Aldığım bir davet üzerine bugün Kosova-Prekaz’dayım. Atalarımın Sırp zulmünden dolayı doğdukları toprakları terk etmek zorunda kalarak hicret ettiği Türkiye’den buraya selamlar getirdim.

On altı yıl önce, 17 Şubat 2008‘de Sırbistan’dan ayrılarak bağımsızlık ilan eden Kosova’nın dünya siyaset sahnesine yeni bir ülke olarak adını yazdırdığı Kosova’nın bağımsızlık gününde 15.000 şehidi ve geride bıraktıkları yetimleri düşünmekten dolayı biraz hüzünlüyüm. Bir o kadar da annemin doğduğu topraklarda olmaktan dolayı sevinçli hissediyorum kendimi… UÇK’nın kurucusu Şehid Âdem Jashari ve ailesinin mezarları başında Fatiha okurken duygulandım.

Vushtrri’den yola çıkınca gördük ki, Kosova’nın her yanından binlerce araç Prekaz’a doğru akıyordu… Kosova’nın gerçek sahibi Arnavutlar, Osmanlı sonrasında yaklaşık yüzyıl süren Sırp zulmünden kurtulmuş olmanın, -bayrak sahibi olmanın- bağımsız ülke olmanın gururuyla Prekaz’a doğru yola çıkmışlardı.

Şüphesiz ki bir vefa örneği olarak Âdem Jashari ve ailesinin sembolik ve aziz hatırasına sahip çıkmak onlar açısından önemliydi. İsmini sayamayacağım nice isimsiz kahramanın, şehitlerin kanları üzerine kazanılan bağımsızlıktan önceki yıllarda Kosova’nın her köşe başında Sırp tanklarını, polis ve askerlerini görürdüm, içim sızlardı.

1998-1999 yılları arasında yaşanan savaşta kazanılan zaferle birlikte Sırpların Kosova’da yaptığı zulümlere ait kötü hatıralar artık geride kaldı.  Bağımsızlıkla birlikte başlayan süreçte Kosova Güvenlik Gücü kuruldu. Bugün Prekaz’da yatan Âdem Jashari’nin kabri başında nöbet bekleyen Arnavut askerleri ve etrafta güvenliği sağlayan polis gücünü gördükçe hem sevindim hem de çocukluk ve gençlik günlerimde hissettiğim Sırplara karşı devletsiz olmanın acizliğini ve hüznünü hatırladım. Çok şükür bu günleri gördük.

Kosova’nın kalbi sayılan Prekaz ve Skenderaj’da yaşanan sevinç ve heyecanı yazıya dökmek çok zor. Bağımsızlık öncesi iliklerime kadar hissettiğim umutsuzluk ve çaresizlik şimdilerde yerini tatlı bir sevince bırakmış durumda.

Türkiye’nin tarihten gelen soft-power gücüyle birlikte, diplomatik koridorlarda ismi pek fazla anılmasa da Recep Tayyip Erdoğan faktörü Kosova halkı arasında dilden dile, gönülden gönüle saygı uyandırmaya devam ediyor. Şimdilik ABD ve AB’nin otoritesi altında olmasına rağmen Kosova’nın parlak geleceğine dair ümidimiz var.

Reel politik gereği Batı dünyasıyla entegre olmaya çalışan genç ülke Kosova ile Türkiye arasındaki kardeşliği pekiştirecek olan en büyük güç sanırım ki ülkemizde yaşayan yaklaşık beş milyonu bulan Arnavut diasporadır. Yakın gelecekte Kosova, Türkiye’nin her türlü yardımına ve dostluğuna her zamankinden daha fazla ihtiyaç hissedecek. 1992-1996 Bosna Savaşı’nda şahit olduğumuz gibi sonradan pişman olmak istemiyorsak güçlü ve hazırlıklı olmalıyız. 

Kosova Başbakanı Albin Kurti’nin liberalizasyon hamlesi ve AB yakınlaşması anlaşılır bir politika olmasına rağmen büyük bir tehlikeyi de içinde barındırıyor. ABD ve AB, Kosova’nın bağımsız bir ülke olmasını istiyor lakin –piyon ülke olarak- kendi istediklerini yaptırmak şartıyla. Yeni ve bağımsız bir ülke olan Kosova açısından kırmızıçizgiler henüz netleşmiş değil. ABD’nin kırmızıçizgisi, menfaatidir. Pazarlıkta menfaati kalmadığı anda Kosova kartını elinden çıkarmaktan çekinmeyecektir.

Jeo-stratejik ve sosyo-politik çıkarları açısından Rusya, Balkan topraklarında Sırbistan’ı kullanıyor. ABD ise Kosova üzerinden etki alanını ve ulusal çıkarlarını genişletmeye çalışırken aynı zamanda liderliğini yaptığı NATO faktörünü Rusya’ya karşı koçbaşı olarak kullanıyor. Kosova’nın Sırbistan’dan koparılmasıyla birlikte başlayan ve yıllardır süren anlaşmazlığın uzama sebebi ABD’nin, tedrici pazarlık unsuru olarak kullandığı Sırbistan’ın uzlaşmaz tutumlarına gereğinden fazla yumuşak davranmasıdır. Balkanlarda kalıcı barışın yolu, Sırbistan’ın Kosova’yı devlet olarak tanımasıdır. ABD’nin ise bunu gerçekten isteyip istemediği konusunda derin şüphelerim var.

Sırbistan’ın 2. Dünya Savaşı’ndan sonra sınırlarına dâhil ettiği Kosova’nın bağımsız ülke olması en büyük hayalimizdi. Allah’a şükürler olsun ki dedelerimin; annemin, babamın doğduğu topraklarda artık özgür bir ülke var. Kosova Cumhuriyeti’nin bağımsızlık yıldönümünü tebrik ederim.

Duamız, 1389‘da Sultan Murad’ın şehadet şerbetini içtiği savaşın ardından altı asırdır Müslüman toprakları olarak mühürlenen Kosova Ovası’nın kıyamete kadar İslam Beldesi olarak kalmasıdır.

Zaten bütün oyun burada dönüyor. Türkiye’nin güçlü gölgesinin hissedildiği Balkan topraklarındaki pazarlık görünenden daha derinlerde. Post modern işgalci ABD; para, silah ve siyasi gücüyle Kosova’daki İslam kimliğini yok etmek istiyor. Bizim için asıl tehlike burada.