Sosyal basın tam bir savaş alanına döndü. Yalan, iftira, dedikodu, gıybet, algı, kin, nefret, saptırma, karalama, dezenformasyon, fotomontaj, aşağılama,  tarafgirlik, zan, su-i zan,  ötekileştirme, ayrıştırma, düşmanlaştırma, bölme ve itibarsızlaştırma gibi, akla hayale gelmedik her türlü pespayeliği ve rezilliği sosyal basında görmek mümkün.

 

             Emperyalist ve ziyonistlere bundan daha büyük hizmet olamaz. Herhalde oturup seyrediyor ve “ bizim bir şey yapmamıza gerek yok, içerden gerekli olan her şey yapılıyor, hem de bedava” diyorlardır!

 

             İslami hassasiyetleri olan tabanında, büyük ölçüde  bu kirli pıropagandanın içine girmesi, beni en çok üzen oluyor. Yarım asra yakın ‘bunlarla mı yürüdüm’ diye hayıflanıyor, yol arkadaşlarımızı şimdi tanıma fırsatı bulmanın acılarını yaşıyorum.

 

             İktidar olmadan önce savundukları tüm fazilet ve erdemleri yitiren, iktidar, güç, kuvvet, para ve makam sahibi olunca, nasıl da adaleti, merhameti, yıllarca Kur’an adına anlattıkları tüm değer ve iddiaları paçavraya çeviren ve  tam tersini yapan, savunan bir etiket Müslümanlarını görme talihsizliğini, bahtsızlığını yaşamış bulunmaktayız. Meğer “yokmuş birbirimizden farkımız, ama biz Osmanlı Bankasıymışız!” “BİR TOPLULUĞA OLAN KİNİNİZ, SİZİ ADALETTEN AYIRMASIN” İlahi emrine rağmen. “Bir ucundan tutulan iktidar menfaatleri için.” Bir avuç kadar az istisna olan kardeşlerimi ayrı tutarak.

 

             Bende bu çöplük yazılar arasına sağduyu, aklı selim, adalet, doğruluk ve dürüstlük, insani ve İslami olanına inandığım aşağıdaki düşünce ve paylaşımları yaptım.

 

             * "Ben senin gibi düşünmüyor, senin partine oy da vermiyorum, vermeyeceğim de. Ancak, düşüncene saygı  duyuyor ve seçime eşit şartlarda girebilmen için, senin adayının  aday olabilmesi, eşit şartlarda seçime girebilmesi için elimden geleni yapacağım ve  bir  imza da  veriyorum, vereceğim" diyebilmeliyiz. "Hak, hukuk, adalet, özgürlük, doğruluk ve dürüstlük" ilkelerine inanıyorsak. insan, hele Müslüman isek!                                                                                                    *             *Siyaset idare/yönetme sanatıdır. Her siyasetçi sadece, nasıl idare edeceğini, reçetesini sunmalıdır. Siyaset günümüzde olduğu gibi; "Yalan, iftira, dedikodu, gıybet, algı, saptırma, karalama, aşağılama, ötekileştirme, ayrıştırma, kin, nefret, küfür, argo, düşmanlaştırma, bölme ve itibarsızlaştırma gibi, akla hayale gelmedik her türlü pespayeliğin yapıldığı yer değildir," olmamalıdır.

 

             * Sabır; direnme, direniştir. Direnişte ısrar etme, direnmede devamlılık, yani sabırla direnmeye devam etmedir. (alıntı) ( Bir avuç Filistinlinin/ HAMAS’ın yaptığı gibi)

 

           *İçki içeni gördüğümüz ve kınadığımız kadar, kul hakkı, haram ve millet malını yiyeni görmediğimiz, hatta, yüz katı, bin katı daha fazla görmediğimiz sürece, İslam'ı anlamadığımız, bilmediğimiz, idrak edemediğimiz ve yaşamadığımızın acı göstergesidir.

 

           * Sn. Bahçeli'nin, meral hanıma veya bir başkasına adaylık için imza verecekleri, Fetoculukla yaftalaması, yüzbinlerce insanı tehdit, korkutma, ürkütme, zan töhmet altına sokma, aba altından sopa gösterme taktiği, hiç ama hiç doğru değil. siyaset bu raddeye geldiyse!?

 

           * Siyasette yapılan soğuk savaşı, taktik, psikoloji, pıropaganda, algı ve karalama savaşını, emperyalist ve ziyonistlere karşı, yani ezeli ve ebedi düşmanlarımıza karşı yapmamız gerekirken, düşmanlara karşı meşru iken, birbirimize karşı yapıyoruz! Afganistan'ı, Irak'ı, Suriye'yi, Lübnan'ı, Yemen'i, Libya'yı, Filistin'i, Mısır'ı, koca bir Afrika'yı böyle birbirine kırdırdılar, düşman ettiler. Hiç ama hiç ders almıyoruz! Vay halimize!

 

                       * Sağlığımızda yanımıza gelmeyen, arayıp sormayan siyasetçi ve vekiller cenazemize gelmesin, orada boy göstermesin, en öne geçip fotoğraf çektirmesinler. Sağlığımızda onları yanımızda görmek isteriz, öldükten sonra değil.

 

              *Adam 2-3-4 dönem vekillik yapmış, yine sırada. Bu ne doymaz nefis?

 

              * Partilerin ittifakı, sadece seçim ittifakı, baraj engelini aşma yoludur. Baraj kaldırılsaydı gerek kalmayacaktı. Onun için olayı başka mecralara çekmeye, kirli oyunlara, ihanetlere, kamplaşma ve kutuplaşmalara çekmeye hiç ama hiç gerek yoktur. MHP baraja takılmamak için iktidar partisi ile, iktidar partisi de % 50 barajına takılmamak için MHP ile sadece seçim ittifakı yapmıştır. Aynısı da diğer tarafta olmuştur. Her iki ittifakta, bir koalisyon, ortak dava, düşünce, ortak eylem değildir.En doğrusu baraj engelinin kaldırılması ve herkesin aldığı oy kadar mecliste temsil edilmesi idi. Endişeye gerek yok, millet tercihini yapacaktır. Birlik ve beraberliği, kardeşliği asla bozmadan, bozacak en küçük bir dil kullanmadan yola devam edelim.

 

               * Bir can dostum aradı. Çok yakın akrabasını Fetocu diye ihbar ettiğini, o kişinin memuriyetinden ihraç edildiğini, ihbar edeni kendisine söylediklerini ve yakın akrabası ile düşman hale geldiğini söyledi. Devlet bu mu? Açık kimlikle ihbar genelgesinin, ta o zaman yanlış olduğunu söylemiş ve makale olarak ta yazmıştım. Milleti birbirine kırdırmak, düşman etmektir!

 

                *Vekillik, askerlik gibi, “Vatan ve Millet borcu” olarak, karşılıksız, imtiyaz ve ayrıcalıksız bir şekilde ve “Bir dönem” yapılmalıdır.

 

                 *Gerçek vekillik yapan, bir dönemden fazla yapamaz. Çünkü, mecali kalmaz ve bu ağır vebali bir daha yüklenemez.