Asrın felaketini yaşıyoruz, içimiz yanıyor, ağlıyoruz.

Ülkem insanları seferber olmuş, yediden yetmişe felaketzede kardeşlerimize yardım için elinden geleni yapmak, faydalı olabilmek için caba sarf ediyor.

Bu felaketin sosyolojik travmalarını en iyi biz Sakaryalılar ve Marmara bölgesinde yaşayanlar bilir.

Hükümet, 1999 depreminden üç gün sonra şehrimize gelebilmişti.

Ne bir kazma, ne bir kürek, hiçbir şey yoktu..!

Allah c.c dönemin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek beyden razı olsun.

Deprem sabahı;

Ekmek dolu otobüslerle, kurtarma ekipmanları ve yardım malzemeleriyle ilimize gelmemiş olsaydı perişan olan halimizin tarifi mümkün olmazdı.

Sayın Gökçek’in 1999 depremi ve sonraki aylarda, Sakarya ve Düzce’de yaptıklarını asla unutmayacağız.

Bu gün ki, asrın felaketi münasebetiyle bir kez daha sayın Gökçek’e şükranlarımı sunarım.

Keşke bu felakette ’de  sayın Gökçek’ten istifade edilseydi..!

Asrın felaketini yaşadığımız ilk saatlerde ışık hızıyla organize olan hükümet ve yetkilileri, 3 saat gibi bir zaman dilimi içerisinde felaket alanlarına ulaştı.

Hemen akabinde kurtarma ekipmanları ve tüm arama kurtarma mensubu STK’lar, Devlet kurumu çalışanları olay mahalline ulaştı.

Felaket çok büyüktü!

1999 Marmara depremine hiç benzeşmeyen bir yıkımla ülke yüzleşmişti.

11 ilimiz nerdeyse haritadan silinmiş, can kaybı binlerle ifade edilebileceği raporlanmıştı.

Felaket anında Ülke yöneticilerinin ve kamu kurumlarının katkı sağlayacağı TAMP acil düzeni devreye sokulmuş.

Yıkıma uğramış illere daha önceden belirlenmiş, Valiler, Büyükşehir Belediye Başkanları, İlçe Belediye Başkanları acilen sevk edilip göreve başlatılmış.

Enkazdan insan kurtarma yarışı başlatılmıştı.

Felaketin ilk günlerinden itibaren aksaklık ve organizasyon hatalarından bahsedenler;

Şunu unutmasınlar ki;

Asrın felaketiyle yüz yüze geldiğimiz bu olayda, Dünya’nın hangi ülkesi olsa fazlasıyla çaresiz kalırdı..!

Şükürler olsun ki bizler hesap edilen kadar çaresizde kalmadık.

Kesinlikle aksaklıklar olmuştur, olmalıdır da, yaşadığımız felaket tarihte örneği olmayan türdendi.

Felaketin hacmi, kapsamı ister istemez aksilikleri de beraberinde getirmesi çok normal değil mi?

Binlerle ifade edilen çok katlı çöken bina,

Bilime, ilime itibar etmeden inşa edilen konutlarda cabası.

Felaket bölgesine gönderilen iş makinaları Avrupa basınında konu oluyor, bu Türkler çıldırmış olmalı, yardım götüren araçlar kanat takmış frenleri yok deniyor.

Buna rağmen birçok insanımıza yetişemedik.

Felaketin büyüklüğü insanlarımıza yetişmekte bizlere engel çıkardı.

’’67 Adapazarı. Depremini gördük,

74 Kıbrıs çıkarması Ayşe tatile çıkıyor dendi, onu da gördük.

94 Çiller krizini gördük.

Çernobil faciasını da gördük.

Heyelanlar yangınlar seller gördük.

99 Marmara depremini yaşadık ve gördük.

Bugüne geldiğimizde

Maraş Pazarcık merkezli 11 ili kapsayan depremi gördük ve yaşıyoruz.

Bundan sonra ne görürüz bilemem.

Bize zaman kaldı mı onu hiç bilemem.

Şu bir gerçek ki; Geldiğimiz noktada, Binaları sağlamlaştırmadan önce insanlığımızı,

Onarıp vicdanımızı tesis etmeliyiz.

İnsanlık hasiyetini arıyor,

Güven duygusu gitti mi bir daha asla geri gelmez

DİP NOT.

Nefsimizin oyuncağa olduk.

Dünya malı dünyada kaldığı halde tapmaya devam ettik.

Mal Mülk Makam tümü ayranın üstündeki köpük, Diyen Özcan Çamdağ abime ‘’ de kalbi teşekkürlerimle.

Sonuç olarak;

Ülke üzerinde yayılan çeşitli mani latif söylemlere itibar etmemeliyiz, biz ülke olarak çok güçlüyüz.

Bu durumunda üstesinden geleceğiz.

Her zamankinden daha güçlü bir ülke, tüm olumsuzluklara rağmen Kardeş Kalabilen TÜRKİYE..!

Selam ve Dua İle

Ne Zaman İnsan Oluruz

’’birbirimizi karşılıksız sevmeye devam ettiğimiz müddetçe’’