Söz, insanın kaderine yön veren en keskin araçtır. Düşünmeden söylenen birkaç kelam, bazen bir ömür sürecek sessizliğe dönüşebilir.
İnsanın hayatında öyle anlar vardır ki, dil kalpten hızlı davranır. Sinirliyken, üzgünken, neşeliyken ya da kendimizi anlatma telaşına düştüğümüzde ağzımızdan dökülen sözler çoğu zaman düşüncelerimizin önüne geçer. O anda haklı olduğumuzu sanırız; ama zaman geçip de sükûnet kapımızı çaldığında, söylediklerimiz bize yabancılaşır. İşte o an anlarız ki olgunluk, düşündüğünü konuşmak değil; söyleyeceğini düşünmektir.
Ne yazık ki çoğu zaman biz, tam tersini yapıyoruz. Ruh hâlimiz bozukken, sinirle hareket ederken kelimelerimizi öfkeye teslim ediyoruz. Sonra pişman oluyor, söylediklerimizi defalarca zihnimizde tartıyoruz. Bu durum, kendimize biraz daha çekidüzen vermemiz gerektiğini gösteriyor. Çünkü olgunluk, sadece yaşla değil, sözle ölçülür.
Ancak unutmamak gerekir ki insan yalnızca öfkeliyken değil, sevinçliyken de düşünmeden konuşabilir. Neşeyle doluyken, heyecanın etkisiyle büyük vaatlerde bulunur, tutamayacağı sözler verir. O an gönülden söylenen bu sözler, sonrasında yerine getirilemediğinde insana mahcubiyet ve pişmanlık olarak döner. Demek ki söz sadece öfkenin değil, sevinç anlarının da imtihanıdır. Dilin ucundan çıkan her kelime, insanın karakterini tartıya koyar.
İnsan, karşısındakinin hâline bakarak konuşmalıdır. Çünkü söz, tıpkı bir ok gibidir; senin elindeyken yayda durur ama ağızdan çıktı mı artık senin değildir. O ok, kimi bulursa oraya saplanır; kimi yaralar, kimi kırar döker. Bu yüzden konuşmadan önce düşünmek, kalp kırmamak, vaatlerde bulunmamak umutlandırmamak adına atılacak en önemli adımdır.
Bir döneme damgasını vuran kitabın ismini hiç unutmuyorum “Sorumsuzca söylenen sözler”. Kitabı derleyen o kadar güzel bir iş çıkarmış ki üzerinden yıllar geçmesine rağmen hafızamdaki tazeliğini koruyor. İnsan şu dilini bir tutabilse hayatı daha yaşanabilir kılar. Yine diline hâkim olamayıp kendisini eleştiren bir dostun şu cümlesi hatırama yer etmiş. Diyor ki “Dilim dilim olasıca dilim”. Kısaca o kötü sözleri konuşacağıma dilimi kesip dilimlere bölseydim. Kendini bilen insan ağızından çıkan kötü bir sözün böylesi ağır pişmanlığını yaşıyor.
Çünkü her sözün bir bedeli vardır. Kalp kıran söz, vicdanı yaralar; yalan söz, güveni yok eder; boş vaat, dostluğu tüketir şahsiyetimizi zedeler. Bazen bir kelime, yıllarca kurulmuş bir bağın yıkılmasına yeter. Bazen de bir cümle, yüz kızartır bir ömrün suskunluğunu başlatır. Söylenen sözün bedeli kimi zaman pişmanlıktır, kimi zaman mahcubiyet, kimi zaman da geri dönülmez bir kayıptır.
Sözün bedeli sadece karşımızdakine değil, bize de dokunur. Kalp kırmanın yükü, geceleri insanın içine çöker; yalanın izi, kendi güvenimizi kemirir. Bu yüzden söz söylemeden önce düşünmek, sadece karşımızdakini değil, kendi iç huzurumuzu da korumaktır. Çünkü insan, ağzından çıkan her sözün sorumluluğunu kalbinde taşır.
Hayat dar sokaklarla doludur; bugün yüzüne sert sözler söylediğimiz biriyle yarın aynı yoldan geçebilir, aynı sofrada oturabiliriz. Bu yüzden kelimelerimiz, gönül kapılarını kapatmasın. Düşünmeden konuşulan her cümle, bazen insanın kendisine bile pahalıya mal olabilir.
Söz, insanın aynasıdır; ama bazen susmak, söylenmiş her sözden daha gür bir sestir. Çünkü bazen sessizlik, bir öfkeyi değil, bir bilgelik hâlini taşır. Düşünmeden söylenen bir kelime bazen bir ömrün sessizliğine mal olur. O yüzden bazen susmak, en bilge tavırdır. Her söz yerinde söylendiğinde güzeldir; yerinde söylenmeyen her söz ise kalpte bir yara bırakır.
İnsan, sorumsuzca söylediği sözünün bedelini hemen ödemez; ama bir gün mutlaka öder.
Kaynak: YENİ SAKARYA GAZETESİ