Oğlu Arif Ümit Uztürk ile 1970’lerin Efsane Beden Terbiyesi Bölge Müdürü Necmi Uztürk Üzerine - I Söyleşi: Fahri Tuna
Arif Abi, Beden Terbiyesi Sakarya Bölge Müdürü olarak 1960-85 yılları arasında görev yaptığı yirmi beş senelik süreçte şehrin sporunun temelini atan, güzel ve zarif insan, rahmetli babacığını konuşmak istiyorum bugün. Emekliliğinin üzerinde tam 40 koca yıl geçmiş. Uztürkler Adapazarı'nın köklü ailelerinden. Birkaç cümle ile köklerinizden bahsedebilir miyiz? Babamın babası Mehmet Dedemler, çok geniş bir aile. Bizimkiler Uztürkler. Şehrin büyük tüccarlarından Hamit Necati Efendi, ki Erdoğan Çamlıyurt’un dedesi, dedemin dayıları. Sertlerle akrabayız. Saraçoğlu Ailesiyle de akrabayız. Kökümüz Kaynarca Köyü’nden. Bugünkü Kaynarca ilçesinden yani. Bildiğim Kastamonu tarafından bir göç var Kaynarca’ya da. İki asır kadar öncemiz Kaynarca’ya dayanıyor yani.
Bize baban Necmi Uztürk’ü anlatır mısın? Memnuniyetle Fahri kardeşim. Öncelikle çok teşekkür ediyorum, rahmetli babamı vefatından otuz üç sonra gündeme getirdiğin için. Herkes, kamuoyu tabii onu, Necmi Uztürk olarak bilir. Babamın esas adı Mehmet Necmettin Uztürk. Mehmet ismini babasından almış. Çünkü dedemin ismi de Mehmet. Rahmetli kardeşim Akif’in adında da Mehmet var. Anlayacağınız üç Mehmet vardı bizim evde. Netice olarak, babamın nüfus kâğıdındaki kayıtlı ismi Mehmet Necmettin Uztürk. Ama bunu Adapazarı’nda kimse bilmez.
Kaç yılında Adapazarı’nın neresinde hangi sokakta doğmuş Necmi Amca. Uztürk Ailesi hakkında bilgi verebilir misin bize? Babam eski takvimle 1338 doğumluydu. Yani 1922. Cumhuriyetin kuruluşundan bir sene önce. Dedem Aşçı Mehmet Efendi’nin o zamanki adıyla Çark Sokağında doğmuş. Ben de o evde doğdum. Üç katlı adeta bir konak büyüklüğünde çok güzel bir evdi. Uztürkler iki kardeş. Mehmet Dedemin bir büyüğü var. Adapazarı’nın önemli tüccarlarından Bekir Niyazi Uztürk.
Akrabanız Erdoğan Çamlıyurt Abi’den de dinlemiştim. Büyük amcanız Bekir Niyazi Uztürk, 1940-50’lerin Adapazarı’ndaki büyük tüccarlarındanmış sanıyorum? Evet. Öyle. Erdoğan Abi’min bununla ilgili çok güzel bir çalışması var. Ailemizin soyağacını çıkartıp göndermişti hepimize. Orada bütün detaylar var. Mehmet Dedemin abisi Bekir Niyazi Efendi'nin benzin istasyonları var, Adapazarı, Ankara Caddesi’nde, Saraçoğlu'nun karşısında. Ankara-İstanbul yolu o zaman Arifiye‘den Kalaycı Bayırı’ndan geçiyor o yıllarda. Oralarda da benzin istasyonu var. Duyduğumuz şehrin beş-on önemli tüccarından biri. Nitekim Büyük amcamız Bekir Niyazi Bey’in Ankara Caddesindeki benzin istasyonu, yıkama yağlama ve yedek parçacı dükkânı, bugün Baltürk Oteli.
Mehmet Dedenizin mesleği, durumu? Necmi amcanın kardeşleri var mı? Halen Şerefiye Camii'nin arkasında evimiz var, üç katlı. Orada eski bir Adapazarı evi vardı, orada otururdu dedem Mehmet'in oğlu Aşçı Mehmet Efendi. Aşçı Mehmet'in lokantası, yanılmıyorsam, Şerefiye Camii’nin çevresinde. Evine yakın. Orada geniş bahçeleri de var dedemin, kendisine ait. Birçok yeri de memurlara ucuz, taksitle vermiş, dağıtmış. Atatürk İlkokulu‘nun bahçesine vermiş, Şerefiye Camii‘nin müştemilatı için vermiş. Bedelsiz tabii ki. Cömert, yiğit bir adam. Gerçek bir Adapazarlı.
