“Veri vatan gibidir; korumazsan işgal edilir.”

Modern dünyanın en keskin gerçeği şu;

Artık savaşlar tankla değil, veriyle yapılıyor.

Cepheler değişti, ama niyet aynı.

Kimse toprak istemiyor artık; herkes bilgi istiyor.

Ve o bilginin nerede, kimde ve nasıl korunduğu; bir ülkenin bağımsızlığının sessiz ölçüsü haline geldi.

Türkiye’nin etkili diplomasi atakları sonucu, Amerikanın mihmandarlığında gerçekleşen Filistin barış süreci ve bundan sonrası için, çok daha fazla önem arzeden, sayanimleri iyi tanımak ve bunlara karşı koymayı her dönemden daha fazla ihtiyacımız olan dönemdeyiz.

Kimdir bu Sayanimler.?

Mossad’ın yıllar önce kurduğu bu gönüllü destek ağı,

İsrail istihbaratının dünyanın dört bir yanında “resmî olmayan ama etkili” kollarıydı.

Onlar evini açar, aracını verir, belge taşırdı.

Ama hepsi aynı duygu etrafında birleşirdi;

Bir amaç uğruna sessizce hizmet etmek.

Bugünse o ağ biçim değiştirdi.

Artık sayanim, kimliğini gizleyen bir kişi değil;

bazen bir veri merkezi, bazen bir yazılım şirketi, bazen de uluslararası bir sosyal medya platformu.

Yani modern casusluk, insan eliyle değil, kod satırlarıyla yapılıyor.

Ve ne acıdır ki, biz hâlâ “casusu film karakteri” sanıyoruz.

Oysa dijital çağın casusu, parfüm değil, şifre kokuyor.

Trençkot yerine hoodie giyiyor,

mikrofilm değil, “metadata” taşıyor.

Türkiye açısından tablo daha da hassas.

Çünkü ülkemiz, hem jeopolitik konumuyla hem de büyüyen dijital altyapısıyla

bu görünmez savaşın tam ortasında.

Yerli yazılımlar geliştiriyoruz, veri merkezleri kuruyoruz ama hâlâ birçok kritik bilgi

yurt dışı tabanlı platformlarda depolanıyor.

Bu da, farkında olmadan “modern sayanim ağı”nın bir parçası haline gelmek anlamına geliyor.

Milli İstihbarat Teşkilatı son yıllarda dijital güvenlik alanında büyük adımlar atıyor.

Fakat bireysel farkındalık hâlâ zayıf.

Bir e-posta eki, bir QR kodu, bir “ücretsiz Wi-Fi” bağlantısı…

Bütün bunlar artık modern dünyanın casus araçları.

Ve işin tehlikeli yanı şu;

Bir casus artık sadece bilgi çalmaz; algı yaratır.

Bir tweet, bir video, bir sahte haber…

Hepsi bir ülkenin iç huzurunu hedef alabilir.

Bu yüzden, dijital güvenlik sadece teknik bir mesele değil;

aynı zamanda bir millî bilinç meselesi.

Nasıl ki sınırları asker korur,

veriyi de vatandaş korur.

Sayanimler bugün belki görünmüyor, ama dijital izleri her yerde.

Ve Türkiye, bu görünmez savaşta yalnızca savunmada kalmamalı;

kendi siber istihbarat sistemini güçlendirip “oyun kurucu” konuma geçmeli.

Çünkü çağın en sert gerçeği şu;

Artık ülkeni değil, verini kaybedersen bağımsızlığını yitirirsin.

Selam ve Dua İle

Ne Zaman İnsan Oluruz

“Aklettiğimiz zaman”

Kaynak: YENİ SAKARYA GAZETESİ