Yaklaşık 50 yıldır, dışarıdan ama içeride olandan çok daha fazla, herkese eşit mesafede ve tarafsız bir gözle seçimleri izlerim. 

           Her seçimde “batan geminin mallarına” hücum eder gibi, vekilliğe de büyük bir rağbeti ve hücumu gördük. 

              Hususen seçimi kazanacak partilere hücumu görüyoruz. Kazanamayacaklara ise rağbet yok. Demek ki, hizmet değil, vekil olma, kendine vekil olma revaçta. 

              Günümüzde de durum farklı değil. 

              Düşünüyorum da, vekilliğe bu hücumun sebebi, cazibesi ne? 

              Elbette her meslekte olduğu gibi, vekillikte de istisnalar var ve bu istisnaları hariç tutarak; 

              Konforlu meclis koltuklarında oturmaktan, toplantılarda el kaldırıp indirmekten, 

              Konforlu binalarda ucuz ve leziz yemekler yemekten, keyfine bakarsa, hiçbir şey yapmadan beş seneyi doldurmaktan, hiçbir yük ve risk taşımamaktan, 

              Pırotokollerde en önlerde olmaktan, cenaze namazlarında en önde yer bulmaktan, 

              Sn. vekilim hitaplarına mazhar olmaktan, sadece siyasi arkası olduğu ve bir işim düşer endişesiyle saygı ve hürmet görmekten, 

              Yalancı ve iki yüzlü sevgilere, alkış ve takdirlere muhatap olmaktan, 

              Muhalif olur olmaz kaldırılma ihtimali olabilecek dokunulmazlıktan, 

              Yukarılarla, tepedeki etkili ve yetkililerle yakın olup, çevre edinmekten, 

              Bir de ballı emeklilikten başka neyi var? 

               Maaşı saymadım. Zira, vekil maaşından kat kat fazla özel veya kamu maaşları var. 

               Gerçekte maaş ve yan kazanımlar için de talip olanlar yok değil. 

               Ama dağlar kadar, deniz sularından fazla sorumluluk ve vebali var. 

               Fırat kenarında kaybolan koyundan bile  sorumluluk ve vebal var. 

              Ülke ve millet aleyhine, ümmet ve insanlık aleyhine bir yığın icraata ortak olmak  

var. Ateşten gömlek giymek var. BÜYÜK HESAP GÜNÜ, hesap vermek var. 

               Alınan her karar, çıkacak her yasanın menfi yönlerinden sorumluluk ve vebal var. 

               Parti ve gurup kararına itiraz edememek, önüne geldiği gibi onaylamak var. 

               Tüysüz yetimin hakkından maaş almak, yemek yemek var. 

               Meclisteki gurup sayısını artırmak, boş sıraları doldurmak, sadece devamsızlıktan sınıfta kalmamak ve sınıfı geçmeye yetecek en asgari notu almak için okula giden talebe gibi olmak var. 

               Bütün iradeni, Genel Başkana ya da parti yönetimine teslim etmek, 

               Milletin vekili değil, Genel Başkanın vekili olmak var. 

               Beş sene boyunca, parti pıroğram ve politikası dışında tek bir cümle edememek, 

               Partinin tek bir yanlışına bile muhalefet edememek, zorla da olsa sineye çekmek, yutmak var. 

               Partinin ve Genel Başkanın en bariz yanlışlarına bile susmak var. 

               Dahası, “Asıl iken, vekil olmak” var. 

               O zaman neden vekilliğe hücum ediliyor? 

               Cevabını bulamadım! 

              Gelelim aday adaylarına. 

               Sorduğunuzda ve sorulmadan da “ülkeye ve millete hizmet için,” aday olduklarını, 

              Halkın sorunlarını meclise taşımak ve çözmek için bu işe talip olduklarını, 

              Vekilliği en iyi kendilerinin yapacağını, esasında en önce kendilerinin bu işe layık olduklarını söyleyeceklerdir, söylemektedirler. 

                 Yine istisnaları hariç tutarak, bütünü aynı torbaya koymadan ve toptancı bir yaklaşım sergilemeden çoğunluğa baktığımızda, 

                 Vekillik değil, bir şube şefliği yapamayacak talepliler görüyoruz. 

                 Sadece “kendine vekil” olacakları, sadece o titri almak için aday olanları, 

                Yukarıda sıraladığım avantajları elde etmek için canhıraş uğraşanları görüyoruz. 

                Vatandaşın kolay ulaşamayacağı, ulaşsa da sorunları ile samimiyetle ilgilenmeyecek, çözüm için hiçbir risk almayacak, oyalanıp atlatılacak, kıredisini vatandaştan, garip gurebadan, kimsesizden yana değil, güçlü ve itibarlıdan yana kullanacak, 

                Sessiz, sakin, uyumlu, emirlere itaat edecek, Genel Başkanın ağzına bakacak, her emrine uyacak, gurubun tek bir kararına itiraz etmeyecek, esasında sadece kendi için, kendi geleceği için vekil olmak isteyenler ekseriyette. 

                 Yukarıyı sıkıntıya sokmayacak, ısrarlı talep getirmeyecek ama halkın içinde her yerde olacak, her yerde fotoğraf çektirecek, 

                 Bol bol tebessüm edecek, kucaklaşacak, rol icabı tevazu gösterecek ama hiçbir işi görmeyecek, kendi geleceğini dava edinmiş adaylar. 

                 Yumruğunu masaya vuracak, söke söke alacak, gece gündüz koşacak, seçmenin tek tek her derdiyle ilgilenecek, adalet ve ahlakın tesisi için çalışacak, hiçbir haksızlığa göz yummayacak, kendini vatan ve millete adayacak adaylar ekseriyetle yok. 

                 O tip insanımız, zaten aday olmuyor, bencil ve kirli siyasetten uzak duruyor. 

                 Aday olmak için her kapıyı çalanlar revaçta. 

                İlle de vekil olmak isteyenler, bunun için can atanları, baştan çizmek gerek. 

                Çünkü onlar, millet için değil, kendileri için uğraştalar. 

                Hiç uğraşmayanları, kenarda duran, politika çamuruna bulaşmayan dürüst insanları bulmak gerek.