Necmi Amcamızın kardeşleri var mı? Dedemin en büyük oğlu babam. Sonra vefat eden bir erkek çocuğu var. Bir de kızı var dedemin: Saibe Halam. Halam, eşi emekli ulaştırma albay Necati Özer ile beraber, Adana'dan Erzincan'a giderken trafik kazasında vefat etti. Karı koca aynı kazada öldüler, maalesef. Üç erkek çocukları var: Zülal, Erol ve Ünal. Ünal o da Kuleli’de okudu. Çok yakışıklı bir albayken pandemide koronadan hayatını kaybetti maalesef. Diğerleri de bizim yanımızda kaldılar. Tabii anne-baba olmayınca babam onları bize getirdi. Tahsillerini tamamlarken uzun süre birlikte olduk, hayat böyle. Çok inişli çıkışlı bir şey.
Babanız Necmi Uztürk Amcamızın eğitim hayatını öğrenebilir miyiz? Malum 1935-55 arası Adapazarı’nda lise yok? Tabii ki. Lise yok. Babam Adapazarı Merkez Ortaokulu’nu bitirdikten İstanbul’a Haydarpaşa Lisesi‘ne gidiyor. Gayet başarılı bir öğrenci. Haydarpaşa Lisesini bitirdikten sonra İstanbul Tıp Fakültesi’ne başlıyor. Birinci ve ikinci sınıfı okuyor Tıp Fakültesi’nde. Tam üçüncü sınıfa başlayacakken, dedem diyor ki, oğlum, bu nasıl okul, Haydarpaşa Lisesi, üniversite… Beş altı sene oldu. Daha okuyacağım diyorsun, Ben burada köfte yetiştiremiyorum, bırak okumayı, dön Adapazarı’na, dükkana, diyor. Yalnız olmuyor, beni başkasıyla uğraştırma diyor. Tipik bir Manav, Mehmet Dedem. Ufku dar, çocuğu yanında olsun, işini sürdürsün istiyor. Dedem çok otoriter bir adamdı. Ters bir adam. Efe bir adam. Yetiştim, çok iyi tanıyorum.
Babanızla dedenizin karakterleri benzer miydi birbirlerine? Dedem babamla karakter açısından o kadar ters kutuplardı ki. Dedem, topuklu ayakkabılarını giydiği zaman, o zamanki Ermeni ve Rum mahallelerine girip, ceket omuzda, Mehmet Efendi geldi, var mı yan bakan diye nara atar, herkes evine kaçarmış. Böyle deli dolu bir insan, dedem. Şimdi babam babasına nasıl itiraz edecek; tek kelime söylemeden tıp fakültesini yarıda bıraktım, geldim Adapazarı’na, diyor. Tabii seneler geçtikçe babamın içinde hep bir ukdeydi, okuyamaması. Sakarya'dan bir-iki doktor arkadaşı, mesela rahmetli Ziya Fatı’yı gördüğü zaman, çok üzülürdü. Hatta en son kalp krizi geçirdiği gün, biz Vatan Hastanesi’ne girerken, babam sedyede, tesadüfen de Dr. Ziya Fatı da içeriye giriyordu. Ziya kurtar beni, diye sedyenin üstünden bir bağırışı var, hiç gözümün önünden gitmez. Babasının zoruyla Adapazarı’na dönüyor. Bir yandan lokantada ona yardım ederken, bir taraftan da İdman Yurdu Spor Kulübü‘nde yöneticilik yapıyor. Sosyal bir adam çünkü. II. Dünya Harbi’nde askere gidiyor. Gümüşhane'de yedek subay olarak görev yapıyor.
