TDK sözlüğünde şöyle yazılıdır. Fransızca bureaucratie

1. isim, Devlet kurumlarında çalışan üst düzey yöneticiler topluluğu:

"İyi bir bürokrattı. Akıllı ve zeki bir insandı." - Rasim Özdenören

2. isim, mecaz Devlet kurumlarında kırtasiye işlerini öne sürerek işlemleri zorlaştırma; kırtasiyecilik:

"Tek çıkar yol, bürokrasiyi ıslah etmek ve kendimizi tabii bir gelişmeye terk etmek." - Cemil Meriç

İslam Ansiklopedisi: KALEMİYE: Osmanlı bürokrasi sistemini oluşturan çeşitli dairelerin görevlilerini ifade eden bir tabir. Kalemiye, ilmiye ve seyfiye kadar açık olmasa da belli başlı daire ve kalemlerin âmirlikleri başta olmak üzere Osmanlı bürokrasisinin hemen bütün alanlarında varlığını hissettirmiştir.

Devlet işlerinde çalışanların yaptıkları işin halka ait bir hizmet olduğunu unutup, halkın patronu gibi davranması doğru değildir. Tüm çalışanlar için aynı şeyi düşünmek mümkün ve doğru değildir. Çok değerli bürokratlar vardır ancak işini iyi yapmayandan yakayı kurtarmak nerdeyse mümkün değildir. Özellikle siyasilerin iş bilmez ve liyakatsiz kişileri göreve getirmeleri hem onları ve hem de halkı zora sokmaktadır.

Bu konu çalışanın ahlakıyla ilgili olsa da bir yönüyle başındaki idarecinin ve halkın genel ahlaıyla ilgilidir. Adamını aramadan bir işin neden yapılmadığını sorgulamak gerekir. Bürokratlardan sadece halk değil bazen siyasilerde şikâyetçi olmuşlardır. Evet, bürokrat yetiştiremeyen devletler geleceklerini hüsrana uğratacaklardır.

Bürokrasi ahlakı ve uygulamaları sadece etkisi az olan Cimere şikâyetle çözemeyiz. Camiden mektebe, işte idare her kim olursa olsun bürokratik ahlak ve sorumluluk yeniden ele alınmalıdır. İnsanı yaptığı iş değil karşısında dikleşen bürokrasi yormaktadır. İyileri istisna edersek genel olarak durumumuz çok iç açıcı değildir. 1930 yıllarının zihniyetiyle problemler çözülmez.

Hele şimdi sosyal medyada yalan ve gösteriş rüzgarı genel ahlakı zehirlemektedir. Bürokrasi eleştiri ve hikayeleri oldukça geniş olan bir kültüre sahibiz. Bürokrasi ve otorite camide ki imamdan, sokaktaki polisten ve çalışmadan kartıyla maaş alana kadar topluma yük olan değil, hizmeti olan bir modele geçmeliyiz.

TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu'nun fıkrası:

Vatandaşın birisi kasabasına dönerken bataklığa düşmüş. Akşamın alacakaranlığında kurtarılması için "İmdat imdat, kurtaran yok mu" bağırıyormuş.

Çırpınırken, adamın birisiyle uzaktan göz göze geliyor.

-Arkadaş, ne oldu hayırdır?

- Yahu bataklığa düştüm. Yok mu oralarda dal, ip gibi bir şeyler falan uzatıversen bana da kurtarsan buradan.

Adam da uzaktan seslenerek diyor ki;

-Kusura bakma arkadaş, ne ip uzatırım, ne de dal.

Adam bataklığın içine yarıya kadar gömülmüş bir vaziyette "Neden uzatmıyorsun" diye sormuş.

-Arkadaş sen şimdi tam da hazine arazisinin içindesin. Hazineden mal almak suçtur.

Bataklığın içerisindeki adam ise:

-Mal almak suçsa ben ne olacağım burada. Ölürüm ben burada o zaman.

-Sen hiç merak etme. Ben şimdi kasabaya gider kaymakama senin bataklığa düştüğünü söyleyerim. O da ilçedeki mal müdürünü çağıracak. İkisi aralarında istişare edecekler ve seni oradan çıkarmak suç mu değil mi karar bir karar verecekler. Eğer çıkarmak suç değilse itfaiye gönderirler buraya. Sen hiç merak etme.

Bataklıktaki adamda hayretler içinde kalarak,

-Senin bu dediğin olana kadar ben burada ölürüm.

-Yahu arkadaş ben sana ölmezsin demedim ki. Ölürsün ama en azından mevzuata uygun ölürsün.

YETKİLİ MAKAMLARDA BULUNANLARIN HEDİYE KABUL ETMELERİ CAİZ MİDİR?

Karşılıklı olarak hediyeleşmek insanlar arasında sevgi ve saygının oluşmasına katkı sağlar. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.), “Hediyeleşin ki aranızdaki sevgi artsın.” buyurmuştur. Ancak yetkili makamlarda bulunan kişilerin, bu göreve gelmeden önce aralarında hediyeleşme âdeti olmayan kişilerden her ne ad altında olursa olsun; hediye ve bağış kabul etmeleri câiz değildir. Zira bu durum, rüşvet olarak değerlendirilebilir.

Hz. Peygamber (s.a.s.), idari makamlarda bulunanlara verilen hediyelerle ilgili olarak; “Yetkililerin aldığı hediyeler, ganimetten aşırmak (kamu malını zimmetine geçirmek) gibidir.” buyurmuştur. Yine Resûlullah (s.a.s.), zekât toplamakla görevlendirdiği memurunun hediye aldığını işittiğinde; “Benim gönderdiğim bir görevliye ne oluyor ki: ‘Bu zekât malıdır; bu da bana hediye edilmiştir.’ demektedir! Bu kişi babasının (yahut anasının) evinde oturup kalsa, acaba kendisine hediye verilir miydi? Allah’a yemin ederim ki, sizden biriniz o zekât malından bir şey alırsa kıyamet gününe o malı boynunda taşıyarak gelecektir.” buyurarak, kişinin yetkili bir makamda bulunmasından dolayı hediye almasının câiz olmadığını ifade etmiştir.