DİNDAR: Dînin emir ve yasaklarına hakkıyla uyan, dînine kuvvetle bağlı olup gereğini yerine getiren (kimse), mütedeyyin: Dindardı ama mutaassıp değildi (Ömer Seyfeddin). Ülkemizde ekseriyet kendini din bakımından Müslüman olarak tanımlar ve en azından cenazesinin, camiden Müslüman mezarlığına defin için gidişine hepimiz şahit oluruz. Dindarlık bazen bilgi, bazen amel ile kendini gösterir. Asıl olan ise hayatının hedefini doğru tesbit edip o istikamette yürümesidir. O yol ki insan bazen düşer, bazen yürür, bazen ise oturur bekler. Önemli olan yoldan geri dönmemesidir. O yolun genel ismi “Fî sebîlillâh”dır. 

Günahlarımız o yoldaki taş, diken , çengel ve engellerdir. Bu dikenlerin benzeri sırat köprüsünde de vardır.” "Mahşerde muhakeme ve muhasebe işlerinden sonra Cehennemin üzerinde bir köprü (Sırat) kurulur. Allah şefaate izin verir. (Mü'minler) 'Ya Allah selamet ver, selamet ver, diye dua eder durur.' 'Ya Rasulallah, köprü nedir?' diye sorulduğunda; 'Kaypak ve kaygan bir yoldur. Orada; kancalar, çengeller ve Necidde bilen sa'dan denilen sert dikencikler gibi dikenler vardır. Mü'minler amellerine göre kimi göz açıp kapayıncaya kadar, kimi şimşek gibi, kimi rüzgar gibi, kimi kuş gibi, kimi iyi cins yarış atları gibi, kimi deve gibi süratle geçerler. Mü'minlerden kimi sapasağlam kurtulur. Kimi de tırmalanmış (hafif yaralı) olarak salıverilir. Kimileri de cehennem ateşi içerisine dökülür.'" (Buhari, Müslim, Tirmizi'den naklen).

   Tövbe günah işlemeyle alakalı ve dönüşü ifade eden bir kavramdır. Burada şöyle bir soru sorulabilir. Müslüman günah işler mi? Cevap: Evettir. Müslüman günahı savunur mu? Cevap: hayırdır. Müslümanla diğerlerinin arasında ki fark, onlar günah yollarını sevdirir ve savunurlar. Müslüman ise günahı sevap ve doğru görmez. Bu sebepledir ki toplumda meydana gelen günahları ve günahkârı birbiriyle yarıştırmayı bırakıp günah ve sebepleri üzerinde durmalıdır. Günah yollarını cazibeli hale getirip sonrada günaha karşıymış gibi duruş hakiki bir istikamet değildir.

Toplumda meydana gelen günahları kurumlarla ilişkilendirenler sağlıklı bir sonuç alamazlar. İnsan denen varlığı hiçbir kurum tam olarak temsil edemez. Cahiliye toplumu Kâbe’nin etrafında dahi her türlü günahı icra etmekteydiler. Emin Belde olan Mekke de bu günahlar işlendiğindendir ki belki bu sebeple üç gün şeytan hac mevsiminde taşlanmaktadır. Sahabe döneminde dahi az da olsa çeşitli günahlar işlenmiştir. Bize gereken doğru bir eğitim ve gerçekçi bir hukuk sistemini uygulamaya koymaktır. Maalesef son bir asırdır eğitim ve hukuk asla müstekim olmamıştır. Eğitim ve hukuk dünyevi ve uhrevi saadeti temin edemiyorsa o sistem hayatı alt üst etmektedir.

Günah ve günahkârı taşlamak yerine; günahı sevdiren, kolaylaştıran, savunan sistemi taşlamak gerekir. Her camiadan ve kurumdan günahkâr çıkabileceği gibi, dindar da çıkabilir. Asıl olan o kurum ve insanların hayata bakışı ve sonuçları nasıl düşündüğüdür.