Yine mi darbe?

Bu soruyu sormaktan usanmadık mı hâlâ?

Evet, Türkiye gibi siyasi tarihinde her on yılda bir darbeyle tokatlanmış bir ülkenin halkı, kriz kokusu aldığında burnunu ilk o tarafa çeviriyor;

“Acaba yine mi darbe olur?”

15 Temmuz’un üzerinden neredeyse on yıl geçmek üzere. O gecenin sıcaklığı hâlâ zihinlerde.

Sokakta kurşunlanan siviller, uçaktan atılan bombalar, ekranlarda ağlayan komutanlar…

Unutulacak gibi değil.

Ama zaman geçtikçe refleksler yumuşuyor, hafıza bulanıklaşıyor.

Ve ne yazık ki bu ülkede, hafızasını yitiren toplumlar aynı çukura tekrar düşebiliyor.

Tank Yoksa Tehlike de Yok mu?

Hayır, öyle bir dünya kalmadı.

1960, 1980 ya da 1997'deki gibi postalların parlatıldığı, bildirilerin radyodan okunduğu günler geçti.

Artık darbeler sadece generallerin kışlada yaptığı planlardan ibaret değil.

Şirketlerin iç toplantıları, yargı kararları, döviz operasyonları, sosyal medya linçleri, dış destekli hacker saldırıları...

Yeni çağın darbeleri sessiz geliyor, ama etkisi tanktan bile ağır olabiliyor.

Bugün bir sabah uyandığınızda ülke ekonomisi çökebilir, ana haber bülteninde bir mahkeme kararıyla siyaset sil baştan yazılabilir.

Sivil gibi görünen ama aslında ülke siyasetini zora sokan tüm bu girişimler, modern darbe literatürüne çoktan girdi bile.

Kimin Eli Kimin Cebinde?

Şu soruyu da sormak gerek;

Hâlâ içeride organize olabilecek, ülke yönetimini hedef alabilecek yapı var mı? 15 Temmuz sonrası yapılan tasfiyelerle TSK içindeki çoğu yapı dağıtıldı.

Ama sistemin zayıfladığı her an, başka odakların türeyebileceğini unutmamalıyız.

Bu odaklar sadece silahlı olmayabilir. Gülenvari cemaat yapıları, dış bağlantılı sivil gruplar, etki ajanları…

Yani mesele artık sadece “ordu” değil; mesele “devletin içine sızmış niyeti bozuk her güç.”

Toplum Yorgun, Devlet Tetikte Olmalı

Bugün sokaktaki vatandaş yorgun. Ekonomik kriz, işsizlik, gelecek kaygısı… İnsanlar artık darbeyi değil, akşam pazarda domatesin kilosunu düşünen bir ruh haline bürünmüş durumda.

Ama tam da bu ilgisizlik, bazı karanlık odaklar için fırsat doğurabilir. Unutmayalım, darbeler halkın sırtı yere düşmüşken gelir.

Dolayısıyla devlet aklı tetikte olmalı. TSK, MİT, Emniyet…

Hepsi bu yeni nesil darbe yöntemlerine karşı çok katmanlı bir strateji geliştirmeli.

Ve belki de en önemlisi; Toplumun her kesimi aynı ortak cümlede buluşmalı;

“Sandıktan başka yol yok.”

Son Söz; Saf Değiliz!

Türkiye artık eski Türkiye değil, evet. Ama darbe tehlikesi de hâlâ yeni kıyafetlerle kapımızda.

Kimi zaman bir medya manşetiyle, kimi zaman yabancı bir borsa raporuyla, kimi zaman da bir mahkeme kararıyla...

Bu yüzden sadece orduyu değil;

aklımızı, medyamızı, demokrasiyi ve toplumsal bilinci de korumaya almak zorundayız.

Çünkü biz artık tank sesinden korkmuyoruz.

Biz, sessiz gelen darbelerin ayak izini duymak istiyoruz.

Uyanık olmazsak, tarih kendini tekrar eder.

Bu kez ekran kararmadan önce fark etmeliyiz.

Suriye sarmalı ve Yunanistan hinliğini unutmadan..!

Selam ve Dua İle

Ne Zaman İnsan Oluruz

"Darbelere karşı Uyanık Olduğumuzda "