Askerlik sonrası ticaret hayatı? Askerlik sonrası ticari hayatı başlıyor. Yedek parçacılık yapıyor. O dükkânda, çocukluğumda gidip durduğumu hatırlıyorum. Şimdiki Sakarya Büyükşehir Belediyesi binası var ya, eskiden Merkez Ortaokulu'ydu. Onun arka tarafında, Özel İdare‘ye giren bir sokak vardır, Kuzu Sokak. O sokağa girmeden, sağda, şimdi Özpaş filan var. Oradaydı dükkânımız. Yedek parça satardı babam. 70 - 80 metrekare kadar falandı, hatırlıyorum. O sırada İdman Yurdu Spor Kulübü’nün de başkanı. Yedek parçacılıkta veresiye çalışma çok fazladır. Babam da kimseden bir şey isteyemeyen bir mizaca sahipti. Olmuyor, 27 Mayıs1960 Askeri İhtilali de tuz biber ekiyor işlerine; Askeri İhtilal sonrası kapatıyor dükkânı.
İdman Yurdu’nda yöneticiliği de var sanıyorum? Tabii İdman Yurdu Kulübü yöneticisi olduğu için de çok para harcıyor. Gençlere sahip çıkıyor. Bu onu tabii ki spor camiasına da tanıtmış oluyor. Elindeki sporcular, futbolcular, basketbolcular inanılmaz başarılar sağlayan bir ekip. Çok da kaliteli insanlar var. İşte Atilla Tapşın’dan Erdoğan Çamlıyurt’a kadar birçok sporcu var İdman Yurdu'nda. Sarı Muaammer’den Metin Fıçıcıgil’e, Aslan Burak’a. Mesela o dönemin yıldız oyuncularından Aslan Burak için Ekrem Karaberber, Oğuz Çetin'den bile daha iyiydi. Şimdi olsa bir kamyon parayla alamazdın, derdi. İşte böyle bir kulübün başkanlığını yaptı babam uzun süre. Maddi açıdan bir yük getiriyor tabii ki. Yani işinin belki biraz da bozulması spor yöneticiliği yüzünden olabilir. Babam 38 yaşındayken dükkânı kapatmış durumda.
Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüğü görevine gelirsek? 1960 İhtilali sonrası, babamın bazı arkadaşları, ki bir tanesi de rahmetli Sadi Erol, çok ısrar ediyorlar, seni beden terbiyesi bölge müdürü yapalım, senden iyi kim yapabilir bu görevi, spor çevrelerini zaten iyi tanıyorsun, biz de sana yardımcı oluruz, diye. Nihayet babamı ikna ediyorlar. Sene 1960 yazı. Babam Beden Terbiyesi Bölge Müdürü oluyor böylece. Dükkânı tasfiye ediyor. Dünya kadar alacak var ama artık ne kadarını kurtardı ne kadarı battı, bilinmiyor. Babamı iyi biliyorum, isteyemezdi. Çünkü yüzü kızarırdı, bir şey isterken.
Babanın bölge müdürlüğünden hatırladıkların Arif Abi? Babamın Beden Terbiyesi Bölge Müdürü olduğu günlerde, Şerefiye Camii arkasından dedemin evinde oturuyorduk. Ben de sekiz-dokuz yaşlarındayım. İlkokula gidiyordum. Dünya Olimpiyat Şampiyonu Yaşar Doğu'yu evimizde misafir ettiğimizi biliyorum. Babam otele götürmedi, evimize getirdi. Çok büyük bir isim. Yer yatağı yaptık, öyle yattık, hatırlıyorum. O yerdeki yün yatakları, çok da sağlıklıydı. Bugünkü yataklara değişmem onları. Babamın çok kıt imkanlarla çok güzel işler yaptığını düşünüyorum.
Araç ve ekipman durumu nedir 1960’ların başlarında? Araç yok, ekipman yok, personel yok, Sakarya büyüyor. Yapılması gereken birçok şey var. Makam arabası yok; bisikletiyle senelerce işe gidip geldi babam. Beş - altı kişiyle çalışılan bir süreç. Bölge Müdürü babam, muhasebecisi, evrakçı Cemal Amcamız vardı. Statta da Hamdi Amcamız. Hatırladığım o kadar. Kemerli spor salonunu bitirdikten sonra orada ilk defa böyle bir müdürlük ve birkaç tane personel odası şekillenmeye başladı işte. Şube Müdürlüğü kadroları ihdas ediliyor. Atilla Tapşın’ı alıyor babam, çok sevdiği eski sporcusu. Onun sportif yönüyle olaylara hâkim olması için. Bir taraftan da Nezir Eraslan geliyor, Allah sağlık versin, halen yaşıyor; hem muhasebe hem idari işleri üstleniyor. Çünkü teşkilat büyüdükçe bazı ihtiyaçlar otomatikman kendisini gösteriyor.
