Karanlık Bir Çağdan İnsan Manzaraları: Bosna’da Para Karşılığı İnsan Avı
Bosna’nın dağlarında bir zamanlar sadece toprağa değil, insanlığın son kırıntılarına da ateş edildi.
Yıllar sonra ortaya çıkan bilgiler, o karanlığın içinde dolaşan yüzlerin sadece Sırp milliyetçilerinden ibaret olmadığını gösteriyor.
Kim olduklarını biliyoruz artık: Batı’dan gelen sözde medeni insanlar.
Pasaportlarında “gelişmiş ülke” damgası taşıyan, şehirlerinde hukuk ve insan hakları nutukları atılan, sabahları kahvelerini yudumlarken demokrasi güzellemesi yapan kişiler…
Akşam olunca Bosna’ya uçup çocuk avlamaya çıkanlar!
Bir insanın içinden çıkan kötülüğün sınırı olmadığını biliyorduk ama “insan safarisi” kavramını duyduğumuz gün, insan denen varlığın yerin dibine saplandığı andı.
Para karşılığı sivil öldürmek… Bu, insanlığın değil; şeytani bir güdünün, çürümüş bir ruhun en saf hâlidir.
Batı toplumlarının içinden iyilik de çıkar, elbette.
Ama kötülüğün bu kadar organize, bu kadar profesyonel ve bu kadar soğukkanlı çıkması insanı durduruyor.
Yüzünde medeni bir tebessüm, içinde vahşi bir hayvandan daha karanlık bir hırs taşıyan insanlar…
Yasalara uygun yaşayan, vergisini veren, toplum içinde saygı gören, ama sınırları geçip “öldürme hakkı” satın aldığı anda içindeki bütün ahlaki maskeyi fırlatıp atan yaratıklar.
Bu tabloyu gördükten sonra insanlığın hâlâ neyi savunduğunu anlamak zor.
Sadece Bosna değil; insanlığın en temel damarları koptu o savaşta.
O günden sonra dünyanın dönmeye devam etmesi bile başlı başına bir ironi.
Sanki gezegen, üzerinde gezinen bu çürümüş ruhları omuzlamaya razı olmuş gibi.
Bu çağ, kötülüğün sadece var olduğu değil; markalaştığı, pazarladığı, tüketildiği çağdır.
Bosna bunun ilk numunesiydi. İnsan hayatı uluslararası bir “spor” gibi sunuldu.
Kötülük, küresel bir şirket gibi çalıştı.
Batılı katiller uçak bileti alıp Bosna’ya indiler; bazıları için bir çocuğu vurmak, paintball oynamak kadar sıradan bir etkinlikti.
Bu utanç dünyaya değil, insanlığa aittir.
Bu yüzden artık kimsenin “ama iyi insanlar da var” savunmasına tahammülü kalmadı.
İyilik, kötülüğün gürültüsü karşısında fısıltıdan öteye geçemiyorsa; o iyilik sahiplerinin varlığı, kötülüğü hafifletmiyor demektir.
Bosna’yı izleyip sessiz kalan bütün uluslararası kurumlar, bütün devletler, bütün güç odakları aynı günaha ortaktır.
İnsanlık bugün çürüdüyse, bu çürümenin ilk kokusu o gün Balkan dağlarında yükseldi.
“Bu dünya neden hâlâ dönüyor?” sorusu boş bir sızlanma değil; varoluşun yüzüne tutulmuş bir hesap defteridir.
Bu kadar kötülük, bu kadar alçaklık, bu kadar vicdansızlık varken dünyanın dönmeye devam etmesi anlaşılır bir şey değil sanki..
Her zulmün bir sınırı olması gerekir. Ve o sınır Bosna’da çoktan aşılmıştı.
Hesap günü dediğimiz şey, sadece teolojik bir beklenti değil; Allah'ın cehennemliklerle hesaplaşma zaruretidir.
Bosna’da çocukları, kadınları, yaşlıları para karşılığı avlayanların Hesap Günü'nde hiçbir şansları olmayacaktır.
Tarihin adaleti gecikir ama kaçmaz. İlahi adalet, sessizdir fakat keskindir. Bu çağın insanı, yaptığı her şeyin bedelini er ya da geç ödeyecektir!
Ve belki de en sert gerçek şu: İnsanlık bir daha asla eskisi gibi olmayacak.
Çünkü Bosna, insanın içindeki şeytanın artık kılık değiştirmeye bile gerek duymadığını kanıtladı.
Bu çağın insanına düşen tek şey, kendi karanlığıyla yüzleşmek.
Çünkü cehennemin kapıları belki henüz açılmadı ama bu çağın ruhunda yanmaya çoktan başladı bile. (G. Dihkan’dan alıntı)
ZEYL: O günlerde Bosna soykırımına ve “insan safarisi” ne susanlar, bugün, aynı suskunluğu Gazze’de, Filistin, G. Lübnan, Yemen ve İran’da sergilediler ve güney bölgemizde “insan avı” ya da “insan safarisi” topyekün katliam ve soykırımlarla devam etmekte, Bosna’da kısmen sınırlı av, bölgemizde alenen ve en geniş çapta , kitlesel olarak bilumum bir milleti yok etme halinde sürdürülmekte,
ABD, Batı ve Bölge Müslüman ülkelerinin kukla idarecilerinin eliyle, desteğiyle en vahşi bir şekilde devam etmektedir.
KAYNAK: YENİ SAKARYA GAZETESİ