“Yahut altı üstüne gelmiş bir kasabaya uğrayan kimseyi görmedin mi?” Bakara, 259
İnsanoğlunun ihtiyacı için yapılan bina ve meskenlerinde bir ömrü vardır. Zaman içinde hizmet ve görevlerini tamamlayan ve ciddi bir bakım yapılmayanlar yıllar sonra yıkım eceliyle karşı karşıya kalırlar. Ara sıra geçtiğim yol üzerinde bulunan birkaç köhnemiş bina kötü niyetli insanların suç barınağına dönüşünce gün geldi yetkililer tarafından hak ile yeksan edildi.
“Kendi elleriyle ve müminler in elleriyle evlerini yıktılar” Haşr, 2
Evet o binalarda bir zaman delikanlı veya genç kız gibi alımlı ve şatafatlı, içinde kâhgülücükler, kâh gözyaşı derken kuvvetini yitirdikçe içindekiler mekândan ayrılarak bir anlamıyla vazifelerini bitirmiş oldular. İnsanın terk ettiği ve tükettiği yerler değerini de tüketmiş oluyorlar. Bazen insanın yaşlısı da aynı sonuçla karşılaşmış oluyor. Onun yıkılı da ecel sonucu kabir meskenine taşınmasıdır.
“Artık çatıları çökmüş, kuyuları metruk, sarayları bomboş kalmıştır.” Hac, 45
Şehirlerde yeni mahalleler ve binalar göz alıcı şekilde yapılırken eskiyenlerin ise Fatiha okuyacak kimsesi kalmamıştır. Adeta kamburlaşmış insan misali beli bükülmüş, saçakları düşmüş, sıvası çatlamış, merdivenleri zayıflamış velhasıl ilk günden eser kalmamış o yapılar kimsesizler mezarlığına gömülen insan gibi sadec arsası bir anlam kazansa da mahallesi değerini kaybetmiştir. Onu gören eski sakinleri…“Yaptığı harcamalara üzülerek ellerini ovuştururken” Kehf, 42 hayatı yeniden anlamlandırmak ve düşünmek ister.
Evet bu eski yapılar Mevlana’nın benzer kıssasında da belerttiği gibi insana neler söyler kim bilir. "Kendileri yıkmazlarsa biz valilik olarak bu binaları yıkacağız" denilerek dünyanın faniliğine işaret etmektedir. Evet yıkılan sadece evler değil, mezar taşlarının da yıkıldığına şahit olmaktayız.
ÖLÜMÜN KAŞATMASI ALTINDAYIZ.
“Senden önce de hiçbir insanı ölümsüz kılmadık, sen ölürsün de onlar baki kalır mı?” Enbiya, 34
Ölümü yaratan rabbimizdir sebepleri farklı olsa da. Ölüm oranları yaşlara göre farklıdır. Bu hafta ölümle kuşatılmış gibi hissettim kendimi. Aynı yaşıtlarım olan arkadaş ve dostların vefatı çok derin bir anlam yükledi benliğime. İmam Hatip okulu sınıf arkadaşlarım Avni Koç, Sinan Çileli ve Tacettin Erdem, cemaatimizden de Mithat Aydın ve duyamadığımız kimler var bilemem. Rabbim cümlesine merhametiyle muamele eylesin. Mekanlarını cennet eylesin.
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bir cenaze namazı kıldı ve şöyle dua etti: “Allah’ım! Dirilerimizi ve ölülerimizi, küçüklerimizi ve büyüklerimizi, erkeklerimizi ve kadınlarımızı, burada bulunanlarımızı ve bulunmayanlarımızı bağışla! Allah’ım! Bizden hayatta bırakacaklarını İslâm üzre yaşat. Öldüreceklerini iman ile öldür. Bizi bu cenazede bulunmanın sevabından mahrum etme ve ondan sonra bizi fitneye düşürme!”
Evet yaşlarımız aynıydı, tanışılığım yarım asrı geçmişti. Hatta babalarını da tanırdım arkadaşlarımın. Evet ahirete gönderdiğim dostların sayısı gün geçtikçe artıyor. Sanki ahirette yaşıyormuş gibiyim. Sakarya’da geçen yıl toplam 6 bin 690 kişi yaşamını yitirdi. Vefat edenlerin 3 bin 841’i erkek, 3 bin 69’u ise kadınlardan oluştu. 2024 yılında Türkiye genelinde toplam 489 bin 361 kişi hayatını kaybetti. Ölümlerin yüzde 54,8’i erkek, yüzde 45,2’si kadın oldu.
Abdullah b. Mesud’un (r.a.) şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Resulullah (s.a.v.) dört köşeli bir şekil çizdi. (Ve bu) şeklin ortasına (da) dışarı taşan/çıkan bir çizgi çizdi. (Sonra da şeklin) kenarından ortadaki çizgiye doğru küçük çizgiler çizdi ve şöyle buyurdu: İşte şu insan, şu da onu kuşatan -ya da kuşatmış olan- ecelidir. Dört köşeli şekilden (kareden) dışarı çıkan (çizgi de) onun emelidir. Şu küçük çizgiler de (onun başına gelebilecek olan) sıkıntılardır. (İnsan bu sıkıntılardan) birinden kurtulsa başına diğeri gelir. Ötekisi onu ıskalarsa beriki ona diş geçirir.”
“Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez.”Vakıa, 60-61
KAYNAK: YENİ SAKARYA GAZETESİ