Mehmet Hüsrevoğlu (Kayseri Şubesi Başkanı)
38. Kayseri: Mehmet Hüsrevoğlu
Adanmışlık ve edep. Teslimiyet yüzlü adam. Kayseri’den sadece tüccar çıkmadığının ispatıydı. Kendisi ve ekibiyle birlikte. Gayret, efendilik ve kucaklayıcılık. Günlerce4 süren çalışma ve hazırlıklardan sonra iki gün, iki gece, kırk sekiz saat süresince, yurdun dört bir tarafından gelen otuz kadar şair ve yazarı ağırlamak kolay mı? Değil elbette. Ve bunu yaparken - minik minik onlarca sorunla boğuşurken - herkese güler yüzlü davranmak. Bunu başardı Hüsrevoğlu ve ekibi. İnanıyoruz ki Mehmet Doğan Ağabeyin de ruhu şad olmuştur. Musa Başkan da bizler de gönülden müteşekkiriz. Somuncu Baba’nın hemşerisi Mehmet Hüsrevoğlu, açılış konuşmasındaki genel başkanımıza biat ettik, bağlıyız, latifesine bir başka Kayserili (Mahmut Bıyıklı) espriyle cevap verdi: Edebiyatta biat olmaz Mehmet Ağabey. Her şey güzeldi Kayseri’de. Ama hepsinden daha güzel olan Mehmet Hüsrevoğlu Başkanın insanı kucaklayan bakışı, dervişmeşrep tebessümü ve samimiyetiydi.
Ahmet Taş Mustafa Balaban Yasin Karakaya
Ahmet Taş: Doğal meclis başkanı. Dertli adam. Feleğin kırk çemberinden geçip bakışlarıyla duruşuyla konuşan adam. Etkinliği sahiplenişinden biz onu Gayserili zannetmiştik. Meğer Osmaniyeli’ymiş. Binlerde öğrenci yetiştiren emekli bir Tarih öğretmeni Ahmet Hoca’mız. Bakmayın yaşının yetmiş olduğuna, işi bitmemiş onun. Mazlumder Başkanı senelerdir bu Selçuklu şehrinde.
İHH’dan Eğitim Bir-Sen’e, Kızılay’dan Yeşilay’a, İlim Hikmet Vakfı’ndan daha nicelerine kurucu, başkan veya yönetim kurulu üyesi. Ve sıkı durun: Kayseri Sivil Toplum Dernekleri Birliği Başkanı. Boşuna meclis başkanı demedik. Edası, sesi, yüzü, bakışlarında da var bu zaten. Güler yüzünde de. Kayseri Buluşması’nın diş kirası olarak onun Dertli Yazılar kitabının seçilmesi de isabet olmuş. Dertli adam dememiz boşuna değil. Nihayetinde iyilik medeniyetinin çocukları değil miyiz biz. Eyvallah.
Mustafa Balaban: İlk oturumda masa komşum bir delikanlı dikkatimi çekti. Müeddep, çalışkan, iş bitiren. Katılımcı imzalarını filan topluyor. Çırpınıyor aman bir eksiklik olmasın diye. Tam bir adanmışlık hâli hâkim bu genç adamda. Sessiz çırpınış ve gayret onunkisi. Hafif beyaza çalan saçları, orta boyu, ne yapacağından emin gayretiyle üstün puan toplayan bir güzel adam. Komşuyuz dedik ya, tanıştık konuştuk. Meğer öğretmenmiş o da. Meğer Çamlığın başında tüter bir tütün / Acı çekmeyenin yüreği bütün türküsünün menbaından, Yozgat Sorgun’danmış Mustafa Hoca. Yazarmış. Bir sitede söyleşiler de yapıyormuş. O yoğunluk benimle, Mahmut Bıyıklı’yla, iki üç kişiyle daha söyleşi bağladı bile. İş bilenin kılıç kuşananın gerçekten. Yolunuz açık olsun Mustafacığım.
