İnsanın yaratılışı ve halife oluşunun anlatıldığı kitabımızda iblisten çok kere söz edilmektedir. İlk hasedin uygulamaya geçirilmesiyle iblis kibir ve küfür ile sonuçlanan ilahi uzaklaştırmaya mahkûm edilmiştir.

İblîs, “Rabbim! Benim sapmama imkân verdiğin için yemin olsun ki ben de yeryüzünde onlara (günahları) şirin göstereceğim ve -aralarından senin samimi kulların hariç- onların topunu kesinlikle yoldan çıkaracağım.” Hicr, 39, 40

Ki Allah onu la'netledi, o da şöyle dedi: Celâlin hakkı için kullarından bir mukadder pay alacağım. Nisâ, 118

Öyle ise dedi beni azdırmana karşılık yemin ederim ki ben de onları saptırmak için her halde senin doğru yoluna oturacağım, A’raf, 16

Öyle ise dedi: ızzetine kasem ederim ki ben onların hepsini mutlak iğva eder sapıtırım. Sâd, 82

Ve her halde ben sizin hayrınızı isteyenlerdenim diye ikisine de yemin etti. Onları böylece aldattı…A’raf, 21

Kısaca arz etmeye çalıştığım bu hususta görünüyor ki iblis/şeytan ilk insanla yaşadığı serüvende, birçok kez yemine ki tabii bu yemin yalan bir yemine baş vurmuştur.

Gümümüz siyasileri de din adına ve Allah adına birçok söz beyanında bulunmaktadırlar. Sözüm ona bu yemin ve yalanlarıyla seçmenlerini kandırıp kendi yanlarına davet etmektedirler. Kimi aleviyim, müslümanın, hacıyım, abdestliyim, peygamber soyundanım, başörtüsünün garantisiyim gibi din adına söylemlerle yol almaktadırlar, bu arada onlar kemalsit olduklarını pek dillendirmezken, muhalifleri de kemalizme övgü yapmaktadırlar. Yalanla kurulan bu rejim yalanla yol almaktadır.

İslam’ın Medine dönemine baktığımızda ise münafıkların ki gerçekte İslam idaresini istemeyen ve şeriatten hoşlanmayan, müşrik  atalarının yolundan ayrılman bu zümre de birçok konuda yemin ederek muhataplarını kandırmaya koşmuşlardır.

Onların kelime-i şehadetleri dahi yalan olduğunu ayeti kerime açıkça beyan etmiştir. İşte bir ayet: Sana geldikleri vakıt o münafıklar dediler ki: şehadet ederiz hakikaten sen şübhesiz Allahın Resulüsün, Allah da biliyorki: hakikaten sen şübhesiz onun Resulüsün, bununla beraber Allah şehadet ediyor ki doğrusu münafıklar kat'iyyen yalancıdırlar. Munafikûn, 1.

Özellikle geçmişinde İslam düşmanlığı olanların şu anda beyan ettikleri dostane söylemler, eylemleri ve yandaşları tarafından adeta yalanlanmaktadır. İçinde yaşadığımız sistemi tahlil etmek oldukça zordur. Kısacası hiç  kimsenin memnun olmadığı bir durum söz konusudur.

Müslümanın siyasetle ilgisi bir anlamıyla imam ve cemaat misaline benzer. İmama tabi olmak onu her durumda izlemek ve onaylamak değildir. Bazı hatalarına ses etmezken, bazılarında uyarmak ama ondan ayrılmamak, bazı hatalarında ise uyarıp gerekirse yalnız tamamlamak gerekir.

Arkasında namaz kılmayacağımız kişiyi ise itibara almanın önemi yoktur. Bazı fikirlerde öncü olanların takipçileri daha sonraki yıllarda hele de onun ölümünden sonra farklı hizb ve gruplara yarıldıkları vakidir. Kaynak bir de olsa dalları ve şubeleri birbirinin zıttına olabilmektedir. Bir diğer husus ise başta istikamette olduğunu sandığınız kurum ve şahıslar zamanla yanlış ve yamuk yollara girebildikleri her zaman olmuştur. İsim benzerliği vardır fakat gidişat bozulmuş ve kokuşmuştur.

Fıkıhta sular bahsinde mutlak sular, kirli sular ve bir de bir de ma-i müstamel denen temiz ama abdest alınamayan kullanılmış sular vardır. Ülkemizin durumu bu kuyulara benzemektedir. Kimi kirli, kimi ise abdest alınamayan durumda ki sulardır. Ülke İslam’a tam teslim olmadan sularımız mutlak temiz olmayacaktır.