Reform mu, Dönüşüm mü?

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki;

Bu tespit yazımızı yazmaktaki gayemiz, her alanda ülkemize çok büyük gelişim katkısı sunan bir siyasi organizasyonun, gençler tarafından yeterli anlaşılamaması, halk tarafından gerekli taktir görmemesine giden süreçi irdelemek ve tespit ettiğimiz eksikleri muhataplarına iletmektir.

İktidar, uzun yıllar sonra ilk kez seçmeni ikna etmenin değil, yeniden inandırmanın sancısını yaşıyor.

Türkiye’de siyaset artık ideolojik kampların değil, ekonomik gerçeklerin ve adalet duygusunun belirlediği bir zeminde dönüyor.

AK Parti’nin oy oranını artırması için atması gereken adımlar da tam olarak bu yeni toplumsal zeminin ihtiyaçlarını yansıtıyor.

1. Adalet duygusunun yeniden tesisi

“Üstünlerin hukuku” değil, “hukukun üstünlüğü.”

Bugün toplumun her kesiminde yankılanan en büyük talep bu.

Liyakatin kaybolduğu, hukukun siyasi pozisyonlara göre şekillendiği bir ortamda güven duygusu zedeleniyor.

AK Parti’nin ilk yıllarındaki “adalet reformu” vaatlerine dönmesi, yeniden hukuka dayalı bir düzenin teminatı olması, toplumun güvenini tazelemenin ilk şartı.

2. Ekonomik adalet;

Geçim derdi ideolojiyi yener

16,5 milyon emekli, 6,8 milyon asgari ücretli…

Bu rakam, aslında bir seçim sonucunu da belirliyor.

Vatandaş artık sadakatle değil, sofradaki ekmekle oy veriyor.

Emekliye, asgari ücretliye insanca bir yaşam standardı sunmak, “sadaka ekonomisinden üretken ekonomiye” geçişin en somut adımı olur.

Gelir dağılımında adaletin sağlanması, hem orta sınıfın yeniden inşasını hem de taban desteğinin güçlenmesini getirir.

3. Kamu israflarının kesilmesi ve sadeleşme

Kamu araçları, lüks binalar, gereksiz makamlar…

Milletin gözüne batan bu görüntüler, her türlü başarıyı gölgede bırakıyor.

“İtibardan tasarruf olmaz” söylemi yerini artık “israftan tasarruf olur, itibardan değil” anlayışına bırakmalı.

Milletvekili sayısının azaltılması, milletvekili emekliliğinin kaldırılması, odaların ve gereksiz kurumların tasfiyesi gibi adımlar, “devlet yeniden halka döndü” algısını pekiştirir.

4. Halkın gündemine temas;

Sokak köpekleri, nafaka, hal yasası

Siyaset, sokaktaki gündemi anlamadığı gün çözülür.

Vatandaşın doğrudan hissettiği konular; süresiz nafaka mağduriyeti, sokak köpekleri sorunu, fahiş fiyat ve denetimsizlik gibi meselelerdir.

Bu alanlarda net, adil ve uygulanabilir çözümler sunmak; siyaset dilinin samimiyet testidir.

Yıllardır beklenen Hal Yasası, üretici ile tüketici arasındaki zinciri kısaltarak hem enflasyonu düşürür hem de “vatandaşın cebine dokunan reform” olarak yankı bulur.

5. Devletin yeniden yapılandırılması;

Az, ama etkili yönetim

Belediyelerin vilayetlerle birleştirilmesi, muhtarlık sisteminin kaldırılması gibi fikirler radikal görünse de “verimlilik ve denetim” ekseninde tartışılmalıdır.

Türkiye, 21. yüzyılda hâlâ Osmanlı’dan miras kalmış bürokratik hantallıkla yönetilemez.

Daha az kurum, daha çok denetim, daha hızlı sonuç ilkesi; yönetimde güveni ve etkinliği artırır.

6. Eğitimde ve kültürde dış etki;

Fulbright gölgesinden çıkmak

Fulbright eğitim anlaşması, Türkiye’nin zihin dünyasında Batı etkisinin en kalıcı unsurlarından biri olmuştur.

Eğitim politikalarının milli çıkar ekseninde yeniden tanımlanması, ideolojik değil stratejik bir zorunluluktur.

Kültürel bağımsızlık, ekonomik bağımsızlığın ön koşuludur.

7. Avrupa Birliği süreci ve demokratik reform

Avrupa Birliği sürecinin yeniden canlandırılması, sadece dış politika değil, içerideki hukuk ve reform motivasyonunun da yeniden dirilmesini sağlar.

Ancak bu, “Brüksel’e yaranmak” değil, Ankara’yı yeniden halkın sesiyle donatmak anlamına gelmelidir.

8. İşsizlik; Türkiye’nin görünmeyen krizidir

İşsizlik oranı sadece ekonomik değil, toplumsal bir travmadır. Gençler üretim zincirinin dışında kaldıkça, siyasetle bağı da kopuyor.

AK Parti’nin yeniden genç seçmene ulaşması için, istihdamı teknoloji ve üretimle buluşturan bir model inşa etmesi şart.

Sonuç;

AK Parti’nin oyunu artırması, ne yalnızca ekonomik ne de sadece politik bir meseledir.

Bu, yeniden adalet, yeniden liyakat, yeniden samimiyet meselesidir.

Seçmen artık proje değil, dürüstlük görmek istiyor. Vaat değil, icraatın ahlakını arıyor.

Eğer iktidar yeniden halkın sesini duyar, bürokrasiyi değil vicdanı dinlerse; o zaman yalnız oy oranını değil, milletin güvenini de yeniden kazanabilir.

Selam ve Dua İle

Ne Zaman İnsan Oluruz

“İnsanlara, gönül hizasından baktığımızda”

Kaynak: YENİ SAKARYA GAZETESİ