Vatan bekçimiz ve gözbebeğimiz TSK’den emekli, inşaallah bir asrın son çeyreğinden daha nice yıllara doğru yol alan bir  yaşta, ama,hala gençliğinden,  dinçliğinden, hareketliliğinden, heyecan ve hassasiyetlerinden hiçbir şey kaybetmemiş, babacan ve candan, içten, açık sözlü,merhametli,ama kaşınanı da kaşımaktan! geri durmayan,sevgi ve hürmet ettiğim, atom karınca ve yaşlı delikanlı Ömer Tandoğan ağabeyimiz; ilim ve bilgiye olan ilgi ve bağlılığının eseri olarak, uzun yıllardır biriktirdiği arşivindeki  bir hayli dökümanından zaman zaman bana getirir ve yazı hayatıma yeni kaynaklar sağlar. Geçenlerde, bir yakın dostunun yeni evlenmiş genç ve eşine hitaben yazdığı mektubu verdi bana. Anlamlı,değerli, hususen gençler için yararlı ve edebi bulduğum bu mektubu sizlere arz ediyorum.

               “ “Sevgili F. Ve değerli eşi E.Hanım;

                Yüreği insanlık sevgisiyle dolu merhum dedeniz M.A. ağabeyimle olan dostluğum babanızla ve sizlerle devam etmektedir. Dedenize sonsuz rahmetler dileyerek mutlu gününüzde sizlerle bazı duygularımı paylaşmak istiyorum. Yeni bir hayata adım atarken, sizleri bir büyüğünüz ve  amcanız olarak, yılların tecrübelerinden süzülen bazı duygu ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

               Bildiğiniz gibi varlığın iki temel kaynağı, toprak ve sudur. Canlılar doğar, büyür, çoğalır ve ölürler. İlahi düzen böyle kurulmuştur. Yüce Allah insanlara ve bütün canlılara sayısız nimetler bahşetmiştir. Sevgi, merhamet, acıma ve  sahip çıkma duyguları sonucu ortaya çıkan evlilik, bizleri hayata daha kuvvetli bağlamaktadır.

               Toplumun temeli AİLEDİR. Düzgün ve düzenli ailelerin yetiştirdiği bireyler, toplumun sağlam temelini ve yarınlarını oluşturur. Aşkın, sevginin, muhabbetin ve sadakatin timsali olan kumru kuşlarının yaşamı, bu konuda, gerçekten de insanlara ibret olacak bir örnektir. Ölünceye kadar birbirlerini üzmezler, kavga etmezler. Aile ocağı, bu kumrular gibi olmalı ki, yaşam; sevgi ve huzur içinde geçsin. Hayat mücadelesinin her geçen gün zorlaştığı günümüzde, sevgi ve saygıya dayanan  hoşgörülü bir hayatın, zorlukları asgariye indireceğini, tecrübelerime dayanarak sizlere aktarmak istiyorum.

              Sevgili F. ve değerli eşi; Her evin yaşam düzeni ayrı olmakla beraber, sistem ve nizamları birdir. Arzularınız doğrultusunda nizam ve intizamlarınızı, hayat arkadaşınızla anlayış ve hoşgörü içinde devam ettireceksiniz. Nezaket, terbiye, alçak gönüllü, güler yüzlü, adil ve vicdanlı hareket etmek, yaşam boyunca en büyük hedefiniz olsun.

              Yuvanızın içinde gizli ve saklı sırlarınızı, en yakın anne ve babanıza dahi anlatmamalısınız. Zira, meydana gelebilecek dedikoduların, anlaşmazlık ve geçimsizliklerin çoğu, bu gibi olur olmaz mevzuların başkalarının ağzında sakız olmasından doğar. İnsan hayatında hatalar, insana tecrübe kazandırır. İnsanı mutluluğa götüren güç, zorlukları aşarak kazanılır. Mutluluğa giden yolda emek vermeden, çile çekmeden, güçlükleri aşmadan, alt etmeden olgunlaşmak mümkün değildir. Olgunluğa ulaşamamış kişi, münakaşa eder. Özür dilemesini bilen, hatalarını ve yanlışlarını kabul eden, olgun insandır.

            Mutluluk ve huzura giden yolda, zaman zaman zorluklar, sıkıntılar, güçlükler yaşanır. Engelleri ve zorlukları aşarak, sabırla kazanılan huzur ve mutluluk, insan için moral ve manevi güç olur. Bazen çevremizde agresif olan, hem kendisi hem çevresi ile barışık olmayan insanlar görürüz. Bu tür insanların ortak özelliği; her şeyden, herkesten şikayetçi olmaları ve dedikodudan beslenmeleridir. Mümkün olduğu kadar bunlardan uzak durulmalıdır. Bildiğiniz gibi, bir binanın temeli vardır. İnsanlığın temelinde hoşgörü, güleryüz, merhamet ve vicdan gibi ulvi özellikler olursa, kişiliği ve temeli sağlam olur. Huzurlu bir aile ortamında kendisine, ailesine, topluma ve insanlığa yararlı fertler yetiştirir. Tebessüm ve güleryüz çözüm getirir. Kelebek çiçekle, kız duvakla süsünü tamamlar. İyi iş, iyi insan elinden çıkar. Yalan, sisli dağa benzer ve er geç meydana çıkar. Yapacağın her işini önceden düşün. Az laf hoşa gider, çok laf boşa gider. Taş taşı, laf taşıma. Yalnız gözle değil, vicdanla da görmeye çalış.

               Sevgili  Gençler!  Ekte gönderdiğim, bir annenin kızına ve bir babanın oğluna nasihat içeren mektuplarını ( tek bir makaleye sığmayacağı için, nasihatleri ayrı bir yazı da ele alacağız) defalarca okuyun. Hayat mücadelesindeki engelleri aşmada sizlere yardımcı olacaktır. Sizleri daha çok olgunlaştıracaktır. İnsanlığa, topluma ve gençliğe yol gösteren özlü sözler ve nasihatler sizlerin ufkunu açacaktır.

               Toplumumuzda çok iyi bir deyim vardır. “ Yediğim soğan ekmek olsun,sardığım civan olsun, yeter ki sevgi muhabbet olsun. Her zorluğa katlanılır, zorluklar aşılır.”

               Sözlerimi, birçoğunuzun duyduğunu sandığım, benim de çok hoşuma giden sözlerle bitirmek istiyorum.

               KAVGAYI, bir ağacın yaprağına yazmak isterdik, son bahar gelsin, YAPRAKLAR KURUSUN diye. ÖFKEYİ, bir bulutun üzerine yazmak isterdik, yağmur yağsın, BULUT YOK OLSUN diye.  NEFRETİ, karların üzerine yazmak isterdik, güneş açsın, KARLAR ERİSİN diye. SEVGİYİ, yeni doğmuş bebeklerin yüreğine yazmak isterdik, onunla büyüsün, DÜNYAYI SARSIN diye.

               Yukarıdaki dilkek ve temenniler, tüm yaşamınızı kuşatsın. Sizlere huzur ve saadet içinde, sevdikleriniz ile birlikte sonsuz mutluluklar dilerim.””