Necmi Amca, 1965’te Sakaryaspor’un kuruluşunda da etkin zannediyorum? Bu arada Orhan Şeref Apak, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı. Bugünkü adıyla 1.Lig, o günkü adıyla 2.Lig’i kurmayı hedefliyor. O tarihlerde birçok kentte, Samsun'du, Eskişehir'di, Bursa'ydı, Adana'ydı, Kocaeli'ydi falan, 1965-66’lı yıllarda, o şehir kulüplerinin tescilleri tamamlanmış; sıra Sakarya'ya geliyor. Babamla birlikte çalışmaları başlatıyorlar. Şehrin ileri gelenlerine Orhan Şeref Apak diyor ki, Sakarya'da da profesyonel liglerde yer alan bir ekip kuracak potansiyel var. Orhan Şeref Apak’ın bu önerisi üzerine dört kulübün, İdman Yurdu, Gençlerbirliği, Ada Gençlik ve Güneşspor’un başkanları bir araya geliyor. Yıldırımspor katılmak istemiyor.
Kimler var babanızla beraber öncü isimler olarak? Dört kulübün ileri gelenleri olarak Ethem Boran var, Avukat Mecdi Okuyan, eski belediye başkanı Avukat Ali Necdet Güven, Manifaturacı İhsan Ayhan var. Sakaryaspor’un altyapısını hazırlıyorlar. Orhan Şeref Apak ile birlikte projenin uygulanmasını başlatan ve onlara hep önderlik eden, ne yapılması gerektiğini söyleyen, yol gösterici olarak işin içinde ve başında daima babam da var. Neticede Sakaryaspor'un kuruluşu gerçekleşmiş oluyor. Kuruluşta İdman Yurdu’nun öncülük etmek gibi bir durumu da var. Babamın da İdman Yurdu Başkanlığından gelmesi, büyük avantaj. Diğer kulüp başkanları ve yöneticileri tarafından babama karşı bir güven var. Öte yandan Sakaryaspor’un ilk futbolcu kadrosunun çoğunluğunu İdman Yurdu'nun futbolcu kadrosu oluşturuyor.
Sakaryaspor maçları ile birlikte baban için hafta sonları daha bir yoğun geçiyor olmalı? Sakaryaspor’un kuruluşundan sonra babamın meslek yaşamı, mesafe alarak katediyor ama çok tabii sıkıntılı bir süreçte var: Saati belli değil. Sağlık problemleri yaşıyor. Hatta görevdeyken bir kalp krizi geçirmiş babam. Bir takım sıkıntılar yaşamış ama ne olduğunu anlamamış. Biz merak edip İstanbul'a götürdüğümüzde doktor babama, siz bir kalp krizi geçirmişsiniz, diyor. Babam da Allah Allah, anlamadım diyor. Ben babamın senelerce izin kullandığını hatırlamıyorum. Ben de 1975’te Teşkilatta çalışmaya başladım. Babam on beş yıllık Bölge Müdürüydü.
Spor, kültür sanat alanlarında yöneticilik, hafta sonu da çalışmalar gerektirdiğinden diğer il müdürlüklerine göre çok daha ağır çalışma koşulları gerektiriyor Arif Abi, değil mi? Kesinlikle. ANAP’ın 1983’te iktidara gelişinden sonra, hatırlıyorum, beden terbiyesi teşkilatında il müdürleri hep şunun peşinde koştular; yıpranma payı verilmesi. Çünkü bizim Cumartesimiz yok, Pazarımız yok, akşam saatimiz belli değil. Babam derdi ki, herkes - diğer daire müdürleri evinde dinlenirken, biz Cumartesi Pazar vitrine çıkıyoruz. Herkes bizi vitrinde seyrediyor. İşte saha hazırlanmış mı, tribünler temizlenmiş mi, salon ısınmış mı. Biz bunları takip ederken, bilen bir söylüyor bilmeyen on konuşuyor, eleştiren bol; hakeme kızan bölge müdürüne küfür ederdi.
