Spor vuzuhu istiyorsa, spordan daha kuvvetli olan aşk, sır ve müphemiyeti istiyor. (Ahmet Hâşim v. 1933).
Sizlere “filenin sultanları” tartışmasının tarihi arka planını sunmak üzere Edebiyatçı Ahmet Haşim’in Aşk ve Kıyafet, 1926 yılındaki bir yazısını paylaşıyorum,
AŞK VE KIYAFET
“Karanlık kıyılarına doğru ilerlediğimiz ölüm denizinden sıçrayan köpük serpintileri gibi, şakaklarında ilk beyaz saçlar belirmeye başlayan, kırk yaşına basmış karilere soruyorum: Gençliğinizi, gençliğinizin o tatlı kalbini hatırlar mısınız? Bir kapı aralığından parıltısı size bir saniye in’itâf etmiş siyah bir gözün veya ipek bir peçe nesci arkasından seçebildiğiniz taze bir tenin veyahut bir şimşek sür’atiyle önünüzden kaçarak perdeler arkasında kayboluveren genç bir eteğin sizi içine düşürdüğü o tahayyül, ra’şe ve sıtma geceleri hatırınızda mı? Sır ve hava gibi göze görünmeksizin etrafınızda yaşayan o mahrem kadının uzaktan, mıknatıs! seyyâlelerle, kanınızda uyandırdığı fırtınalara mukabil niçin bugünün renkli, kokulu ve üryan kadını, kendi neslinin gencine aynı ra’şe ve aynı çarpıntıyı veremiyor? Siz, ey kırk yaşına basanlar, gençliğinizde kadından titrer, aşktan korkardınız! Bugünkü gencin gözündeki sert parıltı, dudaklarındaki zalim tebessüm, o eski tehlikeli aşkın gülünç ve ehli bir hayvana döndüğünü anlatmıyor mu?
Kadın cazibesindeki bu tenakus acaba nedendir? Bunu bazıları kadın kıyafetinin açık saçıklığına atfettiler; bazıları da bu açık saçıklığı, kadında iffet hissinin tenakusuna ve bin’netice aşkın tereddisine bir sebep diye öne sürdüler. Halbuki, kıymeti nisbî olan iffet, zaman, iklim, din, âdet ve bilhassa giyiniş tarzlarına göre değişen kararsız bir fazilettir.
Kadın ruhiyatını tahlilde üstad olan bir edibe nazaran, kadın kıyafetinin, somurtkan mütefekkirleri acı düşüncelere sevkeden bu açık saçıklığı ile iffet arasında bir münasebet aramak hatadır. Harpden beri kadın elbiselerini bu derece hafifleten başlıca âmil sporun medeni hayatta işgal etmeye başladığı mevkidir. Vücut zindeleştikçe harici tesirata karşı mukavemeti de artmış ve artık hasta göğüsleri, sızılı kemikleri örtmekle muvazzaf olmayan elbiseler, sıhhatli bir vücudun güzelliğini gizlemeyecek bir tarzda biçilmeye başlamıştır.
Kadın etrafındaki müfrit serbestiye gelince, bununda saiki harp imiş. Birçok faaliyet sahalarında erkeği istihlâf eden kadın, erkek işlerini görmekle erkek etvarını da edinmeye başlamıştır.
Mamâfih sebepler her ne olursa olsun, bugünkü kadın çıplaklığının cinsî cazibeyi azaltmakta ve hassasiyeti uyuşturmakta olduğunda hiç şüphe yoktur. Namütenahi çıplak bacaklar ve sayısız açık göğüsler göre göre, erkek gözü, kadın etinin yalnız görünüşüyle doyuyor. Bu soğuk ve lâkayıt göze hırs parıltısını verebilmek için şimdi kadın ne müthiş kudretler sarfetmeğe mecburdur.
Giyinmekte ve soyunmakta kadının yegane mahreki aşk olduğuna nazaran, aşk oyunlarına bu derece zararı dokunan bir kıyafetin fazla devam etmesine imkan olmadığını haber vermek için hiç kâhin olmaya lüzum yoktur. Gariptir ki kıyafet bahsinde aşk ile iffetin dileği birleşiyor. Onun için er geç kadın, yine yıldırımlarla mahmûl bir sema gibi, tedricen dumanlanıp kapanacak, sırma ve ipekten biçilmiş, müheyyeç bulutlar arkasına çekilecek ve esrarengiz ışıklarını yine oradan neşretmeye başlayacaktır. Spor vuzuhu istiyorsa, spordan daha kuvvetli olan aşk, sır ve müphemiyeti istiyor. (Akşam, nr. 2677, 25 Mart 1926)”
Sizlere aktardığım bu yazıyı (anlayabilirsek) üzerinde çok düşünmek gerekir. İnsanı değerli kılan ilim ve ahlakın artı edep ve hayâdan sıyrılmasıyla başta sahiller, spor, reklamlar, film ve yüksek tahsil eğitiminde ki bazı kız giyimleri aynı sorumsuzlukla üryan olmaya koşmaktadır. Bu konu hamasi söylem ve din merkezli anlatım ile sonuç alınamayacak bir durumdadır ve uyarının da ötesine geçmiştir. Yeni baştan konuyu anlamaya ve anlatmaya çok ihtiyaç vardır.
Rabbimiz buyurur ki. “Câhiliye döneminde olduğu gibi açılıp saçılmayın” Ahzab suresi, 33. “İffetlerini koruyan erkekler, iffetlerini koruyan kadınlar…” 33/35