Yasin Karakaya: Tanışmamız çok ilginç. İlk oturumda sağımda oturan ve şu başkanları imzası toplayan kırk beş yaşlarındaki delikanlıya sordum, fotoğrafları kim çekiyor? Diye. Uzunca boylu, kalıplı vücutlu, kara yağız, temiz yüzlü kırk yaşlarında bir delikanlıyı gösterdi. Rica ettim, bana herkesin birer portre fotoğrafını çekebilir misin? Diye. Güler yüzüyle cevap verdi: Tabii ama ben fotoğrafçı değilim, pek anlamam. Aralarda konuştuk. Dost olduk. Hemşeri çıktık. (Pek bilinmez, benim de köklerim Maraş’tandır.) Matematik öğretmeniymiş. Bizim Yozgatlı Mustafa’nın da (Balaban) dâhil olduğu bir okuma grupları varmış. Hatta yakında bir yayınevi de kurmuşlar. Kitap basımına başlıyorlarmış. Çok sevindik. Ertesi günkü sınav gözlemi nedeniyle bir gün görüşebilsek de Kayseri’den memnun ayrılmamı sağlayanlardandır Yasin. Teşekkürler Hüsrevoğlu.
Bekir Oğuzbaşaran Mustafa Yalçın
Bekir Oğuzbaşaran: Ayaklı Türk Edebiyatı Ansiklopedisi. Yetmiş dokuz yaşındaki delikanlı. Şair. Edebiyatçı. Müverrih. Siz ona bir kelime, bir metafor yahut bir imge söyleyin. O size onunla ilgili en az üç gazel beş koşma on rubai, ezberinde okumaya başlar. Müthiş bir hafıza, müthiş bir birikim. Yaşıtları mahalle camisine namaza zor gidip gelirken, Bekir Abi, - Rabbimiz nazarlardan saklasın - kırk beşlik delikanlı gibi dağ bayır dolaşabiliyor hâlâ. Temmuz sıcağının rağmına hem de. Uzunca boyu, kalın beyaz kaşları, kalın gözlükleri sizi aldatmasın: Bekir Baba, hakikatte rikkat ve zarafet timsalidir. Edebinden ve tevazuundan kendinden on beş yaş küçüğüne de Abi diye hitap eder. Büyük Doğu’nun has adamlarından ve özümseyenlerindendir. Ulusal çapta bilinen sevilen okunan bir ağabeyimizdir. Buluşmada sıcak ilgisi kadar bizleri (Fahri Tuna, Furkan Özren ve Veysel Karafilik) sabah 07.00’den itibaren Ulucamii’den Hunat Camii’ne… büyük bir zevkle gezdirdi.
Mustafa Yalçın: Altmış beş yıllık ahir ömrümüzde onlarca hatta belki yüz kadar belediye başkanı tanımak nasip oldu. Çoğu halka hizmet için çırpınan insanlardı. Eyvallah. Ama ikisinin yeri ayrıydı: Sezai Karakoç’un şiirlerini ezberinden okuyan Çankırı Belediye Başkanı İrfan Dinç, üç dönem belediye başkanlığında şehrine onlarca güzel eser kazandırdığı hâlde hiçbirinden bahsetmeyip D. Mehmet Doğan Ağabeyimize saatlerce Sezai Karakoç’un medeniyet algısı üzerine sorulan soran, iki yıl, ilçesinin yetenekli liselilerine yazarlık mektebi açan Manisa Akhisar Belediye Başkanı Salih Hızlı. Talas Başkanı Mustafa Yalçın kardeşimi tanıyınca, galiba üçüncüsünü de yakaladın Fahri, ne şanslısın, dedim kendi kendime. TYB Kayseri Şubeler Buluşması’na desteği, birliğimize üye oluşu, üç müze ve sahaflar çarşısı açmış oluşu, gelecek sezon yazarlık mektebi açmayı planlaması umutlandırdı bizi. Müeddep başkan. Necip Fazıl’ın aksiyon şehri dediği Kayseri’ye yakışan başkan. Kültür sanat edebiyat dostu başkan. Edebiyata katkıları artsın da eksilmesin.
