TDK, Zam kelimesini: Bir şeyin fiyatını artırma, bindirim anlamında olarak açıklanmıştır. Hükümet zam paketini açıkladı cümlesini kendimi bildim bileli hep duyarım. Enflasyon ve fiyat istikrarı diye sayfalarca yazılır ve konuşulur.
Mesela TCMB’sının yayınlandığı 32 sayfalık bir bildiride “Enflasyon ve fiyat istikrarı” konusu işlenmiştir. https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/06084069-3751-44a3-ba98-fc5a65b908ba/Enflasyon_FiyatIstikrari.pdf?MOD=AJPERES
“ İlk cümlesi: Enflasyon bir ekonomideki mal ve hizmetlerin fiyatlarında gözlenen sürekli ve genel kapsamlı artışı ifade etmektedir. Son cümlesi ise: TCMB…Pratikte daha esnek bir enflasyon hedeflemesi anlamına gelen bu durum fiyat istikrar ile finansal istikrarın bir arada gözetildiği anlamına gelmektedir.”
Mevcut yazının içinde iktisat diline aiti kavramlar ve kısa açıklamalar vardır. Malumdur ki iktisat birçok rejimin ve iktidarlarının değişimine veya sürdürülebilirliğine sebep olmuştur. Bu sebeple rejimlerin ana karakteristiği haline gelmiştir.
Şimdi gelelim tarihten bir örnek sunmaya:
Mekke de iniş sırasına göre 29 sure olan Kureyş suresinin ana karakteristiği iktisat üzerinden Mekke halkını tevhide imana davettir. “Kureyş'i ısındırıp alıştırdığı; onları kışın (Yemen'e) ve yazın (Şam'a) yaptıkları yolculuğa ısındırıp alıştırdığı için, Kureyş de, kendilerini besleyip açlıklarını gideren ve onları korkudan emin kılan bu evin (Kâbe'nin) Rabbine kulluk etsin.”
Câhiliye döneminde Kureyşliler Allah’ın varlığına inanmakla birlikte putları Allah’a ortak koşuyorlardı, bu sebeple Kur’an onları, “ortak koşanlar” anlamına gelen müşrikûn sıfatıyla nitelemiştir. 610 yılında Hz. Peygamber’e Kur’an inmeye başlayınca Kureyş’in bir kısmı ona iman etmekle birlikte çoğu inanmadığı gibi Hz. Peygamber’e karşı gittikçe sertleşen ve savaşlara kadar varan bir mücadeleye girişmişlerdir. Bu direniş hicretin 8. yılında Mekke’nin fethine kadar sürmüştür. Mekke’nin fethedilmesiyle birlikte İslâmiyet’in karşısındaki Kureyş düşmanlığı da tamamen ortadan kalkmıştır. Bundan sonra İslâm’ın dünyaya yayılması için Kureyşliler’in ön saflarda mücadele verdikleri görülmektedir ( Casim Avcı, “Kureyş (Benî Kureyş)”.
Diğer bir âyet-i kerîmede, “Görmezler mi ki, çevrelerindeki insanlar durmadan yerinden koparılıp götürülürken biz (Mekke’yi) güvenli, dokunulmaz belde yapmışızdır?” (Ankebût 29/67) buyurularak bu nimetler hatırlatılmaktadır. Ayrıca başka bölgelerde üretilen sebze, meyve ve diğer gıda maddeleri Hz. İbrâhim’in duası bereketiyle (İbrâhim 14/37), bir ticaret merkezi haline gelmiş olan Mekke’ye getirilip satılır, böylece bura halkının ihtiyacı karşılanırdı. İşte sûrede Kureyş’in, bütün bu nimetlerin şükrünü yerine getirmek için Allah’a kulluk etmesi istenmiştir.
İslâm’ın zuhuruna yakın yıllarda Mekke ve çevresinde yoksulluk sorununun dayanılmaz bir hal alması yüzünden bu çevrede bir intihar geleneğinin oluştuğundan söz edilir. Bu uygulamaya, “birinin kapıyı arkasından kilitleyip, açlıktan ölünceye kadar hiç kimseden hiçbir şey istememesi” anlamında i‘tifâd deniliyordu.
İbn Hamdûn’da anlatıldığına göre “Kureyş’in i‘tifâdı” şöyleydi: “… Onlar fakir düşünce açık araziye çıkarak kendileri için çadırlar kurup oraya kapanırlar, en sonunda yoksulluk durumları bilinmeden öylece ölürlerdi… Nihayet Haşim yetişkin bir insan oldu; kavmi arasında büyük itibar kazandı. Bir gün dedi ki: ‘Ey Kureyş topluluğu! … Şu i‘tifad (fakirlik yüzünden intihar olayı), birçoğunuzun başına gelmektedir. Bu hususta bir fikir geliştirdim.’ ‘Fikrin neyse emret yapalım’ dediler. Haşim şöyle devam etti: ‘Fakirlerinizle zenginlerinizi kaynaştırmayı düşünüyorum; bir zenginin yanına onunla aynı sayıda aile efradı bulunan bir fakir vereceğim. Zengin olan yazın Şam bölgesine, kışın Yemen bölgesine yapacağı ticaret yolculuğunda o fakiri yardımcısı olarak yanında götürecek; böylece zengin kazandıkça fakir ve onun ailesi de onun gölgesinde geçimini sağlayacak ve bu uygulama i‘tifadı ortadan kaldıracak.’ ‘Ne güzel düşündün!’ dediler. Bu suretle Haşim insanlar arasında bir kaynaşma (ülfet) sağladı…”
Kureyş halkı, Haşim’in çözüm teklifine uyarak aralarında ülfet kurdukları, birbirine merhamet gösterip yardımlaştıkları, yoksulları doyurup açlık ölümünden kurtardıkları için –putperest olmalarına rağmen– Allah da onları fil ordusuna karşı korumuştur.
Gelelim yazının sonuna: Ben iktisat, üretim ve buna bağlı kavramların mahiyetini bilmem ama bir yurttaş olarak ekonomik dalgaların tsunamiye dönüşmesinden memnun değilim. Kendimden başlarsam emekli maaşlarının niçin çok düşürüldüğü ve hak ettiği teşekkürün kıskanıldığını anlamış değilim. Ülke sisteminin, rejiminin adı ve mahiyeti ne olursa olsun, sözüm ona bizi temsil edenler tok ve rahat, edilenler ise endişeli bir hayat yaşıyor. Kelime-i şehadet güvenlik ve rızık endişesini ortadan kaldırmayı vadediyor ve bu görevi Müslümanlara veriyor. Müslümanlar ise aç ve yoksulluktan çöllere değil çadırlarını denizlere ölmek için kuruyor ve dalıyorlar. Ölene rızık ve güvenlik lazım değil ki vesselam.