İnan bana şehidim, mektubuma nasıl başlayacağımı bilemiyorum. Merhaba mı, elveda mı desem? Ama şunu söyleyebilirim, içim yangın yeri be şehidim.
Sana içimin yangınını şöyle tarif edeyim… Göğüs kafesimin ortasında bir kuyu var, o kuyunun içinde de senin gidişinle çıkan yangın. Gözyaşlarım bile söndürmüyor o yangını.
Sen gideli kısa bir zaman oldu fakat ben çok değiştim şehidim. Mesela doğru düzgün yemek yiyemiyorum. ”Gülen gözlerinden öperim kadın,” diye severdin beni. Sevdiğin gözlerim, yaş dolu şimdi. Biliyorum rüyama girip kızacaksın bana. Belki rüyama gel diye yazıyorum bunları sana. Rüyama gel de kızmana razıyım… Kızsan da küssen de gir rüyama, çünkü seni çok özledim be yiğidim. Ne olursun bunu söylediğim için kızma ama iyi ki çocuğumuz olmamış. Ben ona nasıl anlatırdım yokluğunu, kendime bile anlatamıyorken.
Elbette ben de isterdim senden bir çocuğum olmasını. Ama sen de biliyorsun ikimiz de tedavi gördük ve sonuç alamadık. Demek ki varmış Allah’ın bir bildiği. Gücenme sakın böyle yazdığım için.
Sensizlikten yine sana yakınıyorum anla beni. Özlüyorum seni… Özlemim kalbimi delip geçiyor ve nefesimi kesiyor. Şehitlik haberini aldığımda aklıma ilk gelen neydi biliyor musun? ‘Ben mezarına nasıl gideceğim?’ Evimin uzaklığından değildi benim kaygım. Evim de mezarlığa uzak değil zaten. Tuttuğum ellerin, başımı koyduğum dizlerin toprak oldu. Öpüp kokladığım saçların toprağın altında artık. Ben nasıl geleceğim mezarına söylesene canımın içi? Nasıl bunları düşünmeden geleceğim yanına? Her toprağına dokunduğumda tuttuğum ellerini bir daha tutamayacağım gelecek aklıma. Nasıl nefes alıp, nasıl yaşayacağım ben bunları düşünürken?
Canımın yangını, Allah’a gözyaşları içinde haykırsam, yalvarsam, gönderir mi seni bana geri? Ama sen gelmezsin çünkü cenneti görenler bir daha geri gelmek istemezmiş. Eminim yüce Allah geri gelme fırsatı verse sen de gelmek istemezsin bütün cennetlikler gibi.
Tek tesellim cennette olduğunu bilmem. Bana düşen tek şey sabretmek ve yanına gelmeyi beklemek. İnşallah ben de cennetliğimdir. Allah’ım beni cennetliklerden eylesin inşallah. Böylelikle direk gelirim yanına.
Kavuşmalarımız mahşere kaldı tüm şehit eşleri gibi. Sana bu mektubu niye yazıyorum biliyor musun? Yanına gelince söyleyeceklerimi unuturum diye. Biliyorsun seni her gördüğümde heyecanlanırdım. Artık seni göremeyeceğimi biliyorum. Ama orada olduğunu ve beni duyduğunu da biliyorum. O yüzden heyecanım ilk günkü gibi taze ve diri, tıpkı senin ruhun misali.
Ey sevgili ömrümü sana adamaya hazırken, gidişin ömrümden ömür çaldı. Mezarına ektiğim çiçekleri gözyaşlarımla suladım.
Bundan sonra sana böyle hitap edeceğim, ‘canımın yangını.’ Gönlüm ister ki hep burada kalayım. Hatta yanı başına uzanıp öylece kalmak istiyorum. Ama maalesef hayat benim için zor da olsa devam edecek.
Yüreğimi burada bırakıp şimdilik gidiyorum. Ben gelene kadar yüreğime iyi bak. Bakarsın bir dahaki gelişim tabut içinde olur. Bana yanında yer ayır olur mu?
Canımın yangını, seni çok seviyorum. Her şeyi unut ama bunu unutma.
Yazar notu: Bu mektup şehit eşlerine ithafen yazılmıştır.