Değerli okurlar,
Bazı kavramlar vardır; üzerine siyaset bina edemezsin, ticaret yapamazsın, pazarlık malzemesi edemezsin.
Çünkü onların bir fiyatı olmaz.
“Şeref” ve “haysiyet” tam da bu sınıfa girer.
İnsanlığın sermayesidir, aileden alınır ama hayat boyu korunması gerekir.
Bir kez lekelendi mi, dünyayı versen yerine koyamazsın.
Bugün gelin görün ki, memleketin gündeminde her şeyin bir etiketi, her sözün bir karşılığı, her davranışın bir makyajı var.
Haysiyet bile bazı çevrelerde “kullan-at” bir aparata dönüşmüş durumda.
Oysa insanın duruşu, karakterinin en yalın hâlidir. Ne nutukla parlatılır ne de reklamla yüceltilir.
Bir bakıyorsunuz, dün söylediklerini bugün inkâr edenler; dün eleştirdiklerini bugün övenler; dünkü “kırmızı çizgilerini” bugün pembe bir bulut misali dağıtıverenler…
Hepsinin ortak mazereti hazır;“Şartlar değişti.”
Hayır efendim, şartlar değişmedi; sizin omurganız esnedi.
Şeref dediğin şey, tam da şartlar değiştiğinde, herkes kıvrak dönüşler yaparken, sizin aynı çizgide kalabilme cesaretinizdir.
Haysiyet ise, görünmeyen bir kameranın bile olmadığı yerde, kendi kendinizden utanmamayı başarma sanatıdır.
Toplum olarak da bu meselede ciddi bir imtihandan geçiyoruz.
Hak ettiğini bildiğimiz insanlara sessiz kalıyoruz; hak etmeyenlere ise korkudan ya da umuttan fazla alan açıyoruz.
Böyle olunca da “dur” demesi gerekenler susuyor, “susması gerekenler” ortalığı yankı odasına çeviriyor.
İşin ilginç yanı, herkes birilerinin şerefini sorguluyor ama kimse dönüp aynaya bakmıyor.
O aynaya bakmak zor iştir çünkü orada bahane bulamazsın, rol yapamazsın, filtre kullanamazsın.
Ne isen onu görürsün.
Benim bildiğim şu; İnsanın serveti, sahip olduğu imkanlarla değil, vazgeçebildikleriyle ölçülür.
Bir makam uğruna doğrularından vazgeçebiliyorsan; bir menfaat için eğilip bükülebiliyorsan; bir alkış için kendi değerlerini susturuyorsan, kusura bakma ama cüzdanın dolu olsa bile haysiyetin tenzilat rafına düşmüştür.
O yüzden tekrar edelim;
“Şeref ve haysiyet, her şeyin üstündedir”.
Siyasetin, makamın, paranın, popülaritenin, hatta yeri gelince hayatın bile!
Çünkü insan, bazen bir şeyleri kaybedince değil, bazı çizgileri geçtiğinde tükenir.
Ve unutmayalım;
Bu ülkede hâlâ şerefiyle yaşayanların yüzü suyu hürmetine ayakta duran bir vicdan vardır.
Onu korumanın yolu da basittir;
Dik durmaktan, doğruyu söylemekten ve en önemlisi, kendine ihanet etmemekten.
Kalemin, kelamın, makamın kirlenebilir…
Ama insan kendini kirletirse, onu hiçbir deterjan temizleyemez.
Selam ve Dua İle
Ne Zaman İnsan Oluruz
“İnsanca Yaşadığımızda”
KAYNAK: YENİ SAKARYA GAZETESİ