“Sadece susamış olan suyu aramaz, su da susayanı arar. Senin aradığın da, işte seni böyle arıyor.”
Mevlana’nın bu güzel ve anlamlı sözü bir çok yazımda bana ilham kaynağı oldu. Hazır olduğunuz şeylerin size doğru aktığını çok etkileyici bir şekilde ifade ediyor. Mutlu, faydalı ve başarılı bir hayata vesile olacak sağlıklı bir ilişki, iş fırsatı veya değişim için "hazır" hissetmek, onun gerçekleşme olasılığını elbette ki artıracaktır.
Bu sözden ilham aldığını düşündüğüm başka biri daha var: Amerikalı motivasyon konuşmacısı, eğitimci ve yazar Mark Victor Hansen. O da konuşmalarında “Sen neye hazırsan o da sana hazır.” Şeklinde güzel bir tespitte bulunuyor.
Son günlerde okuma ve yazma eyleminde gösterdiğim performans düşüklüğüne çare arayışım, Daniel H. Pink’in "NE ZAMAN/Mükemmel Zamanlamanın Bilimsel Sırları” isimli kitabı ile buluşmama vesile oldu. Diğer bir ifade ile “bu kitap da beni arıyormuş.”
AKLIN YENİ SINIRLARI isimli kitabı ile tanıdığım Pink, bu kitabında zamanlamanın bilimsel temellerini ve hayatımızdaki kritik rolünü ele alıyor.
The Wall Street Journal kitabın tanıtımını şu şekilde yapmış:
“Hayatımız adeta “ne zaman” sorusu üzerine kurulu: Yeni bir girişim için atacağımız adım, okula başlangıç, evlilik, taşınma, iş değişikliği… Zamanlamanın kritik önemde olduğu bu tür kararları genelde sezgilerimize ve varsayımlara dayanarak alıyor ve kimi durumlarda da pişmanlığa yelken açabiliyoruz. Psikoloji, biyoloji ve ekonomi alanında yapılan zengin çalışmalara dayanan Daniel H. Pink, zamanlamaya dair yapılacak küçük düzenlemelerle büyük farklar oluşturulabileceğini söylüyor. Zamanlama alanında yapılan güncel veri ve araştırmaları, büyüleyici hikâye anlatıcılığıyla harmanlayan yazar, okuru daha doyumlu bir hayat yaşamaya davet ediyor. Hem de zamanın baskısı altında ezilmeden! Pink’in önerileri zamanın ellerimizden uçup gitmesine bir son vermeyecek elbette, ama en azından saatlerimizi daha verimli kullanmamızı sağlayacak.”
Benim de eklemek istediğim birkaç husus şöyle:
-Kitap, zamanlamanın önemine değinirken başarının yalnızca "ne yaptığımız" veya "nasıl yaptığımız"la değil, "ne zaman yaptığımız"la da ilişkili olduğunu vurguluyor.
-İnsanların "sabahçılar" "gececiler" veya "ara tipler" olduğunu ve bilişsel performansın gün içinde dalgalandığını açıklıyor.
-Önemli kararlar veya kreatif işler için "zirve saatler" (genellikle sabah) öneriyor.
-Yeni bir işe, projeye veya hedefe başlarken zamanlamanın motivasyonu nasıl etkilediğini "Yeni Başlangıç Etkisi" olarak tanımlıyor.
-Bitişlerin psikolojik etkisini açıklıyor. (örneğin, bir dönemin sonunda hızlı tempolu çalışma eğilimi).
-Verimlilik için stratejik molalar (örneğin 50-90 dakikada bir kısa mola) ve öğle uykularının faydaları.
-Yorgunluk, açlık veya duygusal dalgalanmaların yanlış kararlara yol açtığı anlar (örneğin doktorların sabah saatlerinde daha az teşhis hatası yapması).
-Takım çalışmasında zamanlamanın önemi (örneğin, ritmik senkronizasyonun grup uyumunu artırması).
-Toplantıları sabah yapmak, önemli sunumları enerjinin yüksek olduğu saatlere denk getirmek, molalarda doğa yürüyüşü yapmak gibi uygulanabilir tavsiyeler veriyor.
Eğer zamanı daha etkili kullanmak, enerjinizi doğru anlara kanalize etmek veya takım çalışmasını optimize etmek istiyorsanız, bu kitap size rehberlik edebilir.
Benim aradığım “Yazarlarla ilgili zamanlama örnekleri” konusunda da çok ilginç hikayeler yer alıyor. Bunlar ne iş yapıyorsanız yapın sizin içinde faydalı olabilir:
Victor Hugo, "Notre Dame'ın Kamburu"nu yayıncısına teslim etmekte gecikince, bir "dış disiplin" yöntemi kullandı. Tüm giysilerini kilitleyip sadece büyük bir şalla çalışma odasına kapanarak kitabı zamanında bitirdi.
Ernest Hemingway, gün doğmadan önce uyanır ve öğleden önce yazmayı tercih ederdi. "Bilincin eleştirel sesi henüz uyanmamışken" yazdığını söylerdi.
Haruki Murakami, sabah 4'te kalkıp 5-6 saat kesintisiz yazar, öğleden sonra koşu veya yüzme yapar.
Mark Twain, günde 30-40 fincan kahve içerek yazardı. Ancak Pink'in kitabında vurguladığı gibi, Twain de uzun çalışma seansları arasında av gezileri veya yürüyüşlerle mola verirdi.
Charles Dickens, geceleri saatlerce Londra sokaklarında yürür ve gözlemlerini not alırdı. Bu onun için bir "zihinsel reset"ti.
Bu rutinlerin ortak noktası: Kişiye özgü zamanlama, disiplin ve esneklik. Pink’in dediği gibi:
"Mükemmel zamanlama, bir program değil, bir farkındalıktır."
Mevlana’nın susayanları arayan sular ile ilgili o derin sözü, tüm bu “arama”, "hazır olma" ve "zamanlama" kavramlarını özetliyor.
Kanaatimce şu husus da çok önemli: Kendimizi muhasebeye çekip, ne aradığımızı, neye susadığımızı, ne için hazırlandığımızı ya da ne kadar hazır olduğumuzu sorgulamakta da fayda var. Aksi taktirde, “bulamamak” veya bulduğumuzda “kaybetmek” de söz konusu olabilir.
HÜSEYİN BURAK UÇAR