İnsanlık tarihi, ekonomide, bilimde, siyasette ve sanatta, elde ettikleri başarılar ile iz bırakan örnek insanlarla dolu. Hatta bu isimlerin içinde yeri doldurulamayanlar olarak tanımlanabilecek kişiler var. Çünkü onlar iz bırakmakla kalmamış, kendilerinden sonra, onların yaptıklarının ve başardıklarının seviyesine erişebilen çıkmadığı için yeri doldurulamayanlar olarak kabul görmüşlerdir.

Bu sıra dışı insanların ortak noktalarına kısaca değinmek gerekirse; hemen hepsi, olumlu düşünme becerisini geliştirmiş, bir vizyonu olan, özgüvenleri güçlü, risk alarak, sorumluluk alarak ve inisiyatif kullanarak harekete geçen kişiler.

Bu insanlar da bizim gibi zaman hırsızlarına teslim olup kısır çekişmelerle ve magazinsel olaylarla vakit öldürselerdi, bunca başarılı işler gerçekleşemez, bunca keşif ve buluş yapılamaz, bunca sanat eseri üretilemez ve bunca kitap yazılamazdı. Bütün bunların yanında kanaatimce en önemli ortak noktaları şudur ki; Bunların büyük çoğunluğu değerleri olan ve önem sırasında ilk sıraya bu değerleri koyan kişiler.

Konuyu bu aşamada hepimizi ilgilendiren çalışma hayatı kapsamında ele almak istiyorum.

İş hayatındaki başarılı yöneticilere ve başarılı kurumların yönetimlerine baktığımızda onların sadece kurallarla sınırlı kalmayıp yönetim sürecinde mutlaka değerleri de en az kurallar kadar önemsediğini görürüz.

Ülkemizde “bireysel ve kurumsal yönetimde kalite” deyince ilk akla gelen isimlerden olan Dr. Yılmaz Argüden, “Geleceği Şekillendirmek” isimli kitabında, en etkin, en sonuç alıcı yönetim tarzının kurallar kadar değerleri de öne çıkartan yönetim tarzı olduğunu söylüyor. Ve ekliyor:

“Çünkü tek başına kural koymak ve değerlerle beslenmeyen bu kurallarla iyi bir yönetim sağlamak mümkün değildir. Ne zaman bir yolsuzluk ortaya çıksa, o yolsuzluğun tekrarlanmaması için bir dizi kural koyulur.

Sonunda o kadar kural birikir ki, bunlar kendi içlerinde birbiri ile çelişmeye başlarlar. Değerler düşüncelere, düşünceler söylemlere, söylemler eylemlere uygun olduğunda bu durum önlenebilir.”

Başarılı çalışanlara baktığımızda ise onlar, değerleri ile örtüşen bir çalışma ortamında mutlu olabiliyor ve performanslarını üst düzeye çıkarabiliyorlar.

Yazdığı yüzlerce makale ve onlarca kitapla, kendini geliştirmek ve dünyayı daha yaşanılır bir yer yapmak isteyen herkese ilham olan ünlü pazarlama ve yönetim gurusu Peter Drucker, “21.Yüzyıl İçin Yönetim Tartışmaları” isimli kitabının “Bir Değer Çatışmasında Ne Yapılmalıdır” başlıklı bölümünde, başarı ile yapılsa bile değerleri ile uyuşmadığında bu işin hayatını adamaya değecek bir şey olmayacağını belirtiyor ve kendisi ile ilgili bir örnek veriyor:

“Ben de yıllar önce, yaptığım işle, değerlerim arasında karar vermek zorunda kaldım. Büyük Buhran yıllarında Londra’da genç bir yatırım bankacısı olarak çok iyiydim. Ancak kendimde aktif yöneticisi olarak bir gelişme görmedim.

Anladım ki benim değerlerim paradan ziyade insanlardır. Mezarlıktaki en zengin adam olmanın öğrenilecek bir tarafını göremedim. Param yoktu, Büyük Buhran dönemiydi ve işim de yoktu.

Yine de ayrıldım. İyi yapmışım. Diğer bir deyişle doğrular en büyük test olmalıdır.

2005 yılında vefat eden Peter Drucker’ın mezarlıktaki en zengin adam olmayı değil, değerlerini tercih etmesi, paradan çok insanlara değer vermesi, onun dünyanın en zengin insanları listesinde değil fakat dünyanın en etkin ve ilham veren insanları listesinde olmasını sağladı. İşleri doğru yapmaktan ziyade doğru işleri yapmanın önemine değindiği bir makalesinin bile onlarca kitaba ilham olduğu belirtiliyor.

2000’li yıllarda çok satan bir çok kitaba konu olan İnovasyon, vizyon, misyon, kurumsal sorumluluk, delegasyon, etkili karar alma, bilgi toplumu ve bilgi işçileri gibi kavramlar ilk kez onun tarafından gündeme getirilmiştir.Bıraktığı izlere bakılırsa yerinin doldurulamayacağını tahmin etmek zor değil. Üstelik artık gerçek ve anlamlı olanın yerini, sanal ve maddi olanın aldığı bir dönem başladı. Mezarlıktaki en zengin adam olmayı tercih edenler çoğunlukta.

Ne dersiniz;

- Çalıştığımız kurumda değerlerin bir değeri var mı?

- Ve bizim değerlerimizle, yaptığımız iş ne kadar örtüşüyor?

- Arkamızda güzel izler bırakmak konusunda bir fikrimiz ya da böyle bir derdimiz var mı?

İstisnaların dışında, cevaplarımızın çok müspet olmayacağını düşünüyorum.

Üstelik mezarlıktaki en zengin adam olmak da artık bir seçenek değil.

Bu yüzden zararın neresinden dönsek kârdır düsturu ile değerlerimize ivedilikle yeniden sahip çıkmakta fayda olacağı kanaatindeyim.

.