Portre / Fahri Tuna
Tokat balı. Tokat’ın balı. Tokatlı bal.
Ballı metinlerin kalemi.
Şehirler benim zihnimde yazar dostlarımla kaimdir. Van Müştehir Karakaya’dır mesela, Edirne Sedat Sayın, Ordu Selçuk Küpçük’tür örneğin, Eskişehir Mustafa Özçelik. Benin için birçok şehrimiz böyledir.
Tokat kimdir senin için ey Fahri Emmi? diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Hiç düşünmeden, hemencecik söyleyeyim: Mustafa Uçurum ile Ali Bal.
Zihnim nedense ikisini birden algılıyor. İkisibiyerde. Ne kadar çok benziyor bu iki Tokatlıbirbirine. Yeşilırmak bakışlı, hey on beşli on beşli duruşlu, kitabın ortasından yazışlı iki güzel adam. Yüz fotoğrafın doksanında, elli etkinliğin kırkında, yirmi beş şiir akşamının on sekizinde birlikte gördük onları. Birçok etkinliğin düşüneni, uygulayanı, sürdüreni ikisi oldular, biliyoruz. Yan yana, omuz omuza, kol kola. Arkadaş, yoldaş, babaannemin deyimiyle ayaktaş. Bütün bir Türkiye böyle gördü, böyle bildi, böyle anladı onları. Ne güzel.
Benzerliklerimiz farklılıklarımızı anlatmak içindir diyen özdeyiş yazarı Mehmed Selahaddin Şimşek Ustamıza rahmet olsun. Öyledir. Bu iki kadim dost ne kadar benziyorsa, o kadar da farklıdır. Bu sosyolojik kanun, herkes kadar, Mustafa ile Ali kardeşlerimiz için de geçerli:Mustafa dergicidir daha çok mesela, benim gözümde, Ali organizatör. Biri okuyup değerlendirendir yazılanları, diğeri getirip okutan. Birincisi şairlerin-yazarların sesidir dergi dergi, ikincisi şairlerin-yazarların sesine zemindir sahne sahne. Mustafa’da kalem birazcık daha öndedir, Ali’de kelâm. Uçurum daha dışarıya dönüktür, Bal daha içeriye. Önceki TYB’dir, ikincisi TDED. Mustafa şiir ve öyküdür daha çok, Ali hikâye ve deneme.
İkisi de Tokat âşığıdır elbette. Son tahlilde, Ali burun farkıyla daha Tokatlıdır benim kalbimde. Külebi Külebi, Akzambak Akzambak, yazma yazma.
Bilmem yanılıyor muyum? Yanılabilirim. Yanılmak bana mahsus. Eyvallah.
Benimki aynadaki yansı. Yansımaları. Gölgeleri.
Gölge gölge, imge imge, öykü öykü, iki güzel adam onlar. İki güzel, iki özel, iki özgün.
Severim ikisini. Severiz. Tüm Türkiye sever. Tokat, onlarla güzel. Ve zengin.
Ali benim için van’mendir. Gavurcasıyla oneman. (Siz bunu birinci adam olarak anladınız, değil mi? Çok haklısınız. O manaya da geliyor zaten.) Kazın ayağı öyle değil; Van’da kardeşim o benim. Van’da karşılaşmıştık. İkimiz de proje canavarı Van Valisi Ozan Balcı’nın iki önemli projesinin koordinatörüydük. (İki yılda 504 projeyi hayata geçiren bir enerji küpüve hizmet âşığı validen söz ediyoruz.) Van Gölü kıyısında, kucaklaştık. İlk yüz yüze-ruberukarşılaşmamızdı hatırladığım. Ama kırk yıldır görüşememiş ağabey-kardeş olarak sarıldık birbirimize.
Ne güzel bir gündü. Bal gibi bir sohbetti. Sözler bal, gözler bal, özler bal.
O kitap kitap, kitaplık kitaplık, kütüphane kütüphane Van kesilmişti. Ben lise lise, üniversite üniversite, öğrenci öğrenci Van’dım. Van’daydık. Vanlı’ydık. Vancı’ydık. Lebalep Van’dık. Lebalep Türkçe, lebalep Türkiye’ydik. Dostça kardeşçe yazarca.
Birinci sınıf organizatör, birinci sınıf kalem, birinci sınıf kelâm olduğuna tanık oldum Ali Bal’ın. İki dünyada da şahitlik ederim. Daima.
Şairdir. İyi şair. Şiiri, şairleri sever. Hemşerisi Külebi hayranıdır. Külebici Ali dense yeridir.Cumhuriyet şiirinde Tokat’ın sesi olan Cahit Külebi adına, on küsur yıldır düzenli anma programı yapması ne büyük bir vefa ve kadirşinaslıktır. Zile zile. Dize dize. Helal sana be Ali. Helal ikinize Ali ve Mustafa.
