Uzun yıllardır “özgürlüğümüz engellenemez” diyen bir anlayışın, toplumu nereye sürüklediğini üzülerek izliyoruz. Özgürlük adı altında başlayan bu hareketler, zamanla zihinleri dejenere etti, ardından kıyafetlere ve davranışlara yansıdı. Bugün geldiğimiz noktada, sahneler adeta plaj alanına dönüştü; müzik ve sanatın yerine teşhir ve mahremiyet ihlali geçti.
Gençlerimizin idol olarak gördüğü sanatçılar, örnek olmaktan ziyade onları çıplaklığa ve sınırsızlığa teşvik ediyor. Hatırlayacağınız üzere bir dönem sahne kıyafetleriyle gündem olan sanatçılar, şimdi çok daha ileri giderek sınırları zorlayan, hatta p.rnografiye yaklaşan şovlara imza atıyorlar. Sahnedekiler bu gösterinin +18 için yapıldığını utanmadan sıkılmadan ilan ediyorlar. Açıklama, sözüm ona gösteriyi normalleştirme çabasından başka bir şey değil. Bu gösteriler eleştirilince ise hemen “özgürlük engelleniyor” savunmasına sığınıyorlar. Oysa mesele özgürlük değil, toplumsal değerlerin çürümesi ve gençliğin gözlerimizin önünde yozlaştırılmasıdır. Böyle konuşup yapılanı savunanlar magazin güçleri ile toplumu etkiliyorlar. Ama magazin gücü sizin elinizde diye bu topluma ahlaksızlığı dayatamazsınız.
Sanatçı diye sahneye çıkan bazı kişiler, yatak odası kıyafetleriyle, mahrem hareketleri binlerce insanın önünde sergilemeyi normalleştiriyor. Onlara destek veren sözde sanatçılar da “doğru yoldasınız” diyerek bu yozlaşmaya, iğrençliğe alkış tutuyor. Bu sahne şovlarını yapanlardan bazıları daha birkaç sene önce seçimlerde siyasi taraflarını belli ederek “Bunlar kazanırsa bize bir daha konser verdirmeyecekler” iddiasında bulunan iffetsiz arsızlardı. Gençlerimizi ifsat eden sözüm ona sanatçılar bugün rezilliklerini överek savunuyorlar, bizler ise sessizce seyrediyoruz. Lütfen bu arsızlara daha fazla sessiz kalmayalım.
Peki bu toplum nereye gidiyor? Bizim kültürümüz, bizim tarihimiz, bizim değerlerimiz bu muydu?
Biraz geriye dönelim. Biz, Kurtuluş Savaşı’nda peçeli annelerimizin iffetle, imanla vatan savunduğu bir milletin torunlarıyız. Dün burnunu göstermekten utanan ninelerimizin torunları, bugün sahnede her şeyi teşhir eden sözde sanatçılarla karşı karşıya. Bu bir ilerleme değil, tam anlamıyla bir çürümedir. Yıllar önce Şair Necip Fazıl Kısakürek Destan şirinde bugünü özetlemiş.
Utanırdı burnunu göstermekten sütninem,
Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem.
Avrupa’da dahi halka açık alanlarda bu tür uygulamalar hoş görülmemekte. 1960’larda İngiltere’de bir mağaza vitrinine konulan dizüstü etekli cansız manken, kadınlar tarafından protesto edilmiş ve “kadına hakarettir” denilmişti. Bugün ise bizim ülkemizde sahnelerde çok daha ağır tablolar yaşanıyor.
Yakın zamanda yaşanan bir olayı hatırlayalım. Geçtiğimiz aylarda bir uçağa neredeyse plaj kıyafetiyle binmek isteyen medya meşhuru (Kine Chan) kıyafetinden dolayı havaalanında uçağa binmesine müsaade edilmedi. Çünkü üzerinde iç çamaşırı hariç hiçbir şey yoktu!. Uçağa alınmaması kendisini takip edenlerce bile doğru bulundu ve eleştirildi. Yanlış anlamayın bu olay Türkiye’de veya Müslümanların yaşadığı bir ülkede gerçekleşmedi. Bu olay Brezilya’da Navegendes havaalanında yaşandı. Eğer ülkemizde yaşansaydı bir grup ilerici! aydın! sanatçılarımızın! Neler söyleyeceğini tahmin edebiliyorum. Çok şükür bu olay Güney Amerika ülkesinde geçti de bizim ışıklı kesim sessiz kaldı.
Buradan özellikle anne ve babalara seslenmek gerekiyor. Yani kendimize bizim neslimize. Çünkü çocuklar, ne görürlerse onu uygular. Televizyon, sosyal medya, ya da konser sahnelerinde izledikleri her şey onların zihin dünyasını şekillendiriyor. Biz aileler, kendi ellerimizle çocuklarımızı kime teslim ediyoruz, farkında mıyız?
Eğer toplumsal değerlerimize, kültürümüze ve geleceğimize sahip çıkmak istiyorsak, önce kendi çocuklarımızın elinden tutmalıyız. Onları yanlış örneklerin insafına bırakmamalı, aile içinde güçlü bir ahlak ve değer eğitimi vermeliyiz. Çünkü bu gidişata dur diyecek en büyük güç, yine ailelerin iradesidir. Sahneye her çıkan, eline her mikrofonu alan sanatçı olamaz. Ama onların da yaptıklarının rezillik olduğunu söylemek bize düşer. Dilsiz şeytan olamayız. Bizler bu ülkenin gerçek sahipleri olarak tüm değerlerimize, kültürümüze, örfümüze, gençlerimize sahip çıkmak zorundayız.
Hepimize düşen görev bellidir. Çocuklarımıza sahip çıkarak, nesillerimizi korumak ve toplumumuzu ifsat eden bu akımlara karşı dimdik durmalıyız.
KAYNAK: YENİ SAKARYA GAZETESİ