“Bahis Skandalı: Ahlakın Ofsayda Düştüğü Yer !

FUTBOL mu organize KUMAR tiyatrosu mu?

Türkiye Futbol Federasyonu( TFF) Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun açıklamaları, Türk futbol tarihinin en sarsıcı gerçeklerinden birini gözler önüne serdi.

571 aktif HAKEMDEN 371’inin BAHİS hesabı, 152’sinin ise aktif olarak bahis oynadığı iddiası, sadece FUTBOLUN değil, toplumsal AHLAKIN da ÇÜRÜDÜĞÜ noktayı gösteriyor.

Bu artık sadece sporun değil, bir milletin vicdanının meselesidir.

Bir zamanlar “adil oyun” (fair play) diye övündüğümüz kavram, artık ironiden öteye geçemiyor.

DÜDÜĞÜ ÇALAN el, artık yalnızca kuralların değil, BAHİS KUPONLARININ da sesi olmuş durumda.

SAHADA gördüğümüz KARARLARIN ardında artık teknik bilgi ya da sezgi değil, oran hesapları ve FİNANSAL ÇIKARLAR var.

Yönettiği maça BAHİS OYNAYAN BİR HAKEM, artık hakem değil; bir MANİPÜLATÖRDÜR, futbolun güvenliğini sabote eden bir SUÇ ORTAĞIDIR.

Bu tabloyu sadece futbolla sınırlamak da safdillik olur.

Çünkü bu yozlaşma, Türkiye’nin genel ahlaki panoramasının bir yansımasıdır.

HER SEKTÖRDE aynı KOKU var: RÜŞVETİN, YALANIN, KOLAY PARANIN, MENFAATİN KOKUSU, KAMU BÜROKRASİSİNDEN ÖZEL SEKTÖRE, SİYASETTEN BASINA kadar her alanda “kısa yoldan kazanç” felsefesi meşrulaştırıldı.

Artık EMEK değil, ENTRİKA ödüllendiriliyor.

Futbolun bugünkü hali, toplumun aynasıdır.

Tribünlerde şiddet, ekranlarda manipülasyon, federasyonda kayırmacılık, sahada ise bahis oynayan hakemler…

Bir milletin SIPORUNDAKİ ÇÜRÜME, onun AHLAKINDAKİ ÇÜRÜMEDEN BAĞIMSIZ değildir.

Çünkü futbol, yalnızca bir oyun değil, kolektif vicdanın sahasıdır. O sahada ADELETİN yerini ÇIKAR, ERDEMİN yerini KURNAZLIK almışsa; orada ne oyun kalır ne spor.

TFF Başkanı’nın cesur çıkışı, belki de yıllardır bilinen ama dillendirilmeyen bir sırrı açığa çıkardı.

Artık top kamu vicdanında.

Bu iddialar sadece disiplin soruşturmasıyla değil, ADLİ VE YAPISAL REFORMLARLA ele alınmalı.

Aksi halde, haftada DOKAN DAKİKA İZLEDİĞİMİZ FUTBOL, aslında ORGANİZE bir KUMAR TİYATROSUNA dönüşür.

Bu ülke temizlenmeye, ama önce YÜZLEŞMEYE muhtaç.

Çünkü HİÇBİR MİLLET, hakeminden doktoruna, siyasetçisinden gazetecisine kadar MENFAAT BATAKLIĞINDA DEBELENEREK AYAKTA KALAMAZ.

Futbolu temizlemek, aslında toplumu temizlemektir.

Ahlak yeniden oyuna dönmedikçe, hangi skor tabelasında “galibiyet” yazarsa yazsın, biz çoktan kaybettik.

Bu skandal, sadece sporun kirlenmesi değil, bir DEĞER SİSTEMİNİN ÇÖKÜŞÜDÜR.

Çünkü HAKEM DÜDÜĞÜ ARTIK, SADECE OYUNU DEĞİL, ADALETİ DE BAŞLATIP BİTİRİYOR.

Ve o adalet sessiz kaldığında, sahada değil; toplumun kalbinde ofsayta düşüyoruz.” (Gökhan Dihkan’dan alıntı)

YAZARIN İLAVESİ: Futbol çok ilgilendiğimiz bir alan değildir.

İlgimiz; Bulunduğumuz şehrin takımının maç sonuçları ile Milli Takımımızın aldığı sonuçları takiple sınırlı.

Böyle olunca da bu sektörde neler döndüğünden pek haberimiz olmaz.

Futbol karşılaşmalarında sık sık duyup yaşadığımız ve yıllardır tenkit edilen, taraftarların, kulüp başkanlarının ve futbol yorumcularının sert eleştirilerine maruz kalan “Hakem Kararları” bizi de her zaman üzmüş ve kızdırmış olup, buralarda bir şeyler döndüğünü her zaman düşündürmüş, bunun ötesinde bir şey bilmiyor durumdaydık.

Alıntıladığımız, Gökhan kardeşimizin konu ile ilgili yukarıya aldığımız makalesini okuyunca (Kendisiyle telefonda görüşüp, haber kaynağını sorduğumda, bir i.net gazetesinde yer aldığını ve haberin kamuoyuna mal olduğunu söyledi) ve bu durum ilk defa bir TFF Başkanı tarafından dile getirilince, nutkumuz tutuldu ve olayın ne vahim boyutlarda olduğuna vakıf olmuş olduk.

Şüphesiz TFF Başkanı İbrahim beyi, bu cesaretinden ve işin iç yüzünü ortaya çıkaran açıklamasından dolayı tebrik etmek gerekir.

Umarız bu açıklamalardan ve vahim durumun gün yüzüne çıkmasından sonra, futbola neşter vurulur, gerekli ameliyatlar, ameliyatın ötesinde gerekli “İNKILAPLAR”yapılır.

Aksi takdirde her maç ve bu maçın taraftarı ve seyircisi olmak, yeniden düşünmeyi ve değerlendirmeyi gerektirecektir.

Bu ve benzeri her alanda çürümeyi görünce, “ZİYONİST CANİ TRUMPŞEYTANYAHU’NUN GAZZE’DE, FİLİSTİN’DE, G.LÜBNAN, YEMEN, İRAN VE SURİYE’DE İŞLEDİĞİ MEZALİM, VAHŞET VE SOYKIRIMA MI AĞLASAK,

YOKSA KENDİ HALİMİZE Mİ OTURUP AĞLASAK” diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz!

Hangisine, hangi birine ağlasak?

HEM DE 29 EKİM 2025'DE YANİ CUMHURİYETİN 102 YILINI GERİDE BIRAKTIĞIMIZ BİR GÜNDE, BİR ZAMANDA! (29.10.2025)

Kaynak: YENİ SAKARYA GAZETESİ