Külebi’nin ardından Arif Nihat, Necip Fazıl, Sezai Karakoç’tan beslenmiştir. Dünle bugünü dizelerinde kaynaştırmış kalemdir o.
Vefa adamıdır. Tıpkı Uçucum kadar. Birlikte Türk edebiyatına damga vurmuş büyüklere vefa geceleri düzenlemektedirler. Ne güzel şeydir vefa. 130.000 kelimelik Türkçe Sözlüğün tek başına üçte biri olan bir kavramdır, o.
Şiiri, kalplerin şarkısı olarak görüyor. Yunus’u içselleştirmeden şair olunamaz! Yunus demek, Türkçe demektir, sözü de onun. Katılmamak mümkün değil.
Yakınları ne der bir şair için, merak ederin hep. Mustafa Uçurum onun hakkında, benim içinAli, dost, arkadaş ve yoldaş, diyor.
Birinci sınıf adamdır demiştik. Türkiye’nin birinci takımının taraftarıdır da. Yani Galatasaraylı. Tıpkı oğlu Ali Kerem gibi. Tıpkı ayaktaşı Uçurum gibi. Tıpkı bu satırların yazarı gibi. Ne de olsa akıllı ve ileri görüşlü adam.
Saraylı adam. Sulusaraylı hem de. Türkiye’nin en eski yerleşimlerinden Sebastipolis’te yaniSulusaray’da doğdu büyüdü serpildi. Şimdilerde kelime kelime satır satır mısra mısra cümle cümle organizasyon organizasyon saraylar inşa ediyor bizim Ali. Yeni olduğu kadar eski adamdır, eskinin de adamıdır. Bir gün Ali’yi Sulusaray’a belediye başkanı görürseniz hiç şaşırmayın. Bal gibi de üstesinden gelecektir. İnanıyorum. İnanıyoruz.
Müthiş bir çevresi vardır. Her şairi, yazarı, akademisyeni bilir. Avucunun içi gibi hatta. Kimin doktorası hangi alandan, kimin tezi nedir, kimin makalesi nerede hangi temalı; akademiyanınhafızasıdır dense abartı olmaz.
Artık ellisine merdiven dayayan Ali kardeşimiz birçok şeyi başardı. Şiir, hikâye, deneme, köşe yazarlığı, onlarca ulusal organizasyon, yüzlerce başarılı etkinlik. Zannımca içinde bir ukde kaldı: Akademisyenlik. Olmadı olamadı. Ah ki ah. Sevgili Ali, öyle garip bir ülkede yaşıyoruz ki, Türk edebiyatı alanında doktora yapabilmek için iyi düzeyde Türkçe bilmenin değil iyi derecede İngilizce bilmenin şart olduğu dönemlerden geçiyoruz. Adeta müstemleke akıllar hâkim. (Not, İngilizce düşmanı değilim. Oğlum İngilizce metin tercümeleri yapıyor, kızım Boğaziçi mezunu, damadım Boğaziçi’nde doktorasını yeni tamamladı, iki de İngilizce çeviri kitabı var.) Derdim yabancı dil düşmanlığı değil; İngilizce fetişizmine karşıyım. Daha gençsin Ali, sabırlı olasın. Bir gün Türkiye’de Türkçe hâkim, öz vatanında garip kalan ana dilimiz, İngilizceden daha değerli olacaktır. Sen de yürüyerek profesör olacaksın. Olacak bu. Olacak bunlar. Ben görmesem de siz göreceksiniz.
Ali Bal benim için İngilizcesiz edebiyat doktorudur. Ne doktoru, doçenti doçenti.
Milat’ta yerli yerinde köşe yazıları yazıyor. Ödüldaşız; 2022 ESKADER Edebiyat Ödüllerinde o yılın köşe yazarı ödülüne lâyık görüldü, bendeniz yılın portre yazarı ödülüne. Hakkıdır. Yerden göğe.
Eskitme hüzünler taşıyor, Ali yüzünde. Soğudu ellerimiz / Evlerimiz, diyor. Bir yetimin gözyaşlarını sürsem yarama / Merhem olur bilirim, der bize bir dizesinde, Terütaze benizler solar / Kül rengine boyanır şehirler ve denizler, der bir başka dizesinde, Gazzeli yetimler için.
Her şair bir dizeden ibaretse eğer, Ali Bal benim için, Cennette yemek var diyen Suriyeli yetimin / Kalbimizi vuran o sözlerinden sözlerinden, dizesidir.
Ali Bal, Tokat edebiyatının yarısı.
Yarım Tokat.
Ballı Tokat. Tokat’ın balı o.
Tokat balı Ali. Daha ne olsun.



Kaynak: YENİ SAKARYA GAZETESİ