2000’li yılların başında bu başlık altında bir makale kaleme almıştım.Çok küçük ilave ve kesmelerle tekrar yayınlıyor, bu günler ile mukayeseyi okuyucuya bırakıyorum.

        “   "İlla" kelimesi; ne olursa olsun, muhakkak, müstesna, olmazsa olmaz  anlamlarını ifade eder ve Türkçe'mizde çok kullanılır. "İlla olacak, illa böyle" der ve "kesin kanaatimizi veya talebimizi" bu kelime ile ifade ederiz.

          Günümüzde, dünyada ve ülkemizde de "illa" diyebileceğimiz, "illa" ile kesinleştirebileceğimiz pek çok şey sıralanabilir. Ama,”İLLA" diyebileceklerimizin başında, en başında, birinci sırasında "ADALET" gelmektedir.

          Zira "ADALET" olmadan, başka hiçbir şeyin önemi yoktur.Her şey adalet ile vardır, adalet ile kaimdir.Adalet olmadan, başka hiçbir şey güven altında değildir.

         "Bir saat adalet ile hükmetmek,70 sene nafile ibadetten üstündür"Hadisi ile "Adalet mülkün  temelidir" vecizesi, "illa adalet" i, çok sarih ve en güzel şekilde izah etmekte, ortaya koymaktadır.

         Barışın, huzurun, kardeşliğin, saadetin, refahın, selametin, güvenin, insanca yaşamın,sulh ve sükunetin temeli, mülkün de temeli adalettir. Yani, adalet olmadan yaşamın bir anlamı yoktur ve adaletsiz bir hayat ZULÜMDÜR.

        Günümüzde, ülkemizde ve İslam dünyasında, dünyanın hemen birçok yerinde yaşananlar, bunca katliam, soykırım, işgal, taciz, tecavüz ve işkenceler, adaletin olmayışındandır ve adaletsiz dünyanın en müşahhas örneklerindendir.

        Asrımız da adaletsizliğin, tarihte eşi benzeri görülmemiş biçimleri yaşanmakta, insanoğlu adalette, hayvanlardan çok çok aşağılara düşmüş durumda, insanlığa yetecek tüm nimetlerin ve yaşam ortamının hazırlandığı dünya, Cehenneme çevrilmiş  bulunmaktadır.

        Adaletsizliğin baş rolünde, baş pehlivanlığında, lider ve zirvesinde de emperyalist ve siyonistlerin olduğu herkesce bilinmektedir.

        Adaletsizlik; sadece devletler arasında, devletler ile fertler arasında ve  mahkemelerde değil,  kurumlar da, idare de, tırafikte, sokakta, seçim de, gelir dağılımında, fabrika da, dolmuş ve otobüste,apartman ve mahallelerde,sivil toplum örgütlerinde, cemiyet ve cemaatlerde, partiler de,çarşı da pazar da,kısaca her yerde kendini göstermiş, nereye bakarsanız bakın, eksikliiği hissedilir olmuştur.

        "Adaletsizlik" adaletin yerine geçmiş, hayat zehire çevrilmiştir. Nereye giderseniz gidin, "adaletsizlik canavarı" ile karşılaşılmakta, en azında "teğet" geçmektedir.

         En küçük yerleşim biriminden en büyüğüne kadar, paraya ve güce dayalı feodal uygulamaların, ağalık, kırallık, eşkiya ya da çetebaşılığın, cinayet, darp ve gaspların sebebi, hep adaletsizlik  ya da adaletin hakkıyla uygulanmamasından değil midir?

         Çevremizin tahrip edilmesi, sokak ve caddelerin işgali, çöpün ve tükrüğün utanmadan etrafa atılması, kirletilen hava ve su, gürültü kirliliği,yüreği hoplatan kornalar, kazık fiyatlar, asık suratlar, kaba ve nezaketsiz davranışlar, kısaca her an ve her yer de karşılaştığımız rahatsız edici hususlar, hep insanın insana saygısızlığı, birbirinin hak ve hukukuna riayet etmemesi ve adaletsizliğin ayağa ve sokağa taşmış sonuçları değilmidir?

         Tek ve en son sığınağımız, güvencemiz hukukun, bir zamanlar en yüksek yetkililerince söylenen,”vicdan ile cüzdan arasına sıkışması,” siyasallaşması,mevzi kazanma ve tehdit aracı haline gelmesi,iktidarlara göre rol alması, darbe dönemlerinde raydan çıkması,hakimiyet aracı olarak kullanılması, ağırdan öte çok geç işlemesi, “hak” kavramının önüne başka hassasiyetlerin geçmesi, verilen kararların kamu vicdanında yer bulmaması,  hep adaletsizliğin, “illa adaletin” olmamasının eseri değilmidir? İhkak-ı hakkın sebebi, bunca cinayetin temeli, insanların hunharca katledilmesi, adaletin, “İdam ve Kısas”ın olmayışından değil midir?

            Hak edenlerin hakkını alamaması, alın terinin karşılanmaması,en basit makamlara dahi,”hesap,oyun ve oynaşlarla” talep ve tayin yapılması, ehliyet ve liyakatin yerine “sadakatin” geçmesi, ülke için değil de, kişisel ikbal ve istikbal için siyaset yapılması,vekilliğe tam gaz hücum edilmesi, partilerden dernek ve odalara kadar entrikalar çevrilmesi, hep adaletsizlikl, “illa adaletin” olmayı şından değil midir?

           Evet. Hayatta insanlara çok şey lazımdır. Ama bunların başında ve hepsinden önce “ADALET” “İLLA ADALET” gelmektedir. Adalet yoksa, hiçbir şey yok, hayat yok demektir.

           Bir devletin en mühim vazifesi adaleti tesis etmek olduğu gibi, bir Müslümanın da tüm ibadetlerinin önünde “adalet” olmalı, her ibadetinde, yaşam ve davranışında eksiklik olabilir ama, ADALETİNDE ASLA EKSİKLİK OLMAMALIDIR.

           Adalet sadece devletler arasında, devletler ile fertler arasında değil,fertlerin kendi aralarında, insan ile tabiat,hayvanlar ve bitkiler arasında,kısaca hayatın her alanında olmalıdır.

           İlla adalet, illa adalet!”