Bir nine çok hasta oldu ve yemek yemeği bıraktı ve şeyhim izin verirse yerim dedi ve onu şeyhine götürdüler. Şeyh efendi o nineye şu ayeti okudu: "Senden önce gönderdiğimiz peygamberler de yemek yer, çarşılarda ihtiyaçlarını temin ederlerdi. Böylece sizi birbirinizle imtihan ediyoruz: bakalım buna sabredecek misiniz, sabredemeyecek misiniz? Rabbin zaten her şeyi görmektedir." (Furkan, 20)

Şeyh efendi Peygamberler yemek yediğinden bizde yiyelim deyince, Nine Peygambere uymak gerekir dedi. Ve nine yemekten yedi.

Ramazan umresinde Kâbe'nin tam karşısında iftarı bekleyip, oruçlarımızı açtıktan sonra imam şu ayeti okuyunca sandım ki ayeti ilk defa öğreniyorum: "Onlar da kendilerini besleyip açlıklarını gideren ve her çeşit korkudan emin kılan şu evin rabbine kulluk etsinler." (Kureyş sr)

Rabbimiz buyurur ki: “Meryem'in oğlu MESİH ancak bir peygamberdir. Ondan önce bir çok peygamberler geçti. Anası çok doğru bir kadındı. İkisi de yemek yerlerdi. Bak ki, âyetlerimizi onlara nasıl açık açık anlatıyoruz. Sonra da bak hakdan nasıl çevriliyorlar.” (Maide, 75) Bu ayette anlatılan bir husus da yiyip içenden ilah olmaz zaten yiyip içen tuvalete gider. Tuvalete gitmek mecburiyeti olan varlık ilah olabilir mi? Asla olmaz.

“İbrâhim gizlice tanrılarının yanına vardı; “Niçin bir şeyler yemiyorsunuz?” dedi; (Saffat, 91) Kur’an-ı Kerîm’in, putlara yönelik olarak Hz. İbrâhim’in ağzından aktardığı, “Neden bir şeyler yemiyorsunuz; neyiniz var, niçin konuşmuyorsunuz?” şeklindeki müstehzî sözlerde aslında putperest Araplar’a yönelik alay yollu bir uyarı vardır.

İki ayet tam da zamanı hamdolsun: “Beni yediren ve içirendir.”

De ki: "Gökleri, yeri yaratan, beslenmeyip besleyen Allah'tan başkasını mı Tanrı edinecekmişim?"

Zariyat suresinde ise şöyle buyrulur: Ben cinleri ve insanları, başka değil, sırf bana kulluk etsinler diye yarattım. Onlardan bir rızık istemiyorum, beni doyurmalarını da istiyor değilim. Şüphesiz rızkı veren, sarsılmaz gücün sahibi olan yalnızca Allah’tır. 56.57.58

Yemek ve içme aynı zamanda ahiret aleminin cennet hayatında da vardır.

“Şüphe yok ki takvâ sahipleri gölgeliklerde ve pınar başlarında canlarının istediği çeşit çeşit meyveler arasında olacaklardır. “Yaptıklarınızın karşılığı olarak şimdi afiyetle yiyin için.” İşte biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz”. (Murselat sr 41-44)

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri şöyle buyurur: “Leziz yiyecekler ve güzel elbiseler hususunda nefsin hazzını ön plânda tutmamalıyız. Bunun yerine yiyecek ve içeceklerde, ibadetlere güç kazanma niyetini taşımamalıyız. Güzel elbiseler giyerken de; «Her mescide gidişinizde güzel elbiselerinizi giyiniz!» (el-A‘râf, 31) âyetindeki ilâhî emre itaat etme niyetini taşımalı, insanlara gösteriş yapmak gibi bir gâyemiz olmamalıdır…”

Sonuç olarak insan ve diğer canlılar yemeğe ve içmeye mecburdur. Oruç Allah’ın emri ile yemek ve içmek ile şehveti belli zaman için terk etmektir. Allah başka ayetlerde ise “Yiyin için fakat israf etmeyin” buyurarak kulluk da dengeyi öğretmektedir.

Yemek, içmek ve şehvet kullara ait özelliktir Allah’ın ne eşe, ne çocuğa, ne yiyip içmeye asla ihtiyacı yoktur. Gıda ve tevhid konusunu yeniden ele alalım, sahte tanrılar gıdayı zehirlerken, israfı pompaladılar.

Pazartesi günü yemek içmek günahtır. İşte şeriat budur. Haram olan oruç ise: Ramazan bayramının birinci günü ile Kurban bayramının dört günü oruç tutmak haramdır.

Bayramımız mübarek olsun. İman, sevgi ve selam üzere kalın.