Konuşturan: Şair Kadir Korkut, Anlatan: Yazar Fahri Tuna

Kayseri, birkaç cümle ile nedir senin için Fahri Abi? Bir Selçuklu şehri, bir Anadolu Selçuklu başkenti her şeyden önce. Dört bir yanı buram buram tarih kokuyor. İkinci olarak bir ticaret şehri. Kayseri’de doğup büyüyen her çocuk, adeta bir ticaret üniversitesini bitirmiş oluyor. Üçüncü olarak bir evliyalar şehridirKayseri. Dördüncü, başta Ulucami olmak üzere birçok tarihi cami ve kümbete sahip şehir. Son olarak da Necip Fazıl’ın deyişiyle bir aksiyon şehridir Kayseri. Böyle bilir, böyle tanır, böyle severiz.

Kayseri’yi kısaca tanımak istesek? Yaklaşık bir buçuk milyon nüfusu ile Türkiye’nin 15’nici büyük ilidir. Beşi merkez olmak üzere 17 ilçeden meydana gelmektedir. 1988’den bu yana büyükşehirstatüsündedir. Üç vasfı çok ön plandadır: Karı erimeyen Erciyes’in kayak turizmi. Ermeni ve Yahudi tüccarlardan miras alınan ince ticaret taktikleri. (Buna karşıdakini aldatma demeyelim, lütfen.) Ve hayırseverleri. Çok kazanan ve çok hayır yapan insanlardır Kayserililer. Hemen her bir fakülte her bir lise ortaokul, her bir hastane, bir hayırsever tarafından yaptırılıp halkın hizmetine su nulmuştur. Nüfusa oranla muhtemelen Türkiye birincisi bir ildir, bu alanda.

Kayseri’nin bizim için önemi nedir? Her şeyden önce bir Selçuklu başkentidir Kayseri. Para ve tasavvufdengesini çok iyi ayarlamış bir şehirdir. Sanıldığının aksine iki dünyalı şehir diyebiliriz. Demeliyiz de. Siyasette ve ulusal düzeydeki stklarda birçok öncü ve yıldız isim çıkartmıştır Kayseri. Alpaslan Türkeş Kayseri kökenlidir. Turhan Feyzioğlu Kayseri kökenlidir. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Kayserilidir. Sakıp Ağa (Sabancı) Kayserilidir. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu Kayserilidir. Kültür-sanat bağlamında Mimar Sinan, Osmanlı Eğitim Sisteminin kurucusu Davud-i Kayseri, Şair Dadaloğlu, romancı Mustafa Miyasoğlu Kayserilidir. Mantı ve pastırma denilince de akla Kayseri’nin geldiğini söylemeliyiz.

Kayseri senin dünyana nasıl girdi abi? İlk tanıdığın Kayserili kimdir? 1976 senesinde MTTB Sakarya Şubesine intisap ettiğimde, şube başkanımız Kayserili Mustafa Tekelli ağabeyimizdi. 1978’de İTÜ Sakarya Mühendislik Fakültesi’ne öğrenci olarak başladığımda ise İktisat Dersimizin asistanı Abdullah Gül ile sınıfta en yakın dostlarımdan Rauf Memiş de Kayseriliydi.

Senin Kayseri’ye ilk gidişin-görüşün ne zaman ve nasıl oldu? Bugüne değin kaç kere gittin? En son gidişin ne zaman? 2001 yılında Malatya Belediyesi’ne Deprem Paneli’ne giderken ekip olarak iki saatliğine Kayseri’de mola verdik. Mantı yiyip yola koyulduk. İkinci olarak 2004 senesinde Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanlığını ziyaret ederek yakından tetkik etmiştim. Üçüncü olarak Kasım 2006’da Süper Ligdeki Kayseri Erciyes-Sakaryaspor maçını radyodan yorumlamak için gitmiş, şehri gezmiştim. Dördünü olarak 2025 Temmuz’unda Türkiye Yazarlar Birliği yıllık şubelerbuluşması vesilesiyle. Yani dört defa. Az sayılır. Az sayılmalı.

