STFA şirketini herkes bilir,ülkemizin gelmiş geçmiş en büyük inşaat şirketlerinden biri…İki sahibi vardı Sezai Türkeş ve Fevzi Akkaya..Okul arkadaşı iki mühendis olan bu insanlar ömürleri boyunca hep başarılı büyük işler yaptılar,yaşlandılar..Bu hayat zarfında önemli tecrübeler edindiler..Fevzi Akkaya çok ileri yaşlarında iken bir kadın gazeteci ile yaptığı röportajda özel hayatıyla ilgili soruları cevaplarken,”kahvehane hayatınız oldu mu”, sorusuna “olmadı,maalesef olmadı,şimdi ‘keşke olsaydı’ diyorum” diye cevap veriyor..
Lise ve Üniversite yıllarımızda kahveheneye düşkündük.Santral,Aslan, en çok gidilen kahvelerdi.Bilârdo ve lângırta Santralın karşısındaki salona giderdik..Ramazan geceleri,şimdi Gümrükönündeki Rumeli Köftecisi olan yerdeki Hammallar Kahvesine gider çukulatasına blûm,pişti oynardık.. İstanbulda okurken de haftanın birkaç gecesi poker oynardık..Yirmi saat devam eden partiler hatırlarız.Gece sekizde oturup ertesi gün akşam vakti bırakmıştık. Sonra askerlik ve işhayatı derken kahve ile kulüp ile bağlantı kesildi.. Akşamüzeri olunca eve gitme vakti gelsin diye işyerinde vakit geçirecek şeyler arardım.O sırada meselâ avukat arkadaşlar bürolarından çıkıp kulübe gider önce bir iki saat kâğıt-tavla oynar sonra bazan yemeği de orada yer evlerine giderlerdi..Yirmibeş yıl böyle geçti..İşhayatı bittikten sonra kahvehane ve kulüp hayatı Kerpe’de ‘Kaptanın Kahvesi’ ve şehire gelince Briç kulübü –Şehir kulübü ile yeniden başladı,iyiki de başladı.. Hergün öğleden sonraları evden çıkaran bir bahane var...Uzman Şadiye Dönümcü’nün ilişikteki yazısı; emekli olup eve kapanan bilcümle kocalara ithaf edilmiştir..

Emekli Koca Sendromu (EKS) Nedir?
Tam 29 yıl sabahın köründe çıkıp, akşamın karanlığında geldim eve. Ev- evlilik -iş hepsi bir arada ve hep yapacak bir şeylerim olduğundan doğru dürüst "oh be" diyemezdim; ne evde, ne işte. Severdim çalışmayı. Evde yorulan bedenim işyerinde kafamla çalışırken dinlenirdi. Eşim Doğu "Ben yaş haddine kadar çalışırım" derdi hep. Keyfi yerindeydi çünkü; makam arabası, telefon, çifte sekreter, dolgun maaş, yılda altı ikramiye, yurt dışı seyahatler. Niye emekli olacaktı ki ?..
* * *
Tam 29 yıl çalıştıktan sonra, 54 yaşındayken, işimle ilgim kesildi. İkramiyemi ve ilk emekli aylığımı aldığım an; orta yaş döneminden yaşlılık dönemine geçiverdim sanki.
* * *
Çalışma yaşamı- işim yani- kimliğimin önemli bir bölümünü kaplıyormuş meğer..
Zamanımı yönetmekte zorlandım; önceden bir saatte yaptığım işi iki-üç saate yayar oldum. Azalan gelirimle, gereksinimlerimi karşılayabilmek için öncelik sıralamamı değiştirdim. Bazı insanları hayatımdan çıkardım, bazılarıyla ilişkilerimi askıya aldım. Yeni arkadaşlar da edindim.
Gün oldu; kendimi hiçbir işe yaramayan dümdüz bir insan olarak görüp, mutsuz oldum. Gün oldu; eskiden ancak yılda bir kez yaptığım su böreğini haftada bir yaptığım için kendimi kutlarken buldum. İki-üç gün dışarı çıkmayıp, evde pineklediğim de oldu. Kendimi hiç yapmadığım şeyleri yaparken buldum. Mesela... Yüklükteki yün şilteden, yorganlar yaptırttım. Yaz sonunda kış için kırmızı biber közledim, tarhana yaptım, reçeller kaynattım. Belediye'nin tel kırma kursuna gittim.
Yeni hayatımın ilk yılında buna benzer şeyler oldu. Üç yıl mutlu mesut günler geçirdim, düzen oturtmuştum kendimce.
* * *
Derken eşim Doğu, hiç istemezken, hiç beklemezken kadrosu boşalsın diye emekli olmağa zorlandı. Hiç de hazır olmadığı bu yeni yaşam karşısında çok bocaladı, kendini yeniden yapılandırmayı beceremedi.
