İslâm Ayakta, Müslüman Diz Çökmüş: Hakikatin Üstünü Örtemeyenler
Yusuf İslam’ın sözü, modern dünyanın en büyük yanılgısını açığa çıkarıyor: Dinle dindarı birbirine karıştırmak. “Ben Kur’an’ı okudum, Müslüman oldum. İlk önce Müslümanları tanısaydım asla Müslüman olmazdım.”
Bu cümle, bir asrın aynasıdır. Çünkü bu çağda İSLAM DEĞİL, MÜSLÜMANLAR SORGULANMAYI HAK EDİYOR.
İSLAMIN AYDINLIĞINA RAĞMEN KARANLIKTA YAŞAMAYI TERCİH EDEN, KUR’AN’IN REHBERLİĞİNE RAĞMEN HEVASININ PEŞİNDE SÜRÜKLENEN BİR TOPLULUK HALİNE GELDİK.
Bugün İslam, hâlâ yeryüzünün en tutarlı, en adil, en insani sistemidir. Fakat bu hakikati temsil eden MÜSLÜMANLARIN ÇOĞU, KENDİ DİNLERİNİN İZZETİNE GÖLGE DÜŞÜRMEKTEDİR.
Kur’an’ın “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” emrine rağmen, rüşveti, yolsuzluğu, adaletsizliği hayatın olağan bir parçası haline getiren bir toplumun Allah’a davet gücü kalmaz.
Peygamber’in “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” hadisine rağmen lüks ve israf içinde yaşayan dindarların olduğu bir çağda, İslam’ın merhamet yönünü kim gösterebilir?
Gerçek şu ki, İSLAM’IN KUSURSUZLUĞU, MÜSLÜMANIN KUSURLARIYLA KİRLETİLMEKTEDİR.
KUR’AN’da anlatılan MÜSLÜMAN tipiyle SOKAKTA gördüğümüz insan tipi arasındaki UÇURUM, tarihin hiçbir döneminde bu kadar DERİN olmamıştır.
Müslüman kimliği, bir yaşam biçimi olmaktan çıkmış, kimlik kartına yazılan bir ETİKET haline gelmiştir.
TESETTÜR MODAYA, ZEKAT REKLAMA, NAMAZ RUTİNE, HAC SITATÜYE DÖNMÜŞTÜR.
Böyle bir tabloda Yusuf İslam’ın sitemi, sadece bir yabancının gözlemi değil; müminlerin kendi iç muhasebesidir.
Kur’an’ın ilk emri “Oku” iken, ümmetin okumaktan uzaklaşması, aklı putlaştıran Batı’ya teslimiyetin kapısını açmıştır.
“Düşünmez misiniz?” diyen Allah’a rağmen düşünmeyen bir toplum, imanını kalıplaşmış ezberlere emanet etmiştir.
Bugün İslam’ın değil, Müslümanların kötü tanıtıldığı bir dönemdeyiz. Çünkü Kur’an’ı rafta, ahlakı menfaatte, adaleti partide, imanı kimlikte arıyoruz.
Yusuf İslam’ın gerçeği şu: İslam’ın özüne ulaşan herkes Müslüman olur; ama Müslümanların halini gören pek çok insan DİNDEN SOĞUR.
BU, İNANCIN DEĞİL, TEMSİLİN KIRİZİDİR.
Din, Allah’ın koruması altındadır; fakat Müslümanların ahlaksızlığı, o dini savunanların dahi güvenini sarsar.
Modern çağda İslam’a yöneltilen eleştirilerin çoğu aslında Müslümanların davranışlarına yöneliktir. Çünkü insanlar dine değil, dindarın tutumuna bakarak hüküm verir. Bu yüzden İslam düşmanlarının eline en büyük kozları, “İslamcı” görünümlü ikiyüzlüler vermektedir.
Yusuf İslam’ın İslam’a girişi bir mucizedir; ama asıl mucize, bizim gibi temsilciler yüzünden bu dinin hâlâ ayakta kalmasıdır. Çünkü Allah, bu dini insanların kusurlarına rağmen koruyacağını vaat etmiştir. “Şüphesiz biz o zikri (Kur’an’ı) indirdik ve onu biz koruyacağız.” (Hicr, 9) Ayetteki bu ilahi garanti, bugün İslam’ın ayakta, Müslüman’ın diz çökmüş olmasının sebebini de açıklar.
DİN ALLAH’IN, HATALAR BİZİMDİR.
Müslüman’ın görevi, Allah’ın dinine gölge düşürmemektir.
Peygamberimiz “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin” buyurmuştur.
Bugün biz, tam tersini yapıyoruz: İnsanları ahlaksızlığımızla, öfkemizle, taassubumuzla dinden soğutuyoruz. Dinin rahmet yönünü değil, kuralcı kabuğunu gösteriyoruz. Hâlbuki İslam bir korku dini değil, huzur dinidir. Adı bile “selâm” kökünden gelir; barış, denge, teslimiyet demektir.
Bu çağın en büyük mucizesi, İslam’ın hala dimdik ayakta olmasıdır. Çünkü bu kadar kötü temsil edilmesine, bu kadar kirli siyasetlere alet edilmesine, bu kadar çıkarcı dindarlığa maruz kalmasına rağmen hâlâ bir hakikat ışığı olarak yanmaya devam ediyor.
Bizim çürümemiz, onun hakikatini gölgelemez. Güneş, çamura batmaz; sadece çamurun içinden görünmez olur.
Yusuf İslam’ın çağrısı, bir uyarıdan öte bir kurtuluş reçetesidir: “İslam’ı Müslümanlardan değil, Kur’an’dan öğrenin.”
Çünkü insan hata yapar, vahiy yapmaz. İnsan aldanır, hakikat sapmaz. İnsan değişir, ama Kur’an sabittir.
Müslümanlığımızın kirini, İslam’ın nuruna bulaştırmadan; kendi çarpıklığımızı dine mal etmeden, yeniden özümüze dönmek zorundayız.
Belki de bugün en samimi dua, şudur:
“Allah’ım, bizi dininden soğutan Müslümanlardan eyleme; dinini yanlış temsil edenlerden değil, Kur’an’ı kalbiyle yaşayanlardan eyle.”
Evet, KUSURSUZ OLAN İSLAM’DIR. KUSURLU OLAN BİZİZ.
Ama tövbe de, arınma da, yeniden doğuş da sadece bize mahsustur.
Din, ayakta. Mesele bizim ayağa kalkıp kalkamayacağımızdır. (G.Dihkan’dan alıntı)
KAYNAK: YENİ SAKARYA GAZETESİ