Kayseri’deki TYB Şubeler Toplantısı? 1978’de D. Mehmet Doğan öncülüğünde 14 yazarın kurduğu, 18 ile şubesi olan, 2.600 üye ile ülkemizin en büyük yazar teşkilatı olan Türkiye Yazarlar Birliği olarak, her sene bir şehirde buluşarak hem tanışma kaynaşma hem yeni sezon - yeni programlar için görüş alışverişinde bulunuyoruz. 2025 yılı buluşmasına ev sahibi Kayseri şubesiydi. Çok verimli bir toplantı oldu. Şube Başkanımız Mehmet Hüsrevoğlu dostumuz ve ekibi, Batman’dan Sakarya’ya, Giresun’dan Bolu’ya, Urfa’dan Erzurum’a… Ülkenin dört bir yanından gelen 30 şair ve yazarı çok güzel ağırladılar. Şehrin ruhunu iliklerimize kadar hissettik. Kayseri’ye olan sevgimizi tazelemiş olduk. Tekraren müteşekkiriz.

Kayseri senin için kimler demek Fahri Abi? Öncelikle iş insanı Mustafa Tekelli demek. Ardından sınıf arkadaşım Rauf Memiş demek. Sonra Büyük Doğu’nun şairlerinden Bekir Oğuzbaşarandemek. Ihlamur Dergisi sahibi Hakan Sarı demek. TYB Kayseri Şubesi’nden başkanMehmet Hüsrevoğlu, yönetiminden Ahmet Taş, Mustafa Balaban ve Yasin Karakaya demek. Ve son olarak evimizin hikâyeci iki kızından birisi, Mehtap Altan demek.

İlk olarak Mustafa Tekelli desem? Lise ve üniversite öğrenciliğimizde, Yusuf Aydın ve İbrahim Ertiryaki ilebirlikte, en yiğit en korkusuz en delikanlı kahramanımızdı Mustafa Abi bizim için. Zeki, karizmatik, örgütçü, toparlayıcı, terörün her gün sekiz-on öğrenciyi katlettiği o zor günlerde bizim için güveni ve bayrağı, İslâm’ı temsil ediyordu abimiz. Son Kayseri ziyaretimizde de misafiri olduk. MÜSİAD Kayseri Başkanlığını da bir süre yürüten Tekelli Ağabey, artık yaşı yetmişe dayansa da hâlâ önemli bir insanı, STK’larda hayır ve gençlik peşinde koşturan bir aksiyon adamı. Onu on altı yaşımızdayken tanımış sevmiştik. Altmış altı yaşımızda da artarak seviyoruz.

Rauf Memiş? İTÜ SMF’de Kayseri Bünyanlı sınıf arkadaşım. MTTB’liydi o da elbette. Sınıftaki beş - altı yakın dostumdan biriydi. Uluslararası İktisadi Teşekküller Dersinin vizesinde bir kâğıt değiştirme kopyamız ve yakalanışımız var ki, evlere şenlik. Yakalayan hocamız da kim? Söylemeyeyim. Utanırım. Ortadan uzunca boylu, kalıplı, yakışıklı, yiğit, fedakâr,güzel bir arkadaşımdı Rauf. Aynı evde kaldığımız Sivaslı Bekir ile -Nöryon Rauf, -Nörek, sen nöryon Bekir? Diyaloglarını hiç unutamam. Kaderin cilvesi, kızı Nisa, yıllar sonra Boğaziçi Üniversitesi’nde kızım Ayşenur ile dost oldular. Hatta kızımın nikâh şahidi oldu Nisa yeğenim. Tekstil alanında büyük bir işadamı oldu diyorlar Rauf’cuğumu. Şaşırmadık tabii ki. Ne de olsa Gayserili.