Ahmet Köseoğlu (Konya Şubesi Başkanı)
42. Konya: Ahmet Köseoğlu
Üstleri siyah yanları beyaz, simsiyah bıyıklarıyla konuşuyor bizim Ahmet’imiz. Bir de elleriyle. Dolu dolu konuşuyor. Kadim bir ülkenin, Selçuklu’nun sadrazamı edasıyla konuşuyor: Sağlam, derin, özgüvenli. Kürsüyü seviyor. Dolduruyor da. (Galiba siyaseti de seviyor biraz. Siyasetçi gibi hitap ediyor.) TYB’nin hafızasıdır. Samimiyet, gayret, imkân, üçlemesini yaptı. Birbirimize sadıçlık yapabiliriz, sözü takdir topladı. Rağmen / Dolayısıyla / Bittecrübe sabit / Uzatmıyorum, demeyi seviyor. Eskişörler’in üçüncüsüydü. Genel Merkez, İstanbul, Gonya, bunlar üretiyor. Diğer şubelerimizin de tekeden süt çıkartmasını istiyorum. Bunu kim söylüyor? Yılda 62 faaliyet yapan biri olarak konuşuyorum, dedi. Kayseri Buluşması’nın da en ağır topuydu Ahmet Köseoğlu. O neredeyse orada hareket, enerji, üretim ve espri vardır. TYB’nin hafızası olmak ona yakışıyor, evet.
Enver Çapar (Kahramanmaraş Şubesi Başkanı)
46. Maraş: Enver Çapar
Bay tebessüm. Bay edep. Bay vakar. Derin bakıyor, derin konuşuyor. Daima iyimser daima umut vaad eden adamdır bizim Enver. Orta bir boy, vezinli ölçülü bir fizik, beyazı siyahına galip saçlar. Mütedeyyin ve mütevekkil bir yüz. Ve koyu siyah kaşlar. Enver en çok kaşlarıyla ve bakışlarıyla konuşuyor aslında. Yavaş yavaş / Daha çok / Bu şekilde / Diğer / Yine, sözcüklerini kullanmayı seviyor. Prefabrik bir dükkânda, Cuma akşamları toplanıyoruz. Programlarımız yakında başlayacak, müjdesini de verdi. Mazlum, mahcup, mustarip adam Enver Çapar. Ve sevilen adam. Ve aranan adam. Hemşerice sarıldık. Kucaklaştık. Umut yüzlü adam. Umut sözlü adam. Umut gözlü adam. Haddini çok iyi bilenlerdendir aynı zamanda. Türkçenin görünmez başkenti Maraş’ı gerçekten çok iyi temsil ediyor Enver Çapar. Onu gören her şube yöneticisi çok sevindi. Ben de sevindim, doğrusu.
Mehmet Ali Aydın (Ordu Şubesi Başkanı)
52. Ordu: Mehmet Ali Aydın
Gözlükleri, beyaz tertemiz sakalı ve sol el parmaklarını ileriye uzatarak konuşuyor. Naçizane / Ama / Aynen, kullanmayı sevdiği sözcükler. Ortadan uzunca bir boy, müeddep, saygı uyandıran bir yüz, beyaz saçı ve sakalıyla güven veren bakışlar. Karadenizliden ziyade bir Çepni Türk’ü havası hakimdi. Ağırbaşlılık ve denge bir insana bu kadar mı yakışır. Ne güzel. Benim gibi miadı geçmiş insanlara vurgusu ilginçti. Kapatılıp yeniden açılan bir şubeyiz, fazla bir etkinlik yapamadık sözüyle gerçekçi bir tablo çizmesi de takdir edildi. Duruşu, vakarı, mütedeyyin çehresi ile büyük takdir topladı. İki gün boyunca, Mehmet Ali kardeşimiz sayesinde, Ordu’nun dereleri edep ve vakar oldu aktı, desek hata yapmış olmayız, sanıyorum. Orta Karadeniz’i çok güzel temsil etti demek, abartı olmasa gerek.
M. Furkan Özren (Sakarya Şubesi Başkanı)
54. Sakarya: M. Furkan Özren
En genç şube başkanı. Yaşı kırk var yok. Siyahşörler’in bir numarası yani. Sakalları, gözleri ve kaşlarıyla konuştu. Genç, dik ve kararlı bir ses tonuyla söyledi söyleyeceklerini. Avukat olmanın avantajını da iyi kullandı. Lâzım / Aslında / Yani sözcüklerini kullanmayı seviyor. Sakarya Şubesi’nin sekiz ayrı alandaki altmış iki etkinliğini, etkinlerin amaç ve felsefesini gayet iyi ifade etti. Yaptıklarını detaylı anlatan tek şube oldu denilebilir. Bir önceki şu başkanı Fahri Tuna’ya olan saygısı ve yakınlığıyla katılımcılar üzerindeki olumlu izlenimini daha da artırdı. Sağlıklı Gençleştirme’nin iyi örneğini sergilemiş oldu. İki gün boyunca Taner Namlı, Enver Çapar, Levent Ertekin ve Halil İbrahim Özdemir ile daha yakın ilişki kurması dikkat çekti. Genç yaşına rağmen, oturaklı, vakur, dengeli karakteri ile takdir topladı. Otuz kadar katılımcını ortak kanaati, Sakarya Şubesi iyi bir şube başkanı yakalamış, ne güzel!
