Allah’ın Rububîyyet (Rab) ve Uluhîyyet (İlâh) sıfatları karşısında kulluk itibarıyla erkeğin kadına karşı hiçbir üstünlüğü yoktur. Bilakis toplumun anneleri olan kadınlar Allah’ın Rahîm (çok merhametli)  esmâsının mazharıdırlar. İlaveten, Peygamber Efendimiz (sav): “Cennet, anaların ayağı altındadır” buyurarak kadını/anneyi müjdelemiştir.

Allah’ın koyduğu hükümler içerisinde “nikâh, zekât ve miras” hukuku ferdi, aileyi ve toplumu koruyan sosyal emirlerdir. Özellikle dikkatinizi çekmek istediğim konu miras hukukudur.

Toplumun sosyal dokusunun tamamını ilgilendiren çok önemli bir mesele olan miras konusunda ne yazık ki çoğu kez Allah’ın ihtarına ve emrine uymayan büyüklerin ölümü üzerine miras kavgalarından dolayı birbirleriyle ters düşen aile fertlerinin hali içler acısıdır.

Dünya malı için mahkeme koridorlarında hesaplaşan kardeş ve yeğenlerin olduğu toplumun manevi olgunluğu yoktur.

Beş vakit namaz kılan, orucunu tutan, başı örtülü, sakallı Müslümanlar konu dünya malı olunca Allah’ın miras konusundaki emirlerini görmezden gelir. Oysaki namaz farz olduğu gibi miras hükümlerine tabi olmak da farzdır. Geleneksel din algısında “para” söz konusu olduğunda dindarlık rafa kalkar. Yazık.

Bu konudaki en büyük vebal ebeveyndedir. Yaşı ilerleyen aile büyüklerinin dünya malından el etek çekmeleri gerekirken, mirasları olan dünya malını kendi evlatlarına, kardeşlerine taksim etmemeleri sebebiyle ölümleri sonrasında ortaya çıkan fitnelere sebep olurlar.

Diğer yandan toplumdaki miras algısı erkek egemen düşünceye sahiptir. Özellikle, kadınlara/kızlara miras verilmemesi Allah katında büyük bir vebaldir. Her kim ki erkek evladını kayırıp kız evladına haksızlık yaparsa günah işlemiş olur.

Diğer yandan, Allah’ın hükmü olarak erkeğin miras hakkı kızın iki katıdır. Kalan mirastan erkek iki hisse, kız bir hisse alır. Allah’ın hükmü budur. Medeni hukuk ise erkek ve kadına mirası eşit böler.

Vakti zamanında İsviçre’den ithal edilen “medenî hukuk” kuralı İslam’ın hükmüne aykırıdır. Mahkeme kararıyla kalan mirasın yarısını alan kız kardeşe aldığı fazla miktar asla helal değildir. Özellikle dindar kadınların bu konuya dikkat etmeleri gerekir. Mahkeme yoluyla alsa bile İslam hukukuna göre kendisine fazla düşen rakamı, erkek kardeşine vermesi gerekir.

Bu konuyu yazmamın sebebi şudur. Kosova’da 1999 yılı öncesi ve sonrasında Arnavut toplumundaki gençlerin İslam’dan bu kadar uzaklaşmalarının sosyolojik sebeplerini araştırıyordum. Toplumu bozan iki ana sebep buldum. Biri, ne yazık ki İslam nikâh akdinin, mihr (nikâh akdinde kadının hakkı olan maddi bedel) hakkının yeni nesiller arasında uygulanmamasıydı. Diğeri de tahmin edeceğiniz gibi istisna aileler hariç Arnavutluk ve Kosova’da kadınlara hiçbir surette miras verilmemesidir. Balkanlarda özellikle Arnavut toplumunda kızların miras almaları ayıp sayılır. Zaten erkeklerin de Allah’ın emri olan miras payını kız kardeşlerine vermek umurlarında değildir. Akıllarına gelmez. Toplumsal vebal dediğim işte budur. Allah’ın hududunun çiğnendiği toplumların manen felah bulması mümkün değildir.

Miras ayetlerinin sebebi nüzûlü şudur. Sahâbîlerden Câbir (ra) hastalanmış, kendini bilmez halde yatarken Resûlullah, yanına Hz. Ebû Bekir’i de alarak onu ziyarete gider. Abdest alıp hastanın yüzüne biraz su serer. Kendine gelen Câbir Resûlullah’a, “Malım hakkında ne yapayım?” diye sorunca miras ayetleri nazil olur. (Buhârî, “Tefsîr”, 4/4)

“Allah size, çocuklarınız hakkında, erkeğe iki kadın payı kadar (vermenizi) emreder. (Mirasçılar) ikiden fazla kadın iseler bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer yalnız bir kadınsa yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, anne babasından her birinin mirastan altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da anne babası ona vâris olmuşlarsa annesinin hakkı üçte birdir. Ölenin kardeşleri varsa annesinin payı, vasiyetten ve borçtan sonra altıda birdir. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin fayda bakımından size daha yakın olduğunu bilemezsiniz. Bunlar Allah tarafından konmuş paylardır; şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir. Yapacakları vasiyetten ve borçtan sonra, eşlerinizin, çocukları yoksa bıraktıklarının yarısı sizindir. Çocukları varsa bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Çocuğunuz yoksa sizin de, yapacağınız vasiyetten ve borçtan sonra, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır. Çocuğunuz varsa bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. Eğer bir erkek veya kadının, annesi, babası ve çocukları bulunmadığı halde malı (diğer) mirasçılara kalırsa ve bir erkek yahut bir kız kardeşi varsa, vasiyetten ve borçtan sonra her birinin payı altıda birdir. Bundan fazla iseler üçte bire ortaktırlar. Kimse zarar görmesin; Allah’ın hükmü budur. Allah her şeyi bilendir, hilm sahibidir.” (Nisâ Sûresi 4/11-12)

Allah’ın hükmüne kalben razı olmak imanın gereğidir. Erkeğe yakışan, dünya malına tamah etmeyip kızların/kadınların hakkını korumaktır. Müslüman, dünyalık için ahiretini hebâ etmez. Miras konusunda Allah’ın hükmüne tabi olana Allah, kendi katından ikram eder.