Şair Bekir Oğuzbaşaran ne ifade ediyor senin için Fahri abi? Ayaklı Türk Edebiyatı Ansiklopedisi. Yetmiş dokuz yaşındaki delikanlı. Şair. Edebiyatçı. Müverrih. Siz ona bir kelime, bir metafor yahut bir imge söyleyin. O size onunla ilgili en az üç gazel beş koşma on rubai, ezberinden okumaya başlar. Müthiş bir hafıza, müthiş bir birikim. Yaşıtları mahalle camisine namaza zor gidip gelirken, Bekir Abi, - Rabbimiz nazarlardan saklasın - kırk beşlik delikanlı gibi dağ bayır dolaşabiliyor hâlâ. Temmuz sıcağının rağmına hem de. Uzunca boyu, kalın beyaz kaşları, kalın gözlükleri sizi aldatmasın: Bekir Baba, hakikatte rikkat ve zarafet timsalidir. Edebinden ve tevazuundan kendinden on beş yaş küçüğüne de Abi diye hitap eder. Büyük Doğu’nun has adamlarından ve özümseyenlerindendir. Ulusal çapta bilinen sevilen okunan bir ağabeyimizdir. Kayseri’de sıcak ilgisi kadar bizim küçük çeteyi (Fahri Tuna, Furkan Özren ve Veysel Karafilik) sabah 07.00’den itibaren Ulucamii’den Hunat Camii’ne… büyük bir zevkleve zenginlikle gezdirdi.

Ihlamur ve Hakan Sarı desem? Soru şu: Ayın, yılın, yılların soru bu: Merkez (İstanbul ve Ankara) dışında nitelikli dergi çıkmaz mı, çıkamaz mı? Taşra denilen ve merkezi besleyen Anadolu’dan iyi, zengin, estetik edebiyat dergisi, çık(artıla)maz mı? Cevabınızı merak ediyorum. Ben cevap hakkımı kullanıyorum: Bal gibi de çıkar. Çıktı bile. Adı neymiş? Ihlamur! Hadise budur. Buncadır. Bu kadar da aççıh seççihtir. Hakan Sarı benim kardeşimdir. Ne zamandır tanıyorum Hakan’ı? Bilemem ki. On yüz bin senedir. (İnsana kardeşini ne zamandan beri tanıdığı sorulabilir mi hiç. Değil mi ama. Ne anlamsız soru. Duymamış olayım.) Galiba bir üç yüz sene var ahbaplığımız. Hakan Kayserili. Rakamlarla arası daha iyidir. Yirmi yıla yakındır Ihlamur’u sırtlamış götürüyor. (2019 Kasımında, 60. Yaşıma girdiğimde, 48 şair ve yazarın benim hakkımdaki yazılarından oluşan Ihlamur’un 84. Sayısındaki (Fahri Tuna Özel Sayısı) sürprizi nasıl unutabilirim. Bin yaşayasın Hakan.) Hiç kuşku yok ki Ihlamur, Türkçenin Maviırmağı’dır. Hakan da Türkçenin bir yiğit serdengeçtisi. Böyle biliriz onu. Böyle söyleriz.

