“Allah’ın Resulünün çağrısına uymayarak seferden geri kalanlar yerlerinden ayrılmamış olmaktan dolayı sevinç duydular; canlarıyla mallarıyla Allah yolunda savaşmak istemediler, üstelik “Bu sıcakta sefere çıkmayın” dediler. De ki: “Cehennem ateşi çok daha sıcaktır” anlayabilselerdi!” Tevbe, 81

Tebük Seferi’ne katılmamak için bahaneler uyduran, özellikle havaların aşırı sıcak olduğu gerekçesine sığınan, üstelik müminleri de sefere çıkmaktan caydırmaya çalışan münafıkların âkıbetinin çok acı olacağı belirtilmektedir. Haremeyn’de ki sıcak buradaki sıcaklardan daha tesirlidir bu sebeple gölgenin ve hurma mahsulünün sevildiği bir dönemde cihattan geri kalmakta ve gidenleri de caydırmaya çalışanların akıbeti hüsrandır.

Resûlullah Efendimiz bir sohbetinde ashâb-ı kirâma:

“‒Sizin (şu dünya) ateşiniz, Cehennem ateşinin yetmiş cüzünden bir parçadır!” buyurmak sûretiyle Cehennem ateşinin dehşet ve azametine dikkat çekmişlerdi.

Ashâb-ı kirâm: “‒Yâ Rasûlâllah! Cehennem ateşi dünya ateşi gibi olsaydı, şüphesiz ki o bile azap için kâfî gelirdi!” diyerek karşılık verdiler.

Resûlullah Efendimiz ise idrâklerin bu hususta daha da berraklaşmasını arzu ettiği için sözlerine şöyle devam ettiler:

“‒Cehennem ateşi, dünya ateşleri üzerine altmış dokuz derece daha fazla kılındı. Bu derecelerden her birinin sıcaklığı, bütün dünya ateşleri­nin sıcaklığı gibidir.”

Cehennem, Rabbine şikâyet etti:

«–Yâ Rabbi, bir kısmım bir kısmımı yiyor!»

Bunun üzerine Allah Teâlâ onun iki defa nefes almasına izin verdi. Bir nefes kışın, bir nefes yazın. Sıcağın en şiddetli olduğu zaman ile soğuğun en şiddetli olduğu zemherîr, işte bu nefeslerdir.”

“Evlerinizde oturun ve daha önce Câhiliye döneminde olduğu gibi açılıp saçılmayın,” Ahzab, 33

Sıcaklık Rabbimizin hiçbir emrini ihmale ve inkara sebep olmamalıdır. Sıcak dolayısıyla ne namaz ne oruç ve ne de ilim ve benzeri salih ameller terk edilmemelidir. Maalesef bazı fasık kadınlar da sıcak sebebiyle tesettürü terk edip uryan olarak caddeleri kirletmektedirler. Bu soygun ve soyulma sadece bir günah sebebiyle değil belki imanlarını yitirmelerinin bir sonucudur. İnsanlığın ilşk imtihanı ağaca yaklaşmayın emridir. Ağaca yaklaşma olunca elbiselerden mahrumiyet meydana gelmiştir. Bu günkü çıplaklık da iman ve takvadan ve bazı günahları hafife almaktan mahrumiyet sebebiyle olmaktadır. Bazı kadınlar kişiliğini değil dişiliğini, şahsiyetini değil şehveti tercih etmişlerdir.

Çıplaklık şeytanın hakimiyet kurduğu insanların vasfıdır. “(Şeytan) size ancak kötülüğü, fuhşiyatı ve Allah hakkında bilginiz olmayan şeyleri söylemenizi emreder. (2/Bakara 169). 23-26 Orada (yaptıklarına) uygun bir karşılık olarak kaynar su ve yanan vücut akıntısı dışında bir serinletici, bir içecek tatmaksızın yıllar ve yıllar boyu kalırlar. Nebe Suresi.

Maalesef çıplaklık sadece bizim ülkemizde değil tüm dünyayı kasıp kavurmaktadır. Bizdeki durum ise daha feci ve kontrolsüzdür. Vücudunu sergileyenler ne akli ne felsefi ve ne de hikmet boyutuyla kendilerini savunacak durumda değillerdir. Kadın kendi bedenini ilahlaştırıp tapınılacak durumda heykelleştirmektedir. Öyle ki soyundukça seyredilen bir meta durumuna düşmüştür. Böyle olmasaydı saç reklamına dahi “Erkekleri baştan çıkartan saç modelleri ve şampuan” diye reklam yapmazlardı. Tabiri caizse açılmadık yeri kalmayan kadın, gizleyeceği bir şeyi kalmadıkça bu gidişatı çağdaşlık ve Kemalizm’le de örtüştürmektedir.

Evet küçük kızlarına şort giydiren sözde muhafazakâr ailelerde bu suça ortaktır. Yakışıklı oğluna eş olacak, omuzları ve sırtı açık geliniyle poz veren dindarlar farklı bir mecraya sürüklenmektedirler. İslami ailelerin bir kısmı kız ve gelinlerinin uryan/çıplak oluşundan haya etmeyerek düğünlerine ve günahlarına dostlarını da dahil etmektedirler. Açılışına davet edilen gelinlik dükkanının dahi ekseri modelleri zifaf odası kıyafetinden daha sorumsuz ve günahı ifşa edici nitelikteydi. Üniversite öğrencileri hangi vasıf ve özellikle bilinmez ancak sahil kıyafeti ki ona kıyafet denmez halleriyle eğitimi zehirlemektedirler. Bunun hürriyet ve cinsiyetle değil sadece dalaletle ilişkisi kurulabilir. Bugünlerde başına fes takana karakol ve savcı sorgulama yaparken soyunanlara ise laf etmek ve söz anlatmak mümkün değildir. Çünkü yaşadığımız sistem batılı ve fuhşiyatı korumaktadır.

Evet sıcak bahanesiyle dini uryan hale getirmemiz hidayetten ayrılıp zulmete düşmemizdir. Yıllar önce uygulamaya konulan 19 Mayıs törenlerinin kızları şimdi anne ve nene olarak günün çıplaklığında rolleri büyüktür. Sokağı çıplak kadınlar, ticareti faiz, eğlenceyi kumar ve kadınların soyunduğu müzik, geceleri içki ve benzeri günahlar bizi tevhitten ayırmaktadırlar. Soyunmak için bahane olarak uydurulan spor müsabakaları ve sanat adına erotik filimler ise ayrı bir tuzaktır. Kadının reklam aracı olması kendisini ve müşterisini zehirlemektedir. Bizim büyük günah dediğimiz ne varsa devlet ve yöneticiler eliyle yapılması ve uryan olarak icra eden sporcuların takdir görmesi ise ayrı bir tuzaktır. Mezuniyet gün ve balolarıda eğitimin iflasına şahittir. Cübbelerinin dahi çıplaklıklarını örtmeyen bir giysi aklın ve idrakin kaybolduğuna işarettir.

Ahirette de çıplaklık olacak ama…

Âişe, Resûlullahi şöyle buyururken işittim demiştir:

“İnsanlar, kıyamet gününde, yalınayak, çıplak ve sünnetsiz olarak Allah’ın huzurunda toplanırlar.” Bunun üzerine ben:

– Yâ Resûlallah! Kadınlar ve erkekler birlikte olunca, birbirlerine bakmazlar mı, dedim? Peygamber Efendimiz:

– “Âişe! Durum, onların bunu akıllarına getiremeyecekleri kadar ciddidir” buyurdu.

Bir başka rivayette: “İş, birbirlerine bakamayacakları derecede şiddetlidir”, buyurdu.