2022 yılının son günlerinde medyamızda, çok ilginç bir haber yer aldı:

 ABD'nin Tennessee eyaletinde 'istisnai durumlarda', hükümlüler için uygulanabilen kölelik, ara seçimlerde yapılan kanun değişikliğiyle tamamen kaldırıldı. Oy kullananların yüzde 20'si köleliğin kaldırılmasına 'hayır' dedi.

Amerika’nın süper güç olmasında, 250 yıl boyunca bin bir eza ve cefa ile çalıştırdıkları ve milyonlarcasını öldürdükleri kölelerin alın teri ve kanları ile, 300 yıl süren savaşlarda dünya tarihinin en büyük soykırımını yapıp öldürdükleri 100 milyon Kızılderili’nin kanı var.

Amerika ilk biyolojik silah olan “çiçek mikrobu bulaştıran battaniyeleri” Kızılderililer için kullanmıştı. Biyolojik silahın farklı versiyonlarının pandemilere bile neden olacak şekillerde birçok kez kullanıldığı artık inkar edilemez bir netliğe ulaştı.

19.yüzyılda 50 milyon Avrupalı Amerika’ya göç eder. Kısa sürede yerli nüfusu yok olma noktasına getirmeyi başarırlar. İş gücü eksikliğini kapatmak için Afrika’dan büyük ölçekte köle ticareti yapılır. O kadar çok siyahi köle getirilir ki yerlilerin köle olarak kullanılmasına gerek kalmaz. Fakat bu siyahi kölelerin gördükleri eza ve cefanın da etkisi ile ömrü kısa olur ve bu nedenle köle ticareti hızını kesmeden çok uzun süre devam eder. Amerika’ya getirilen köle sayısının toplamda 12 milyon olduğu tahmin ediliyor.

Hizmete devam eden köle sayısının 4 milyona ulaştığı 1861 yılında, Amerikalılar “kuzeyliler ve güneyliler” olarak ikiye ayrıldılar. Kuzeyliler zencilere özgürlük verilmesini istiyorlar, Güneyliler ise bunun aksini savunuyorlardı. Çok ilginçtir ki iki tarafta Amerikalı olmasına rağmen tam 4 sene bunun için savaştılar. Bu kadar sürede on binlerce insan öldü ve büyük ekonomik kayıplar yaşandı. Savaşı Kuzeyliler kazandı. Dolayısı ile kölelik kaldırıldı ve zenciler özgürlüklerine kavuştular. Bu durumu kabullenemeyen bir güneyli, zaferden sadece beş gün sonra başkan Abraham Lincoln’a tiyatro izlerken oturduğu locaya kadar gelip bir sürü kurşun boşalttı ve öldürdü.  Amerika’nın bu 16.cumhurbaşkanı, üstün zekası, yetenekleri, cesareti ve mantığını çok iyi kullanması ve güçlü bir iradeye sahip olması ile ün kazanmıştı. Dolayısı ile bu zafer biri devlet başkanı olmak üzere on binlerce ölü ve büyük ekonomik kayıplara neden olan çok önemli ve büyük bir zaferdi.

Oysa çok geçmeden kimsenin öngöremediği şeyler ortaya çıkmaya başladı:

Özgürlüğüne kavuşan zenciler önce bu büyük zaferi aynı büyüklükte bir coşku ile kutladılar. Fakat yiyecek ve barınak bulamayınca tekrar eski efendilerinin yanına sığınmak ve gönüllü köle olmak zorunda kaldılar. Bu kadar maddi manevi kayba, 4 yıl gibi uzun süren savaşlara ve üstüne üstlük çok önemli ve bilge bir başkanın acı kaybına rağmen köleliğin kaldırılmasından sonra kölelerin dayanılmaz bir yoklukla baş başa kalması nedense öngörülemediğinden, sonuç herkes için hüsran olmuştu. Hayali bir özgürlüktü bu ve gerçekler bu özgürlüğün gerçek olmasını engelliyordu. Aslında bu durum herkesin her şeyden önce üzerinde kafa yorması gereken bir konuydu. Kendilerine tekrar köle olmak isteyenlerin ısrarları sonucu efendiler devlete müracaat ederek köleliğe yeniden izin verilmesini talep ettiler.

Alman asıllı dünyaca ünlü ABD’li düşünür Eric Hoffer 1951 yılında kaleme aldığı ve tüm dünyada çok satan ve okunan Kesin İnançlılar adlı eserinde Amerika’ya göçen Avrupalıları kendi ülkelerinin istenmeyenleri olarak tanımlıyor ve bunu şu cümlelerle açıklıyor:

“Gözden çıkarılmışlar ve itilmişler, çok kere bir ulusun geleceğinin ham maddesini oluştururlar. İnşaatçının beğenmediği taş, yeni bir dünyanın köşe taşı haline gelir. Avrupa ülkelerindeki istenmeyenlerin bir okyanusu aşarak yeni bir kıtada, yeni bir dünya kurmaları tarihin bir ironisi değildir. Bunu ancak onlar (gözden çıkarılmışlar ve itilmişler) yapabilirdi.”

Kendi ülkelerinin gözden çıkarılmışları ve itilmişleri yeni bir dünya kurduklarında o dünyada yeni bir gözden çıkarılmışlar ve itilmişler gurubu oluşmasına neden oluyorlar. Kanaatimce bunun insanlar yaşadıkça bu şekilde devam etmesi insanlık için büyük ironi olsa gerek. Daha büyük ironi ise köleliğin her dönemde farklı şekillerde devam etmesi ve efendilerin değil daha çok kölelerin köleliğin devamından yana olması. Bunu da tartışmaya açık ve bir o kadarda çarpıcı şu sözlerle açıklıyor Kesin İnançlılar kitabında Eric Hoffer:

Özgürlük için en çok bağırıp çağıranlar, özgür bir toplumda mutlu olma ihtimali en az olanlardır çoğu zaman. Eksiklikleriyle bunalmışlardır ve başarısızlıklarının suçunu mevcut sınırlamalara yüklerler. Gerçekte ise en derin arzuları “herkes için özgürlüğün” son bulmasıdır. Serbest rekabeti ve bireyin özgür toplumda devamlı olarak tabi tutulduğu acımasız sınavları ortadan kaldırmak isterler.”