Eski medreseler, kabristanlar ve tekkelerin girişlerinde “Edep Ya Hu” yazısı insanları karşılardı. Bu kısa ve öz mesaj “ilim” öğrenmek için gelenlerin hoca görmeden aldıkları ilk ders olurdu. Hani Yunus Emre demiş ya “Gezdim Halep Şam, Eyledim ilmi talep, Meğer ilim bir hiçmiş, İlla edep illa edep”

Edep, toplum töresine uygun davranma, iyi ahlak, incelik, terbiye anlamını taşımaktadır. Günlük konuşmalarımızda hemen her gün telaffuz ettiğimiz “Edep” ten uzaklaşan bir toplum haline gelmeye başladığımızı söylemek istiyorum. Tabi bunu gençlik yaşlarından biraz uzaklaşmaya başlayan bir birey olarak yazıyorum. Bu yazıyı yazarken de Edep ve Ahlak anlayışının dönemsellik içerdiğini bilerek kaleme aldım. Bundan 50 yıl önce yaşam tarzı ve anlayış ile bugünü mukayese etmek istemiyorum. Ama ahlaki yozlaşmayı da görmezden gelmeyi doğru bulmuyorum.

Küçüğün büyüğe olan saygısızlığını değişen hayat şartlarına sığınarak açıklayamayız. Farklı görüşler içerisinde olan insanlar birbiri ikna etmek yerine hakaret ve küfürlerle ulu orta konuşmasını da değişen şartlara bağlayamayız. Ayrı düşüncede olmanın bir zenginlik olduğunu, kazanç olduğunu konuşacağımıza bağırarak, hakaretler ederek karşısındakini sindirmeye çalışan bir toplum haline geldik. Her şey zıddı ile kaimdir derdi büyükler. Anlaşılan günümüz, bu sözün gereği olarak edebi edepsizden öğrenme çağı haline geldi. Her gün tv kanalları birbirine bağıran çağıran kadrolu konuklarla daha da seviyesiz hal almaya devam ediyor. Her tartışma programı bir öncekine göre daha bağırıp haklı çıkma çabası yaşayan konuklarla dolu. Ve bunların yaptıkları iyiymiş gibi medyanın her ayağında reklamları yapılıyor. Oysa biz güzellikleri, iyiliği yaymakla mükellef insanlarız. Biz duygusal bir toplumuz ve tartışmalarımızın dahi bir seviyesi ve sonucunda örnek kararları olmalı. Hayvani bir saldırganlıkla yozlaşan bir topluluk olmak ne kadar utanç verici. Oysa insanı hayvanattan ayıran ise edeptir.

Hoşgörü adı altında değerlerimizden o kadar uzaklaşmaya başladık ki, saygı, sevgi edep, ahlak, terbiye gibi kavramlar her geçen gün yitik mallarımız haline gelmeye başladı. Yetişen neslimize güzel ahlaki örnekleri sunacak olanlarda bizleriz. Yaptığımız her hareket, bize bakanlar için örnek teşkil edeceğini unutmadan hareket etmeliyiz. Ağzımızdan çıkan her sözün karşılığında iyi ya da kötü örnek alınacağımızı bilmeliyiz. O yüzden sözlerimizi ve hareketlerimizi hep kontrollü ve güzel örnek anılacak şekilde yapmalıyız. “Edeple geldik, Lütufla gidelim”.

Biz Müslüman bir toplumuz. Eksiklerimizle, hatalarımızla, gelenek ve göreneklerimizle inançları olan güzel bir toplumuz. Birbirimize olan saygımızı sevgimizi kaybetmeden karşımızdakinin din kardeşimiz olduğunu, kültürel geçmişimizin bir olduğunu unutmadan davranmalıyız. Hayata hem kendimizi hem de muhatabımızı motive edecek şekilde konuşmalıyız. Hayatımızı bizi örnek alacakları güzel davranışlarla süsleyerek örnek olmalıyız. Özellikle salgın hastalığın ardından evlerine kapatılarak ruh halleri bozulan insanlar olarak en çok pozitif konuşan, güzel tavırlı ve agresif olmayan arkadaş ve dostlara ihtiyacımız var. Maalesef yaşadığımız hayat çok farklı şekillerde bizi demoralize ediyor. Tarih bize nice güçlü toplumların ahlaksızlıkla yıkıldığını buna karşılık omuz omuza vererek kardeşçe kültürüne ve inançlarına bağlı kalanların ayakta kaldığını defalarca göstermiştir. Biz “Sizin En Hayırlınız, Ahlâkça En Güzel Olanınızdır” nasihatinde bulunan bir peygamberin ümmetiyiz. Biz hep güzel gelecek hayal ettik. Bu dünyada da ahirette de.

Kalın sağlıcakla…