Bu arada Necmi Amca hangi takımın taraftarıydı? Galatasaraylıydı. Ben ve oğullarım da Galatasaraylıyız. Biz Galatasaray sevgisini babadan aldık. İyi Galatasaraylıydı babam. Sakaryaspor ve Galatasaray’ın kadrolarını yapardı.
Nasıl bir müdürdü babanız? Babam tabii meşakkatli görev süresi içerisinde özellikle ilk yıllarında personel yetmezliğinin aşırı hissedildiği süreçte çok fedakârca çalıştı. Sakarya’da yapılması gereken çok da iş vardı. Araç ekipman vesaire sıkıntılarını yaşadı. Bu arada Sakaryaspor 1981 Mayısında Süper Lige çıkınca, biz bir haftada sahayı çimlendirdik, iyi hatırlıyorum. Soğucak Yaylası’ndan, Dernekkırı’ndan, şuradan buradan kalıp kalıp çim kesip böyle imece usulü, bir haftada stadın zeminine döşedik. Sulama, şu, bu… İki hafta sonra da Fenerbahçe maçıyla açılmıştı sezon. İşte babam o zor dönemin kahramanlarından birisi.
Beden Terbiyesi Bölge Müdürü olarak Necmi Uztürk’ün personelle ilişkileri nasıldı? Babamın personelle ilişkileri çok iyiydi. Erdoğan Abi’den (Çamlıyurt) bir tık aşağıda, öyle tarif edeyim. Birisini üzdüğünü anlarsa, onun gönlünü almak için çok daha fazlasını vermeye çalışırdı, insani yönü vicdanı hiç rahat etmezdi, birisinin kalbini kırdım diye.
Erdoğan Abi, bir devlet adamlığını ve beyefendiliği Necmi Dayımdan öğrendik, diyor. Sence Necmi Amca devlet adamlığı ve ciddiyet bakımından nasıldı? Personeliyle dairede çok iyiydi. Hem ciddi bir devlet adamı hem çok deneyimli, çok dürüst. Devletin beş kuruşunu kimseye yedirmeyen, kendisi de yemeyen. Buna çok dikkat eden ama personelin de sevgisini kazanmıştı, personel neredeyse müdürüm demeyecek, baba diyecekti. Zaten çok kişi Necmi Baba diye hitap ederdi ona.
Sporcularla yakın iletişim başarı için önemli diyorsun? Tabii ki. Babam sporcularla yakın ilişkiler içindeydi hep. Her branştan sporcularla ama. Örneğin şu fotoğrafa bakıyorum: Bir güreşçi ordusu var, babamın sağında solunda, rahmetli Lütfü Yaman’la beraber. Şu fotoğrafta masa tenisçilerle beraber, şurada tekvandocular ile beraber, şurada bisikletçilerle beraber. Her branşa dokunmuş. Sonraları ben de fark ettim bunu: Babam şunun farkında, ne kadar içine girersen sporcunun, o kadar ödül kazanıyorsunuz. Yani makamda oturarak olmuyor aşağıda işler. Sporcu kendisine değer verilmediğini anlıyor. Makam havasına girmeyeceksin, sporcuya yakın olacaksın, yöneticiye yakın olacaksın, şikayetlerini, isteklerini, dileklerini dinleyeceksin, yerine getirilmesi gerekenleri yerine getireceksin. Babamla beraber de çalıştık. Çünkü benim de müdürlüğünü yaptı, on sene kadar. Bunları hep babamdan öğrendim, ben de il müdürlüklerimde hep uyguladım.
Yarın: Necmi Öztürk Aile Hayatı
Beden Terbiyesi Sakarya Bölge Müdürü (1960-85) Necmi Uztürk.
Aşçı Mehmet Efendi (Uztürk) Ailesi. Kızı Saime ile Ulaştırma Albayı Necati Özen’in düğünü. En arkada oğlu Necmi Uztürk ile gelini Nermin Hanım. (Arif Ümit Uztürk Arşivi)
Sakarya Beden Terbiyesi Bölge Müdürü Necmi Uztürk, dönemin Adapazarı Belediye Başkanı Erkal Etçioğlu ile. 1984. (Erkal Etçioğlu Arşivi)
Beden Terbiyesi Bölge Müdürü güreşçilerle. (Arif Ümit Uztürk Arşivi)
Yazar Fahri Tuna ile spor adamı Arif Ümit Uztürk söyleşide. Adapazarı, 25 Ağustos 2025