Tyb Kayseri Şubesi’nden Mehmet Hüsrevoğlu, yönetiminden Ahmet Taş, Mustafa Balaban ve Yasin Karakaya sormak istiyorum? Mehmet kardeşim, adanmışlık ve edep demek. Teslimiyet yüzlüadam. Kayseri’den sadece tüccar çıkmadığının ispatıydı. Kendisi ve ekibiyle birlikte. Gayret, efendilik ve kucaklayıcılık. Günlerce süren çalışma ve hazırlıklardan sonra iki gün, iki gece, kırk sekiz saat süresince, yurdun dört bir tarafından gelen otuz kadar şair ve yazarı ağırlamak kolay mı? Değil elbette. Ve bunu yaparken - minik minik onlarca sorunla boğuşurken -herkese güler yüzlü davranmak. Bunu başardı Hüsrevoğlu ve ekibi. İnanıyoruz ki Mehmet Doğan Ağabeyin de ruhu şad olmuştur. Her şey güzeldi Kayseri’de. Ama hepsinden daha güzel olan Mehmet Hüsrevoğlu Başkanın insanı kucaklayan bakışı, dervişmeşrep tebessümü ve samimiyetiydi. Ahmet Taş: Doğal meclis başkanı. Dertli adam. Feleğin kırk çemberinden geçip bakışlarıyla duruşuyla konuşan adam. Etkinliği sahiplenişinden biz onu Gayserili zannetmiştik. Meğer Osmaniyeli’ymiş. Binlerde öğrenci yetiştiren emekli bir Tarih öğretmeni Ahmet Hoca’mız. Bakmayın yaşının yetmiş olduğuna, işi bitmemiş onun. Mazlumder Başkanı senelerdir bu Selçuklu şehrinde. İHH’dan Eğitim Bir-Sen’e, Kızılay’dan Yeşilay’a, İlim Hikmet Vakfı’ndan daha nicelerine kurucu, başkan veya yönetim kurulu üyesi. Ve sıkı durun: Kayseri Sivil Toplum Dernekleri Birliği Başkanı. Boşuna meclis başkanı demedik. Edası, sesi, yüzü, bakışlarında da var bu zaten. Güler yüzünde de. Eyvallah. Mustafa Balaban: Müeddep, çalışkan, iş bitiren. Katılımcı imzalarını filan topluyor. Çırpınıyor aman bir eksiklik olmasın diye. Tam bir adanmışlık hâlihâkim bu genç adamda. Sessiz çırpınış ve gayret onunkisi. Hafif beyaza çalan saçları, orta boyu, ne yapacağından emin gayretiyle üstün puan toplayan bir güzel adam. Tanıştık konuştuk. Meğer öğretmenmiş. Yazarmış. Bir sitede söyleşiler de yapıyormuş. O yoğunlukta benimle, Mahmut Bıyıklı’yla, iki üç kişiyle daha söyleşi bağladı bile. İş bilenin kılıç kuşananın gerçekten. Yolun açık olsun Mustafacığım. Yasin Karakaya: Tanışmamız çok ilginç. İlk oturumda sağımda oturan ve şube başkanları imzası toplayan kırk beş yaşlarındaki delikanlıya sordum, fotoğrafları kim çekiyor? Diye. Uzunca boylu, kalıplı vücutlu, kara yağız, temiz yüzlü kırk yaşlarında bir delikanlıyı gösterdi. Rica ettim, bana herkesin birer portre fotoğrafını çekebilir misin? Diye. Güler yüzüyle cevap verdi: Tabii ama ben fotoğrafçı değilim, pek anlamam. Aralarda konuştuk. Dost olduk. Hemşeri çıktık. (Pek bilinmez, benim de köklerim Maraş’tandır.) Matematik öğretmeniymiş. Bizim Yozgatlı Mustafa’nın da (Balaban) dâhil olduğu bir okuma grupları varmış. Hatta bir yayınevi de kurmuşlar. Kitap basımına başlamışlar. Çok sevindik.

Evinizin iki hikâyecinden birisi Mehtap Altan’ı sormak istiyorum abi? İzmir’deki Kayserili. Edebiyattaki Kayserili. Şair, denemeci, söyleşi yazarı, en önemlisi de öykü yazarı. Yazarlık dersleri de veriyor sekiz senedir. Başarılı, çok başarılıdır Mehtap. (Eşimin iyi dostu, benim de kardeşimdir. Haftada bir mutlaka arar sorar, ondan ötürü evimizin kızı dedik.) Bir kere Mehtap Kardeşimde hiç Gayseriliuyanıklığı yoktur. 2018 baharında Manisa Akhisar Ovası’ndaki yüz binlerce zeytin ağacını gösterip, - Bunlar ne ağacı Fahri Bey? Diye sorduğunda, -Elbette ki erik ağaçları, deyişime senelerce iman eden kardeşimizdir. Haza yazar, hazar iyi insan, haza iyi öğretmen. Biraz da Kayserili olabilseymiş.

Son olarak Kayseri denilince aklımızda nasıl bir cümle kalmalı? Kayseri’yi beş kelime ile nasıl hatırlamalıyız? Selçuklu. Tasavvuf ve ticaret. Aksiyon. Hayır-hasenat. Mantı ve pastırma. Bir cümleyle, Erciyes’in eteklerinde iki dünyalı bir şehir, diye tanımlayabiliriz.

KAYNAK: YENİ SAKARYA GAZETESİ