Mücahid Erbakan’la başlayıp, Mücahid Kılıçdaroğlu’na savrulan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Bey’i kutlarım. Çok cesur çıktı. Alevî ekolüne müntesip Kemal Bey’e referans olmak az şey değil. Kahir ekseriyeti Sünnî itikadında olan ülkemizde Alevî bir cumhurbaşkanı adayını prezante etmek elbette ki demokratik cesarettir ve doğaldır.

İnancından dolayı hiç kimseyi hor görmeyiz. Nazarımızda yetmiş iki millet birdir bize. Lakin cumhurbaşkanlığı seçiminde bakalım millet ne der? Hep birlikte göreceğiz.

Dindar bilinç hafızasında önemli bir kavram olan “mücahid” sıfatıyla Kemal Kılıçdaroğlu ismini birlikte telaffuz etmek zihin savrulmasının işareti. LGBT, FETÖ, CHP, HDP ve SP üyelerinin birlikte kutladığı Saadet Partisi Genel Merkezi önündeki aday tanıtımının sakil görüntüsü savrulmanın boyutunu gösteriyor.  

Başörtülü kızlarla, elinde bira şişesi olan erkekleri İzmir marşı eşliğinde kendi evinde bir araya getiren Saadet Partisi akıl tutulması yaşıyor. FETÖ, öğrencilere yardım için kullanılan “burs” kavramını suiistimal ederek ters yüz etmişti. Temel Karamollaoğlu da “mücahid” kavramını Bay Kemal’e izafe ederek dindar bilince ait kutsal kavramı ait olduğu yüce mertebeden aşağı düşürdü.

Mücahid sıfatına hâiz olmayan birine o sıfatı yakıştırmak, Kur’ân da geçen cihad/mücahid kavramlarına saygısızlıktır. Dikkat edin Temel Bey… Böyle yaparsanız hakikat incinir. Haddim olmayarak sizi uyarıyorum. Eğer hakikati de incitirseniz, siyaset sahnesinden silinmekle kalmaz, hem dünyada hem de ahirette zelîl olursunuz. 

Saadet Partisi’nin zihinsel kopuş düzlemini anlamak için demokrasi tarihimizin kırılma noktalarından başlayıp günümüzü konuşmak gerekiyor.

Bendenize göre ülkemizdeki dindar bilincin siyasette haklı talebi olan “temsil” kaygısını belirleyen üç dönem var. İlk dönem, dindar bilincin yok sayıldığı ilk CHP dönemidir. İkinci dönem dindar bilincin, rejim baskılarına karşı tepki/öfke patlaması yaptığı DP dönemidir. Dindar bilincin üçüncü dönemi 1970'te kurulup 1971'de Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan Milli Nizam Partisi ile başlayan Millî Görüş dönemidir.

Kendi inanç değerlerini yönetimde temsil etmek isteyen dindar ve muhafazakâr bilinç ilk defa Necmettin Erbakan’ın teorisyeni olduğu partilerle siyaset sahnesine girmiş ve devleti yönetmeye talip olmuştu. Şöyle de diyebiliriz. Devlet tarafından yönetilen dindar halk ilk defa devleti yöneten dindar bilinç olmaya talip olmuştu. Bu cüretkâr hamlenin cezası/bedeli olarak Erbakan ve Millî Görüş düşüncesi siyaset dünyasında yıllar boyu horlandı. Batılı modernist zihin yapısındaki elit zümre ve dine mesafeli çağdaş aydınların yönettiği ülkedeki dindarlar “öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya” muamelesine tabi tutuldu.

Cumhuriyetimiz, 1923 yılında TBMM’de yapılan dualar eşliğinde dünyaya ilan edilmişti. Cumhuriyeti kuran irade hiç zaman geçirmeden devrim kanunları ve istiklâl mahkemelerini devreye soktu. Dindar bilinç ve İslam şuuruna sahip Müslüman Anadolu halkı inancından dolayı cezalandırıldı. Halkımız büyük fedakârlıklarla düşman çizmesinden kurtardığı kendi öz vatanında parya muamelesine tabi tutuldu. Müslüman halkın değerlerini yok sayan rejimin bekçisi/temsilcisi CHP, 27 yıl boyunca ülkeyi tek başına istibdatla yönetti.

Çok partili hayata geçilmesiyle beraber geçmişteki dışlanmanın doğal tepkisi olarak Demokrat Parti ortaya çıktı. Adnan Menderes dönemi dindar bilincin acemilik ara dönemidir. Başbakan Menderes’in asılmasıyla kapanmıştır.

Dindar bilincin son dönem hamlesi olan Milli Görüş’ün teorisyeni Başbakan Necmettin Erbakan, 28 Şubat postmodern darbe sürecinde istifa etmek zorunda bırakılmıştı. Dikkat buyurunuz… SP’nin mücahid dediği CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu’nun imzası bulunan dilekçeyle Necmettin Erbakan’a siyaset yapmak yasaklandı.

Erbakan Hoca’nın itibarını Truva atı olarak hoyratça harcayan Temel Karamollaoğlu’na sorum şudur.

Sayın Temel Karamollaoğlu! Sivas’ta Millî Görüş’ün Belediye Başkanı oldunuz. Refah Partisi Belediye Başkanı olarak lider Erbakan Hoca’ya “Mücahid Erbakan” dediğiniz günlerde sizden ve dindar bilinçten nefret eden zümreler vardı. Şimdi nasıl oluyor da aynı zümreler Bay Kemal’e yakıştırdığınız mücahid sıfatını onaylıyorlar?

CHP neden şimdi sizi bağrına basıyor?

Sorumun cevabını vermeyeceğinizi biliyorum. Artık CHP şemsiyesi altına sığındınız. Dindar bilince sahip şuurlu Müslümanlara cevap vermek zorunda değilsiniz.

Mücahidinizle birlikte Mahkeme-i Kübrâ’da cevap verirsiniz artık.