fotograf-srebrenitsa-katliami-nda-bir-annenin-evladina-son-bakisini-mi-gosteriyor-3Potoçari Anıt MezarıBosnian_war_header.noBosnian_war_header.nokatliam-birlikDhz4ROxXcAA-ene

Srebrenica Katliamı / Bosna-Hersek. 11 Temmuz 1995

İçim acıyor… Bu yazıyı yazmak üzere bilgisayar başına oturduğumda Bosna Savaşı’nda yaşanan insanlık dramını yeniden hatırladım. Kısmen şahit olduğum trajediye ait zihnime üşüşen gençlik anılarım, içimde tarifsiz bir hüznü tekrar uyandırdı. Elim klavyeye gitmedi. Gün boyunca defalarca yazıyı ertelemek zorunda kaldım… 

Sırp Katillerin 11-17 Temmuz 1995’te Srebrenica’da Boşnak Müslümanlara uyguladığı “etnik soykırımı” yazıya dökmekten bile utanıyorum. Bosna’da yaşanan insanlık dışı katliamı anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalır. Ateş düştüğü yeri yakar. Bosnalı kadınların ve çocukların yaşadığı travma hiçbir şekilde yazıyla anlatılamaz. Ne var ki; unutulmasın diye yine de yazmak ve hatırlatmak gerekiyor.

Bosna Cumhurbaşkanı merhum Alija İzzetbegoviç’in uyarısı: “Savaşta büyük zulme uğradınız. Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan zulüm tekrarlanır.”

 

Bosna Cumhurbaşkanı Alija İzzetbegoviç’in eşi Halide Hanım, savaş esnasında güvenlik sebebiyle İstanbul’da pek bilinmeyen bir evde ikamet ediyordu. Sakarya’da yaşayan Boşnaklara savaşın dramını anlatması için konferans düzenlemiştik. Halide Hanım, tabiri caizse tam bir Osmanlı hanımefendisiydi. Masmavi gözleri vardı. Yüzü nur gibi parlaktı. Asalet ve zerafeti her haliyle etkiliydi. Yola çıkmadan önce kendi elleriyle yaptığı Banja Luka tatlısı ve nane-karanfil çay ikram ederken, -tüm acılarına rağmen- bana tebessüm eden nur yüzünü halen hatırlıyorum.

Halide Hanım’ı aldıktan sonra Sakarya’ya doğru yola çıkacaktık. Evden çıktığımızda, tam arabaya binerken bana: “Moj vojniče” –askerim- dediğinde duygulanmıştım. Güzergâhı değiştirerek hastaneye uğramak istedi. Savaş devam ederken İstanbul’daki hastaneye uçakla getirilen ağır yaralı askerleri ziyaret etmek istedi.  Kiminin kolu, kiminin bacağı olmayan savaş gazisi Boşnak askerleri tek tek ziyaret ettik. Çok hüzünlü anlardı… Halide Hanım, gördüğü manzara karşısında o kadar hüzünlendi ki, ilk konferansı vereceği Advas Düğün Salonu’na gelene kadar ağzını bıçak açmadı.

Yol boyunca tek kelime bile konuşmamıştı. Görünüşte arabanın arka sağ camından mahzun bakışlarla kayıp giden yolu seyrediyordu. O esnada Halide Hanım’a bakan biri sadece asil bir sükûnet görürdü.

Kim bilir? Belki eşinin mücadele dolu hayatını; belki de evlatları Bakir, Lejla ve Sabina’nın kaderini düşünüyordu. Hanımefendi’nin mahzun halinin sebebi belli ki sadece kendi ailesi değildi… Bosna şehitlerini, gazileri, yetimleri, harâb olmuş vatanını ve milletinin mâkus kaderini de düşünüyordu… 

Aykar Otel’de akşam verdiği ikinci konferansa rağmen yorulmamıştı… Üstelik konferans sonrasında Maltepe Sosyal Tesisleri’nde misafir ettiğimiz mülteci Boşnak aileleri de ziyaret ederek onlara da moral vermişti. İstanbul’da ikamet ettiği eve vardığımızda gece hayli ilerlemişti. Vedalaştık. Halide Hanım’ı son görüşümdü…

Çok geçmeden büyük katliam haberini alınca içimiz parçalanmıştı. Dünya, şaşkındı. Olanlara kimse inanamıyordu. Güya Srebrenica, güvenli bölgeydi. Hem de katliamın hemen öncesinde Tuzla Havaalanı’nda gazetecilere açıklama yapan BM Bosna Koruma Gücü’nün (UNPROFOR)  Fransız Komutanı General Morillon: Ben herhangi bir katliam belirtisi görmüyorum, bu çok önemli bir husus, çünkü biz buradaki korkuları yatıştırmak zorundayız. Srebrenica herhangi bir tehlike içinde değil. Siz şu anda BM’nin koruması altındasınız, sizi asla terk etmeyeceğim!”  diyerek güvence veriyordu.

BM tarafından güvenli bölge ilan edilen Srebrenica’yı korumakla görevli Hollandalı askerler bir gece yarısı Bosna'daki BM Barış Gücü komutanı Hollandalı generalden aldıkları emir doğrultusunda kenti boşalttılar. Savaş sırasında şehrin güvenliğinden sorumlu olan “Hollandalı” Komutan Thom Karremans kendisine sığınan 25 bin mülteciyi ve şehri Sırplara teslim etti…

Sonunda korkulan oldu ve Hollandalılar; BM mülteci kampını kuşatma altında tutan Sırplara mültecileri teslim etmeye karar verdi. Bundan sonra kampta bulunan tüm Boşnaklar, Hollandalı BM askerleri tarafından silah zoruyla dışarı çıkmaya zorlandılar. Kendilerinin Sırplara teslim edildiğinde öldürüleceklerini söyleyen Boşnakların feryat ve çığlıklarına aldırış etmeden onları zorla Sırpların ellerine teslim ettiler. Bu insanlara hiçbir şey yapmayacağını söyleyen Sırplar; 11-17 Temmuz 1995 günleri arasında kadınları ve çocukları ayırarak 8 binden fazla genç ve yetişkin erkeği katlettiler. Bütün bu vahşet sadece 72 saat sürdü, Sırplar 72 saatte tüm Srebrenica halkını ortadan kaldırmıştı. Federal Komisyonun bugüne kadar “kayıp ya da ölü” olarak tespit ettiği insan sayısı 8.373’tür. Böylece Bosna savaşının belki de en hunhar katliamı; bu insanların güvenliklerini sağlamakla yükümlü BM yetkililerinin gözleri önünde, onların desteği ve onayı ile gerçekleştirilmişti. Katliamda sadece erkeklerin değil bir kısım kadın ve küçük yaşta çocuğun da öldürüldüğü belgelerle kanıtlanmıştır. (TİKA Avrasya Etütleri. 50/2016-2 (181-217)

 

Ratko Mladiç komutasındaki VRS (Bosna Sırp Cumhuriyeti Ordusu) birlikleri Srebrenica’ya girerken, Sırp komutan Mladiç, kameralara şunları diyordu: “Bugün 11 Temmuz 1995. Sırplar için kutsal bir günün yıl dönümünü kutlamadan önce Sırp Srebrenica’dayız. Bu kenti Sırp milletine armağan ediyoruz. Osmanlı’ya karşı gerçekleştirdiğimiz ayaklanmanın anısına, Türklerden intikam alma vakti gelmiştir.

 

(Yazı devam edecek.)