Hobisi olmayan, spor adına yürüyüş bile yapmayan, kahve-kulüp alışkanlığı olmayan, televizyon seyretmeyen, salata bile yapamayan, sınırlı sayıdaki arkadaşıyla bile kurallı görüşen Doğu Bey; erkenden kalkıp takım elbisesiyle, kravatıyla yaptığı kahvaltı sonrası gazete keyfini bitirince ahlayıp, oflamağa başladı evin içinde. Asabi, tahammülsüz ve çekilmez bir adam oldu; yıllardır tanıdığım ya da tanıdığımı sandığım adam. On-on beş yaş aldı sanki iki-üç ayda.
Yılların bakanlık başmüfettişi olan kocam, emekli olup da denetleyecek yer, denetleyecek insan bulamaz olunca; evi, karısını denetlemeğe başladı.
* * *
Evde 24 saat mutsuz, yapacak hiçbir şeyi olmayan ya da yapacak bir şey bulmayan Doğu'yla olmak beni zorlamağa başladı. 32 yıldır evli olduğum adamla, evdeki tekaüt adam birbirinden öyle farklı ki...
Benim tahammülüm azaldı. Hayat elimden kaymağa başladı artık. Kolesterol, şeker, tansiyon, boyun kireçlenmesi gibi şeyler günlük yaşamımı şimdilik az engellese de yarın ne olacağını bilemiyoruz.
Diyeceğim şu ki; kocamın tekaüt olması yıllardır süren ev düzenimizi de, 7/24 evde olmamla birlikte yaptığım revizyonu da etkiledi.
Mıymıy, mızmız ve hep isteyen bir adam var evde. Komşuya geçecek olsam kahve içmeğe; "N'apacaksın gidip? Oturuyoruz işte!" diyor. Markete gidecek olsam; "Boşver şimdi! Yarın gidersin" diyor. Çamaşır asarken, ütü yaparken yanımda. Yemek yaparken , daha doğrusu hep ayağımın altında.
"Gel yürüyüşe çıkalım" derim, gelmez. "Sinemaya gidelim" derim gitmez. Birlikte bir şeyler yapalım istiyorum. Keyif alacağı şeyler yapsın ,yeni alışkanlıklar edinsin de; evden dışarı çıkıp, ayağımın altından çekilsin istiyorum ama nafile.
Teknik işlerde becerisi az olsa da; "Sami'yle model uçak kursuna gitsen; ne güzel olur" dediğimde bana söylemediği lâf bırakmadı. Banka işlemleri dışında çıkmıyor genellikle evden. "Hiçbir işe yaramayan bir adam oldum" diyordu geçenlerde arkadaşı Suat'a, telefonda.
Abartılı tepkiler verir oldu: Mesela "Kahveni soğutma" dediğimde "Sana ne! İstediğim zaman içerim" diye bağırıyor. Alışkın değilim ben onunla çatışmaya. Sabah çıkıp gitsin; akşam geri gelsin istiyorum. Ne rahatmışım ikimiz de çalışırken, hatta sadece o çalışırken. Günlük konuşmalar dışında sohbetimiz yok. Ben onun horlamasından, o benim geceleri kitap okumamdan rahatsız olunca odalarımızı da ayırdık. Şimdi aynı evin içinde yaşayan iki pansiyoner gibiyiz. O pek farkında olmasa da, bunalımda. Ve beni bunalttığının da farkında değil. Varlığı beni daraltıyor, içime fenalıklar geliyor.
Dilerim bu krizi bir şekilde aşarız.
***
Uzun lâfın kısası : Daha iş hayatımız devam ederken,emeklilikte yapacak bir şeyler plânlamamız lâzım.Aksi halde yukarıdaki hanımın kocası gibi evde fazla gelmeye başlarız..Bazı tavsiyelerde bulunalım;Yeni bir iş bulup çalışın, yardım derneklerine ,sosyal derneklere üye olun, toplantı ve gezilerine de katılın. Sakaryaspora takılıp hem buradaki hem deplâsmandaki maçlarına gitmeye başlayın,balık avına gidin,Sapanca,Poyrazlar,baraj gölleri,Sakarya derken hoşça vakit geçirirsiniz, model uçakçılara,fotoğraf guruplarına, yürüyüş guruplarına, resim guruplarına,musikî derneklerine katılmaya başlayın..Bunların yanında satranç ,briç gibi oyunları eğer bilmiyorsanız emeklilikte başlayabilir, bilardo öğrenebilirsiniz.Sinema,Tiyatro ve konserleri takibedebilirsiniz.. Ayrıca en önemlisi her gün uzun yürüyüşler yapmayı ihmal etmeyin, 2-3 kilometre yürürseniz hem stres atar ,vücudu çalıştırır hem de vakit geçirirsiniz..