Fahri Tuna (Sakarya Şubesi Kurucu Başkanı)
Fahri Tuna: TYB toplantılarının gediklisi olarak katıldığı belli oluyordu. Geriye taradığı aksaçları, hâki yeşili gömleği ve güneş gözlüğü ile dikkat çekti. D. Mehmet Doğan’ın yakasız gömlek sünneti’ni Urfa Başkanı Cuma Ağaç ile birlikte yaşatan iki isimden biriydi. Konuşma davetini portrelerinizi yazmak isterim efendim, diye cevapladı. Bir şube başkanının, online (onlayn) kelimesini kullanması üzerine kısa bir söz aldı, Türkçenin milli müdafii D. Mehmet Doğan Ağabeyimizin ruhunu şad etmek istiyorsak, Müstemleke Lisanının kelimelerini kullanmayalım lütfen, dedi. Genel Başkan Musa Arıcan’ın, Fahri Abi, sen de bir daha portre yazarıyım deme o zaman, sözü kahkahalara neden oldu. Herkesle coşkuyla kucaklaştı. Ama Kudema’dan (eskilerden) Musa Hoca, Mahmut Bıyıklı ve Ahmet Köseoğlu dörtlüsünün sonuncusuydu. Kayseri’nin aksakalı Bekir Oğuzbaşaran ve Erzincan’ın Kırklara karışmış Halil Baba’sıyla daha bir yakındı. Daha çok misafir sanatçı konumundaydı.
Cuma Ağaç (Şanlıurfa Şubesi Başkanı)
63. Urfa: Cuma Ağaç
Özgün adam. Özgür adam. Özerk adam. Bir o kadar da saygılı ve muhabbetli adam. Bakmayın siz onun tek renk (esmer) olduğuna, rengarenk kişiliğiyle Kayseri Buluşması’na da damgasını vurdu. Sesi ta derinden, kuyunun dibinden, Yedi Peygamber’in şehrinden geliyor gibidir bizim Cuma’nın. Derin sesli, derin bakışlı, derin sözlü adam. Sayın genel başkanım, çok değerli şube başkanlarım, hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. Hepinize Peygamberler şehri Şanlıurfa’dan selam getirdim, diye söze başladı. Acizane / Olmaz oldu, sözlerini kullanmayı seviyor. Saniye başına bir söz bir eda bir tavır sergileyen Cuma Ağaç, gerek oturumların gerekse gezilerin ve araların yıldızıydı. Şubesinin faaliyetlerinden nedense söz etmedi. Genel prensipler üzerine konuştu. Ve bizi İstanbul’la, Konya ile mukayese etmeyin, dedi. Kadim şehrin kadim yazarı Cuma. D. Mehmet Doğan’ın ona hitap ettiği şekilde söyleyeceksek, Cım’e. O bizim Cım’e’miz. Yakasız gömleklimiz. Ona her şey serbest.
Şemsettin Dursun (Batman Temsilcisi)
Batman Temsilcisi: Şemsettin Dursun
Batman’ın değil Godmen’in yani İyi İnsanlar Diyarı’nın temsilcisiydi aslında Şemsettin Hoca’mız. Kalın kaşları, kalın bıyıkları ve vakur duruşuyla uyumlu, bilimsel bir sesle konuştu. TYB ailesinin bir nevi misyonu olarak, Hayatı Anlamlı Kılmak kitabından söz etti. Dolasıyla / Diğer / Netice sözcüklerini kullanmayı seviyor. Şemsettin Hoca’nın Kinetik enerji oluşturmalıyız, sözü, Kayseri Buluşması’nın en önemli tespitlerindendi. Batman Temsilcimizin konuşmasında hatırda kalıcı bir başka cümlesi ise yetenekleri geliştirmeliyiz, oldu. Akademisyen Dursun, şubeyi kısa sürede kurduğunda, sonraki buluşmaların muteber simalardan birisi olacak, inanıyoruz buna.
TYB 16. Şubeler Toplantısına katılan yazarlar, Kayseri’de Türkçe Sokağı’nda.