Namaz, camiden çıktıktan,

               Oruç, Ramazan çıktıktan,

               Hac da, Hac’dan, Kabe’den döndükten sonra başlar derler.

               Bütün kalbimle buna inananlardan, doğruluğundan en ufak bir şüphe duymayanlardanım. Yani ibadetlerimiz, hayatımıza, yaşantımıza, iş ve işlemlerimize yansımalı, hayatımızda hayatiyet bulmalıdır.

               Aksi takdirde o ibadetin bir ritüel, bedeni bir hareket, aradan çıkarılması gereken bir iş, bir şekil ve kabuk olmaktan öteye bir değeri ve hükmü olmaz.

              “Nice oruç tutanlar var ki, aç kalmaktan başka bir kazançları yoktur. Ve yine nice namaz kılanlar var ki, yorgunluktan başka namazından elde ettiği bir şey yoktur.”(İbn Mace, Sıyam,21) Hadis-i şerifi  bunu sarih olarak ortaya koymaktadır.

               Bütün ibadetler; yalnız Allah’a kul olmayı, yalnız O’nun önünde eğilmeyi, yalnız O’na secde etmeyi, HAK’tan başka hiçbir beşere boyun eğmemeyi, dünyevi hiçbir şeye tapmamayı, huzuruna geçip, kıyam, rüku ve secde ettikten sonra söz vermeyi,

               Söz verip, huzurundan ayrıldıktan sonra da, artık O’NUN EMİRLERİNE UYMAYI taahhüt etmeyi, emanet olan beden ve ruhu teslim edene kadar bu sözde durmayı, bu yolda sebat etmeyi, şaşma ve yanılma olursa, tövbe, pişmanlık, kötülüğe karşı iyilik, infak, sadaka ve her türlü hayır ve hasenat  ile doğrulmayı sağlar.

               HAC’da,  insanı bu hedefe odaklayan fevkalade mühim MALİ VE BEDENİ BİR İBADET, ümmet ile ümmet olmayı, hep beraber O’na yönelmeyi, birlikte hareket etmeyi, kardeş olmayı, dayanışmayı, bölüşmeyi, yardımlaşmayı, O’nun ve Beytullah’ın etrafında kenetlenmeyi, O’NUN İPİNE SARILMAYI, O’ndan başka “İP” aramamayı sağlayan imani, itikadi, iktisadi, sosyal, toplumsal ve ümmetsel  bir ibadettir.

                HAC; tövbe, geçmişi silme, temizlenme, arınma, YENİ BİR “BEYAZ” SAYFA AÇMA,”YENİDEN DOĞMA”, anadan yeniden doğmuş gibi olma fırsatı ve imkanıdır.

             Bu makale yayınlandığı gün (31 Temmuz), inşallah bu niyet, amaç ve dua ile yola çıkmış ( 28 Temmuz), Medine’de 4.güne girmiş olacağız.

             Ve yine inşallah, O’nun huzurundan ayrıldıktan ve kalan ömrümüzü tamamlamak üzere döndükten sonra, verdiğimiz sözü tutmayı, nefsimize yenilmemeyi, nefisle ve bütün tağutlarla, zalim ve müstekbirlerle mücadele etmeyi, HAC’CI, HAC’DAN DÖNDÜKTEN SONRA YAPMAYI, YERİNE GETİRMEYİ, sözümüzde durmayı, sebat etmeyi yüce Mevla bizlere nasip eder.

             Dua ve niyazımız odur ki, Hac’dan sonra bir daha yanılmamak, tövbe de sabit kalmak, hem kendi nefsimizle hem de dışımızdaki dahili ve harici düşmanlarla, tüm ŞEYTANLARLA mücadeleyi artırmak, gücümüzün yettiği kadar savaşmaktır.

              HAC ile emperyalizme, ziyonizme, kapitalizme, insan yaratılış amaç ve gayesine ters tüm “izm” lerle mücadele azmimizi, ADALETSİZLİK, AHLAKSIZLIK, SÖMÜRÜ, gasp, tehdit, taciz, tecavüz, yalan, ayrıştırma, ötekileştirme, bölme, düşmanlaştırma, kutuplaştırma, algı, dezenformasyon, nefret söylem ve eylemlerine karşı azmimizi, direncimizi ve eforumuzu artırmaya çalışmalı, çalışmaya söz vermeli ve inşallah söz verenlerden olmalıyız.

             Milletimize ve Türk-İslam ümmetine zarar veren PARTİCİLİK, CEMAATÇİLİK, TARİKATÇILIK, MEZHEP VE MEŞREPÇİLİKTEN, ırkçılık, kavmiyetçilik, kavim, kabile, sülale, aşiret, bölge, il ve ilçecilikten tamamen uzak, 82 milyonu, 300 milyon Türk’ü ve iki milyar Müslümanı kardeş bilecek, yedi milyarı, bütün insanlığı da “insanlık kardeşimiz” ve potansiyel din kardeşi olarak  kucaklayacak, sadece “ŞEYTANIN YOLUNU” yol edinenleri, zalimleri, katilleri, işgalci, tacizci, tecavüzcü, soykırımcı haydutları ve onların yerli işbirlikçilerini düşman bilecek bir anlayışla dönmeliyiz ve dönenlerden oluruz inşallah.

                    Bu niyet ve gayelerle 28 Temmuz’da çıktığımız yolculuktan, 4 Eylül’de inşallah dönecek, yine köşemizde okuyucularla, evimizde, çarşıda ve Pazarda dost ve kardeşlerle buluşacak, tağut ve müstekbirlere karşı mücadelemizi sürdürecek, babamız bile olsa zalimin karşısında, düşmanımız bile olsa adaletin yanında olacak, olmaya devam edeceğiz.

                    Bu vesile ile tüm dostlara, Hac öncesi son makalemi yazarak, tekraren Allahaısmarladık diyor, haklarını helal etmelerini istirham ediyor, kamu vazifesine başladığım 1980’den günümüze kadar çalıştığım idareci, siyasetçi ve mesai arkadaşlarımdan, her kim, bendeniz gece gündüz, Cumaertesi Pazar çalışırken, mesaide sınır tanımazken, hep kendimden verip hiç almazken, doğruluk, dürüstlük ve adaletten ayrılmamaya çalışırken, yanlışa, sahtekarlığa, işi savsaklamaya, çalmaya, kurumun imkanlarını  şahsi ikbal  ve istikbal hesaplarına alet etmeye, makam odalarını lükse ve şatafata büründürmeye, kamu hizmet araçlarını şahsi işlerde kullanmaya, hak edilmeyen mesai ücretlerini almaya, particilik ve vatandaş arasında ayrım yapmamaya çabalarken,

                   Önüme her türlü idari ve siyasi engel çıkaranları, aleyhimizde binbir entrika, Bizans oyunu ve engelleme girişiminde bulunanları, işten kaytaranları, onları çalıştırdığım için aleyhimizde konuşanları, yalan ve iftira atanları, arkamızdan oyun çevirenleri, ister partici olsun, isterse idareci, müdür, belediye başkanı, m.vekili, il ve ilçe parti başkanı, il ve ilçe parti yönetim kurulu üyesi, basın mensubu, mesai arkadaşı ve benzeri kim varsa “BÜYÜK HESAP GÜNÜNE” havale ediyor, onlara  hakkımı helal etmem için ne yapmaları gerektiğini, bir önceki “HAC VE HELALLEŞME” yazımda açıkladığımı beyan ediyor, doğruları, dürüstleri, adalet ve ahlak sahibi olanları bütün kalbimle kucaklıyor, Allahaısmarladık diyorum.