“İmam” kelimesi peygamberimizden daha önceki zamanlarda da kullanılan ve çeşitli anlamlara gelen bir kelimedir. Yol, kitap, önder, elçi, cami görevlisi gibi anlamları ifade etmektedir. Hatta kubra ve suğra diye de ikiye ayrılmıştır. Bugünkü dertleşmem de cami imamlığından bahsetmek istiyorum. Öncelikle şuna bir itiraz edeyim. “Ey imamlar sizler peygamber mirasçısı ve makamındasınız” çok cümlesi iddialı ve doğru da değildir. Çünkü peygamberimiz bugünkü anlamda ifade edilen bir imam değildir. Evet, imamlık yapmış ve namazını daima cemaatle eda etmiştir. Önemli bir görevdir. Hz. Ebubekir’i faziletli kılan hususlardan biri de Onun as zamanında imamlık yapmış olmasıdır.

Peygamberimiz imam olmanın şartlarını kendisi belirlemiştir. “Cemaata Kur’an’ı en iyi bilen ve okuyanları imam olsun. Kur’an bilgisinde eşit iseler, sünneti en iyi bilen; eğer sünnet bilgisinde de denk olurlarsa, önce hicret etmiş olan; hicret etmekte de aynı iseler, yaşca en büyükleri imam olsun. Hâkim ve yetkili olduğu yerde kişiye, izni olmadıkça bir başkası imam olmaya kalkmasın. Hiç kimse, başkasının evinde, izni olmadıkça ev sahibinin özel yerine oturmasın.”yaşca en büyük olan” yerine “ilk evvel müslüman olanbuyurulmuştur.

Günümüze gelecek olursak çeşitli dönemlerde imam olmanın tahsil ve şartları değişmiş olsa da vazife uygulamasında bir değişiklik olmamıştır. Camiler ve görevlileri kategorilere ayrılsa da görev anlayışı pek değişiklik göstermemektedir. Cami merkezli ve görev alanı cami cemaati, dernek ve müftülük üçgeninde devam etmektedir. Müftü beyler cami görevlileriyle ayda bir toplantıya çağırır ve Ankara’dan gelen yazıları kimi okur, kimi şerh eder, kimi ise nasihatle sohbete devam eder. Kanaatim din görevlileri nasihatle değil plan, program ve değeri olan kurallarla iş yapabilir. Müftüler üç ve altı yılda bir değişirken imamlar ise camide yıllarca devam ederler. Bazen görevi ve görevde unutulur bazısı ise dokunulmaz olur. “Hocam” gibi kutsallaştırılan bir görev yapılsa da kıraat, ilim ve irfan eksiliği ile tozlanır gider. Olanı da ancak kendi gayret ve himmetiyledir. Bütün bereket müftünün üzerinde görülse de görev yaptığı il ve ilçede beş yılda kalsa cami ve kursların hepsini ziyaret edip görevlisini tanımadan müftü beyler yükselmeye çalışırlar. Tıpkı döner merdivende sakin ve kullanışlı bir duruşla yükselişe devam eder. CHP’li Dr. Lütfi Doğan 11. Diyanet işleri başkanı “Müftüler için şehirlerinin efendi hazretleridir” demişti.

Diyanet kurumunun en kalabalık nüfusu cami görevlileridir. Maalesef müftülüklerde imam ve müezzinlerin görevleriyle ilgili kurumsallaşma yapılamamıştır. Hangi imam ne iş yapıyor, kabiliyeti, yeteneği, imkânı ve ihtiyacı ne asla sorulmaz ve takip edilmez. Binde bir bu iş yapılsa da azın azıdır. Hamd ile ifade edeyim ki aralıksız 46 yıl görev icra ettim. Görev hayatımda on il ve dört ilçe müftüsü ile farklı müftü vekil ve yardımcılarıyla çalışma imkânı buldum. Heyecanlı olduğum gençlik dönemimde maalesef bir müftü hariç destek ve ilgi göremedim. Hatta merkez bir camide cenaze dolayısıyla vaaz ettiğim için müftü bey tarafından hesaba çekildim hatta kınama alarak kademe durdurulma cezası aldım. Muhakkak bizimde gençlik ve tecrübesizlik dolayısıyla hatamız oldu. Fakat görev yaptığım özellikle Adapazarı’nda ki üç camide çeşitli hikayelerimiz hala halkın dilinde devam etmekte ve anılmaktadır. İmamlık kanaatimce üç anlam taşır. Öncelikle doğru ve yeterli kıraatle mihrabı doyurabilerek namaz emanetini eda etmektir. İkincisi vaaz, eğitim, itikaf ve yardımseverlikle camiye cemaati sadece mahalleden değil çevreden de çekebilmektir. Son olarak da eğitim faaliyeti olarak öğrenci yurdu, Kuran Kursu inşa ve üniversite öğrencilerine maddi ve manevi destek vererek onlarla sohbet ve ilgiyi devam ettirebilmektir. Mesela deprem yıllarında binlerce gıda paketini farklı alanların desteğiyle dağıtılması çevrede ilgiyle takip edilmiş ve hatıralarda yad edilmiştir. Üç yılı aşkın emekli olduğum halde hala camimizde Pazar sabahları tefsir sohbetimiz ilgiyle devam etmektedir. Mesele kendimden bahsetmek değil cami görevlilerini program uygulamaya ve tayinlerinde bunlardan istifadeye çalışılmalıdır. Hangi cami, imam ve derneğin imkanları ve uygulamaları neler olduğu tespit edilmelidir. Cami müezzinleri müezzinliğin dışında din hizmeti olarak ne yapıyorlar bilen var mı? Onlara bu fırsat veriliyor mu ve teşvik ediliyor mu? 3-4 Görevli camilerde ki başıboşluk gideriliyor mu ve farklı alanlarda uygulamaları görülüyor mu? Mış gibi görev yapılmamalıdır Türkiye’nin en önde gelen camisinde mihrapta görev yapanlarımız bildik aşır ve ezberlere namazı eda etmektedirler onlar hatim takip ederek kıldırmalıdırlar. Güzel hizmet ve görev yapanlara dua eder, ellerinde öperim ancak çoğunluk maalesef böyle değildir. Camilerin yıllık hizmet planları duvarında asılı mı, ya da beş yıllık değişim ve dönüşüm için planları var mı? Bunları soran ve takip eden kim?

Tecvid ve meharici huruf konusunda eksik olanların uyarıldığı görülmüş mü? Evet birçok tecvit kuralı uygulanmadan ve aynı ezberleri dönüp dolaşıp okumak dün bizi bugün bazı arkadaşlarımı mahcup etmiyor mu? Müftüler sadece imamı tayinle değil kıldırdığı namaz ve yapıp yapmadığı hizmetleriyle de sorumlu olmalıdır. Tabii müftülükler bu işler için ekip kurmalıdır. Önemli gördüğüm bir hususu daha yazayım. Cami görevlileri namazda hangi sure ve ayetleri okuduklarını bir dosyaya yazıp ayda bir daireye teslim etmelidir. Keyfiliğe yer olmamalıdır. Baştan sağma ve kısacık okuyuşlardan uzaklaşmalı, sünnete uygun ve farklı ses ve surelerin lezzeti eda edilmelidir. Mümkün olsa her sure başından ikişer sayfa ezberlenip namazlarda apayrı kıraat tatları sunulmalıdır.

Evet, imam sadece muttaki değil aynı zamanda muttaki cemaatine de önder olmalıdır.