Evet, mümkündür deyip konuyu kapatabiliriz. Ancak mesele sanıldığı kadar kolay ve basit değildir. Ali İmran suresinde kat kat faiz yemenin yasağı, Uhud savaşının anlatıldığı ayetler esnasında nazil oluyor. Zira savaş zamanlarında ekonomi zora girince kolay ve garanti para kazanma yolları da kolaylaşır.

İnsanın mal sevgisine düşkün olduğu bir gerçektir. İki vadi dolusu altın verilse üçüncüsünü isteyeceği Nebi aleyhisselam tarafından açıklanmıştır. Malın lehine, korunması gerektiğine dair ve aleyhine ait ayetler okumak mümkündür. Ülkemizin kuruluşunda istiklal savaşı için gelen paralarla banka kurulduğundan beri haram ve haksız kazancın yolları açılmış ve kolaylaştırılmıştır. “Vergisi verilmiş kazanç kutsaldır” denilerek genelevden içkiye, kumardan domuz satışına kadar birçok kanuni olsa da dinen haram olan kazançlar teşvik edilmiş ve kanunen korunmuştur.

Devlet başkanı dahi hakkında “Nas” var dediği faize mağlup olarak faizcilerin şahlanışını hızlandırmıştır. Çünkü parçalı çözüm, faize engel olamamaktadır. Ülkemizde son zamanlarda iki şey çok gündemdedir. Medya fenomenlerinin geliri ve futbolcuların banka müdiresine yüksek geri dönüşümlü para teslim ederek sözde kayıplarıdır. Bu meselenin ferdi, toplumsal, siyasi, dini, ekonomik gibi birçok boyutu vardır.

Futbol piyasasının kazanç sistemi sanki kumar bağımlılarının sistemine ve kar zarar oranlarına benzemektedir. Dünya çapında para ve satış üzerinden sporun pazarlanması büyük oranda bir kandırma ve fenomenlerin oyununa benzemektedir. Kumar bağımlılığı gibi spor demiyorum futbol endüstrisinin bağımlığı da başta devletler olmak üzere herkesin en kullanışlı metası haline gelmiştir. İstanbul Şehir Üniversitesinin 400 milyon borcu var diye kapatılırken aynı yöneticiler futbol kulüplerine hem para vermişler ve hem de borçlarını silerek onlara bedava stadyumlar inşa etmişlerdir.

Ülkemizde Ayasofya’nın açılması, okullarda dini seçmeli derslerin verilebilmesi, başörtünün serbest olması, imam hatip lise ve ilahiyatların kolayca açılması takdire şayan olmakla beraber ülkemizde adalet ve iktisat konusunda başarılı bir yol izlenememesi ortaya bu faciaları çıkarmıştır. Eski dönemde Anadolu holdingleri, İmar Bank, İhlas Finans, Jetpa ve holding benzerleriyle daha önceki dönemlerde ise banker facialarını benim yaşımdakilerden bilmeyen yoktur.

Her dönemde yolsuzluk ve haksız kazanç olabilir hatta Peygamberimiz zamanında dahi savaştan haksız ganimet alanın ateş aldığı uyarısını biliriz. Şu zamanda ise üç husus önemlidir. Yaşadığımız laik ve disiplinsiz ekonomi sistemi, bazı mesleklerin karanlık para ilişkileri ve Müslümanım diyen yöneticilerin kariyer peşinde koşarken bu meseleler ayyuka çıkınca haberimiz var demeleri çok acınası bir durumdur.

Göğsünü sosyal medyada açarak para toplayanlar ile film adına artist olup aynısını reklam ve sinemada oynayanların aslında birbirinden pek bir farkı yoktur. Biri amatör, diğeri ise sanat kılıfına giydirilmiş teşhir ve röntgencilikten farksızdır.. Kadın dernekleri toplumu ifsat eden bu kadınlara karşı suskun hatta destekçisi konumundadır.

Eğitim sistemimiz maalesef bu işlere ve yollara ya gençliği teşvik etmekte ya da müşteri eylemektedir. Yılbaşı gecesi programlarında yaşı 60 veya 80 olan kadınların dahi yüksek paralarla programa çıkabilmesi, hem toplum adına yüz kızartıcı ve hem de onar adına bir mahcubiyettir. Din algısı bir tarafa, insanlık olgusu dahi tartışılır bir duruma gelmiştir. Ülkenin yaklaşık beş yılının en az bir yılı farklı iki seçim çalışma ve senaryolarıyla meşgul olunca, kendisinden icraat beklenilen insanlar enerjilerini sahte yetkilerle harcamaktadırlar.

Sistemi ahlaklı ya da batı gibi disiplinli olmayan ülkemizde fenomen veya bankacılara güven vererek soygunların tükenmesini beklemek mümkün değildir. Münkeri nehyetmekle sorumlu olmak sadece Cuma hutbesinin okunmasıyla mümkün değildir. Hutbe yetkilileri görev hatırlatmaya yarar yoksa sadece boş bir söz olarak uçar gider.

Ücret dengesizliğinin yaşandığı, fakirliğin revaç bulduğu, bir alıp bir verilen zamların yarıştığı bir durumda hayali edilemeyecek meblağların akılsız ayak ve başların elinde oyuncak gibi sömürü haline gelmesi sadece onların suçları değildir. Yetkili maliyeciler ve güvenlikten sorumlu olanlar ve onların yöneticileri bu soygundan sorumludur. Bu sıradan bir iş değil toplu ve örgütlü bir soygundur.

Fakir halkımızın spor adına soyguna zeminin hazırlamaları ve fenomen denelere imrenmesi helakımızı yaklaştırmaktadır. Mutref denen bu refah tabakası fasıklığı tercih etmişlerdir. Faizi banklar yaparsa sistem cevaz veriyor, şahıslar yaparsa tefeci oluyor, tıpkı zina gibi vergi vermeden zina yapanlar kazanç elde ederse suçlu, vergi verirse suçsuz hatta patroniçe Manukyana ödül bile verilmiştir.

Sistemde cevazı olan işler sistem dışında da yapılmaya devam edilince insanlar bu işlere merak sarıp, koşarak ateşine kavuşmaktadırlar. İktisadi ateş ve geçim yorgunluğu bomba atılmadan yapılan savaşa benzer ve toplumu düşmanın eline teslim eder.