımak tarih ile olur ki o da yeni yazılacak tarihe pusula olmaktır. Evet biz birbirimizi tanıyor muyuz? Hayır.

Not: Bu yazıda vaiz olan hocalarımı rencide etmek istemiyorum, zira mihrap, kürsü ve minberi faal olarak 50 yıl ikinci evim olarak görmüşümdür.